"The Magician's Apprentice" ve "The Witch's Familiar"Yeni sezon Doktor'un en azılı düşmanlarından olan Dalekler'in merkezinde olduğu bir bölümle başladı. Tüm izleyeciler ve bugüne kadar Doctor Who hakkında bir şeyler yazmış herkesin sürekli irdelediği bir konu olan "Doctor iyi bir adam mı?" sorusuna cevap aramak adına yığına bir bölüm daha eklenmiş oldu.
Peter Capaldi'yi oynadığı ilk bölümden bu yana severek takip ediyorum. Daha yaşlı, bilge ve gri bir karakter olduğunu düşündüğüm Doctor'a en yakışan aktörlerden birisi oldu. Geçen sezon Capaldi'nin yeni olması ve Clara Oswald'ın triplerinden mütevellit sezon boyunca bir heyecansızlık hakimdi. Bu sezon bunun aşıldığını düşünmek istiyorum. Ama...
Herkes Doctor'un he en yakın dostu hem de düşmanı olan eski Master yeni Missy'i ise sever. Michelle Gomez ülkemizde bilinen bir oyuncu değil ama hiç bir hiçbir çekiciliği olmayan bir karakteri seksüel ve mizahi sınırlar içerisinde bir ileri bir geri şeklinde inanılmaz portre ediyor. Gerçekten muhteşem bir oyunculuk yeteneğine sahip.
Ve Davros. Davros'un kim olduğunu bilmek için biraz Doctor Who hikayesine aşinalık gerekse bile bölüm içerisinde hızlı bir biçimde açıklığa kavuşan bir durum olmasından dolayı burada spoiler vermeden konuyu kapatabilirim.
Teknolojik olarak karmaşık bir savaşın ortasında korkmuş bir çocuğun yardımına koşan Doctor aşina olduğumuz adam ama çocuğu ve sonik tornavidasını orada bırakan doctor ise beklenmeyen bir adam. Nedeni ise Davros'un nefretin vücut bulmuş hali olan Daleklerin yaratıcısı olması diyebilirim.
Doctor ve düşmanları arasında her zaman ilginç bir elektrik olmuştur. Davros ve Doctor'un diyalogları bunu anlamak açısından biçilmiş kaftan denilebilir. Bölüm bir diğer ikilisi olan Missy ve Clara arasında ki -özellikle Clara'nın Dalek'in içinde olduğu zaman- diyaloglar ise bölümün komedi dozuydular. Missy'nin olduğu bölümler hem mizahi hemde karanlık oluyorlar. Bu iki unsurun dengesi iyi ayarlandığında ortaya mükemmel bir iş çıkıyor.
Özet: İyi bir sezon açılışıydı.
"Into the Lake" ve "Before the Flood"Sezon açılışından ve yüksek tempolu bir bölümden sonra biraz düşüş yaşamak normal karşılanabilir. Bölüm kurgu bakımından zayıf kalsa bile izlenebilirlilik açısından kötü de değildi. Hikaye klişe bir Doctor Who konusu ama bu iki bölümlük öyküler sayesinde karakter gelişimini ve gerilim artışını daha uygun bir biçimde izleyiciye aktarabiliyor. Geçmişte olayların çözümlenmesi hep son dakika da hızlı bir biçimde cereyan edince kimi kısımları anlamak zorlaşıyor bazı karakterlerin davranışları ise amaçsızca gelebiliyordu. Uygulanan yöntem bu handikabın üstesinden gelmiş gibi duruyor.


Hayaletlerin varlığına Doctor'un verdiği tepki klasik olsa bile sonrasında kartlar yardımı ile insanlara taziyesini sunması iyiydi. Doctor ve Clara arasındaki ilişkiyi anlamak adına 9. sezon iyi bir iş çıkarıyor. Zamanın kuralları mı? Boşverin gitsin. Clara Oswald tehlikedeyken evren çökse ne olur ki?
Bölüm oyunculuk konusunda ise vasattı. Capaldi role iyice ısınmış ve klasını konuştururken, Jean Coleman çizgisini bozmadan devam ediyor. Fakat konuk oyuncular Sophie Leigh Stone(Cass) dışında rollerinde sırıtıyorlardı.
Boostrap Paradox hakkında ki 4. bölüm başında Doctor Bethoven ile örneklendiriyor, Google'dan bilgi alabilirsiniz. Kısaca bahsetmek gerekirse insan, bilgi veya bir nesnenin zamanda geriye gönderilerek sonsuz bir döngüde ayırt edilebilir bir kökeni olmadan ve yaratılmadan da var olmasıdır. Boostrap Paradoksuna örnek ise "All You Zombies" - Robert Heinlein'in kısa hikayesi, Continuum tv serisi, Terminatör, Interstellar vs. Her şey siz Google uğraşmayın diye

Bu sezonun iki bölümlü yapısı iyi oturmuş. Bu sezon bölümler şimdilik "ölüm" yeteneği üzerine gidiyor. Anlaşılan bu sezon ölüm üzerine bol bol düşünmemizi sağlayacak. 5. bölüm bayağı iyiydi ama henüz hikaye tamamlanmadığından hakkında bir şey yazmak doğru olmaz. Bekleyelip görelim.
************************************************************************************
Benden sonra yeni mesaj gelmediği için flood olmaması adına kendi mesajımı düzenledim.
************************************************************************************
"The Girl Who Died" ve "The Woman Who Lived"İki bölümünde ki başlıklarda ki "Girl" ve "Woman" kelimelerine dikkatinizi çekerim. Önce ilk bölümle başlayalım. Vikingler sanırım son dönemde televizyonun en çok sevilen figürlerinden biri oldular. Pop kültürün önemli bir temsilcisi olan Doctor Who'nun bunu es geçmesini de beklemiyordum. Sonuç olarak tüm sezonun belkemiklerinden biri olan karakterimiz aslen vikinglere dayanıyor.

Öhöm, efendim! Maise Williams'ı sevmedim. Buzhaneden çıkmış balık mimikleri ile, büyümüşte boyut olarak küçük kalmış tiplemelerden hoşlanmıyorum. Fakat Ashildr karakteri iyi yazılmıştı ve oyuncular hakkında ki bu düşüncelerim bölümlerin kalitesinin üst seviye olduğuna dair fikirlerimi etkilemez.
"The Zygon Invasion" ve "The Zygon Inversion"Bu iki bölüm o kadar iyiler ki burada en ufak bir spoiler veripte henüz izlememiş arkadaşların aklına kurt düşürmemek için bişey yazmayacağım. Özellikle "The Zygon Inversion" bölümü, Osgoodlar ve güzelce kotarılmış hikaye elementleri bölümleri sezonun en iyilerinden birkaçı haline getiriyor.
"Sleep No More"Bildiğin doldurma bölümlerden biris olmuş. Son iki bölümden sonra bir tempo düşüşü bekliyordum ama bu kadar kötüsünü değil. Öncelikle bölüm kötü değil de çok yavaş ve tekdüze ilerleyen lineer bir hikayesi vardı. Ana fikir oldukça orijinaldi. Mark Gatiss'in (Sherlock - Mycroft) kafasının içinde nasıl bir evren var ki böyle yaratıkları ortaya çıkarmış, anlamak mümkün değil.
