Fareler ve İnsanlar - John SteinbeckGeç okuduğum bir başyapıt.Eserin popülaritesini herkes biliyordur aşağı yukarı. Ben de biliyordum elbette ama okumak için neden bu kadar bekledim onu bilmiyorum işte. Aslında etkilenecek denli bir kitap olacağını tahmin etmiyordum hiç. Ama etkilendim. Son bölümde duygusal anlar yaşadım. Bir dostluk ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Oldukça dokunaklı bir yaşam hikayesi. Spoiler: GösterLennie Small ve George Milton'ı bende iz bırakan karakterler olarak hatırlayacağım her zaman. Özellikle Lennie. Ah Lennie. Ne sevimli bir insansın sen. Hayallerine ulaşamadan gittin ya bu dünyadan, en çok da ona üzüldüm. Hep yanlış anladılar seni. Sen ölmeyi hak etmedin. Seviyoruz seni Lennie.Kitabın dilini de çok sevdim. Anlatım şahaneydi. John Steinbeck'in diğer romanlarını da okumak gerek bunun üzerine. Ama sanırım hiç biri Fareler ve İnsanlar tadı veremeyecek. Ön yargı değil de, önsezi diyelim.Ayrıca kitapta yalnızlık üzerine söylenmiş çok güzel deyişler mevcuttu. İşte onlardan ikisi;"Tanıdığın biriyle gezmek yalnız olmaktan çok daha iyi.""Kimsesi yoksa delirir insan. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında biri olsun. İnan bana, insan fazla yalnız kaldı mı, hastalanır."Ve o efsane diyalog:"George, nasıl bir çiftliğimiz olacak anlatsana.""Kaç kere anlattım ya Lennie.""Olsun. Bir daha anlat lütfen..."Çok, çok güzeldi!
Alıntı yapılan: Daarlan Gardan - 06 Nisan 2013, 00:49:31Kubbe'nin Altında'yı karıştırıyorum.Sai King'den okuduğum en ağır roman olacak herhâlde. Karakterleri daha iyi tanıyabilmemiz ve bu uzun yolculuk içerisinde onların nelerle uğraştıklarını anlayabilmemiz için hazırlanan karakter listesi çok iyi olmuş. Bunun yanı sıra okuyabildiğim yere kadar yaşanan olayların başka başka karakterlerin açısından önümüze getirilmesi bu romanın anlatım tarzını da genişletiyor. Post apokaliptik kurguya çok ihtiyaç duyduğum şu dönemlerde ilaç gibi geliyor. Elbette terimin bildiğimiz anlamının az dışında seyrediyor. Karakterlerin birbirlerini yemelerini bekliyorum. Fiilen değil tabii.Kitap çıktığında gidip almıştım.Kalın bir kitap olmasına rağmen çok çabuk bitmişti. King, Kaotik düzen yaratıp bu düzendekileri insanlıktan çıkarmayı iyi biliyor. Kitabı okurken artık sizde karakterler gibi sırrı çözülemeyen kubbeye alışıyorsunuz, merakınız kubbenin sırrına değil insanların ne yaptığına doğru kayıyor: bir sonraki bölümde neler olacak, o karakter ne yapacak vs... gibi. King'in tarzı bu bence, sizi sağlam detaylarla ana konudan uzaklaştırıp, romanın sonunda ana konuyu balyoz gibi indiriyor birden kafanıza.
Kubbe'nin Altında'yı karıştırıyorum.Sai King'den okuduğum en ağır roman olacak herhâlde. Karakterleri daha iyi tanıyabilmemiz ve bu uzun yolculuk içerisinde onların nelerle uğraştıklarını anlayabilmemiz için hazırlanan karakter listesi çok iyi olmuş. Bunun yanı sıra okuyabildiğim yere kadar yaşanan olayların başka başka karakterlerin açısından önümüze getirilmesi bu romanın anlatım tarzını da genişletiyor. Post apokaliptik kurguya çok ihtiyaç duyduğum şu dönemlerde ilaç gibi geliyor. Elbette terimin bildiğimiz anlamının az dışında seyrediyor. Karakterlerin birbirlerini yemelerini bekliyorum. Fiilen değil tabii.