2- İbn-i Sina, Ömer Hayyam, Mevlana, Yunus Emre gibi zatlara atamız olarak bakılmasının sebebi Türk olmaları değil, bizim yaşadığımız coğrafyada ya da Osmanlı topraklarında yaşamış olmalarıdır. Kaldı ki milliyetçilik akımları da o tarihlerde yoktu. Adı üstünde Osmanlı da bir imparatorluktu.
3-Dünyanın en büyük askeri bütçelerinden birisine sahip olmamız savaşçılığımızdan değil bence jeopolitik konumumuzdandır. Bu coğrafya ülkelerine bakınız. Hepsi benzer özelliklere sahiptir. (Rusya da dahil)
4-Filmin fragmanından yola çıkarak sadece umutlanabilir ya da umudumuzu kaybedebiliriz. İyi ya da kötü demek için bence çok erken. Bekleyip göreceğiz.
Tamamına hak veriyorum.
Fragman "En iyi duygu sömüren fragman (milliyetçilik)" dalında aday olabilir bence.
"Bizanslılar çok pis adamlar, biz masumuz esasında" kafasında olmuş çok. Çok eğlendim. Bizanslılar kana susamış ve kötü bir yunan şivesiyle türkçe konuşan iğrenç dinci adamlarken bizim padişahlar inanılmaz düzgün bir türkçe ile konuşan ve her sözlerinden bilgelik akan über duygusal adamlar. Ne desem bilemedim ya ahahaha.
İşte bunu söylemeye çalışıyorum
@ryuk: Eğer ata gözüyle bakarsan İbn-i Sina'dan ve Hazarfen Çelebi'den bahsetmen biraz tartışmalı olur. Birisi arap, diğerinin gerçekliği ise oldukça tartışmalıdır çünkü. İnsanların gelip İbn-i Sina'yı gelip "atamız" diye sunmaları her zaman çok acayibime gitmiştir yahu, bütün hristiyan dünyası birbirinin bilimadamlarını böyle savunacak olsa Galileo İspanyol, Newton İskandinav olurdu herhalde.
O dönemlerde millet bilinci yoktu fakat söylediklerin doğru."Millet" bilinciyle bakılınca bu konuda haklısın.
Diğerlerini kabul ederim ama onlar da daha çok dini alimdir ve din üzerine kafa yormuşlardır. Ağır bir bilim adamı Osmanlı'da hiç çıkmamıştır; tam tersine "meleklerin eteklerinin altına bakılıyor" diye o zamanların en modern gözlem evini kapatmakta sorun görmemişlerdir.
Ciddi felsefi hiç yazar çıkmadı mesela Türklerden. Gelip de bana İslam bilginlerini saymayın, Mevlana, Yunus Emre iyidir ama onlar İslam düşünürüdür, filozof değil.
Tarihte belli bir süre bilim zaten çoğunlukla "din" adı altında yapılmaktaydı. Örneğin genetik biliminin temellerini atan Mendel de aynı zamanda bir din adamıdır.
Türk devleti olup da 17-18. yüzyıla kadar savaşçı topluluk olmamış çok az ülke vardır ayrıca.
Birkaçı hariç tarihteki her devlet savaşmıştır. Germenler(latince manowar demek zaten
) , Kartacalılar, Persler hep savaşçı topluluklardır.
Osmanlı'dan, Türkiye'den ortaya çıkan ünlü bilimadamlarının sayısı (İbn-i amcayı saymıyorum, kendisi ve bir takım sürekli atalarımız diye bahsedilen adamlar Arap hep) iki elin parmaklarını geçmez. Ama komutanlar, savaş kahramanları mı? Kimse liste çıkarmaya uğraşmaz bile, çok fazlalar.
Bu konuda Barış Manço bir fransız spikere çok güzel bir cevap vermişti zamanında
metnini bulabilirsem ekleyeceğim
Ayrıca "kim daha çok hatırlanmıştır" çok kötü bir karşılaştırma olmuş, beğenmedim. Elinde kimin daha çok bilindiğine dair ciddi bir çalışma olmadan kendi çevrende gördüklerini söyleyerek yorumda bulunman oldukça tartışmalı sonuçlar verir, doğru olmaz.
Kastettiğim kimin hatırlandığı değildi. Hangisinin uzun vadede insanlığın ilerlemesine daha çok katkısının olduğuydu. Karşılaştırmayı beğenmediysen senin fikrindir tabi saygı duyarım
300 spartalı sizin kafanızı bulandırmış anlaşılan. Peki bilimsel olarak pek bir varlık gösteremesede tarihe damgasını vurmuştur Sparta.
Salamis Deniz Savaşıyla,koca pers donanmasını yakmıştır.Yunan Devletler Topluluğu dense de Perslerin durdurulmasında asıl zafer Sparta'nındır.
İskender'in savaşıpta alamadığı yegane şehirdir Sparta aynı zamanda.Bir şehir devleti olarak iki büyük imp.geçit vermemiş ve birini büyük bir hezimete uğratmıştır.Ve Atina bir perslerin,bir iskenderin eline geçerken sparta o dönem tarihine damgasını vurmuştur.
Termopil savaşlarını o film çıkmadan çok önce biliyordum
O olayları Steven Pressfield'in "Ateş geçitleri" kitabında okumuştum 2001 yılında:)
Aslında beni temelde rahatsız eden şey Türklerin diğer uluslar tarafından hep "barbar", "tek vasfı savaşçılık olan, elinden başka bir şey gelmeyen", "vurup kırmaktan başka bir şey bilmeyen" bir millet olarak bilinmesi. Bizim de kendimizi böyle tanımlamamız beni üzüyor.
Örneğin öldükten sonra insanların benimle ilgili "ryuk dövüş sanatlarını çok iyi bilirdi. Herkesi döverdi. Hepimiz ondan çok korkardık ve kimsenin gücü ona yetmezdi" diye düşünmesini istemem. Yaptığım iyi ve üretken davranışlarla hatırlanmak isterim. Tarihimizin ve atalarımızın da böyle hatırlanmasını istiyorum.
Önceden söylemiş olduğum gibi. Tarihte savaşmamış millet yoktur. Ama biz sadece savaşmaktan daha fazlasını yapmıştık.
Başlığı iyice tartışma ortamına mı çevirdim bilmiyorum.Eğer öyle olduysa özür dilerim.
Alıntı yaptığım üyelere de görüşlerini güzel bir şekilde belirttikleri ve beni eleştirirken de bu özelliklerini kaybetmedikleri için teşekkür ediyor ve saygı duyuyorum.