Ben hala yorum yapmamış mıyım bu kitap için? Hem de utanmadan. Cık cık. Hiç yakıştıramadım kendime...
Öncelikle, kitabı birkaç ay önce okuduğumda, şu fantastik kurgu damarımın kabardığı zamanlardı. Ara ara kabarır bu damar, bilirsiniz. Diğer türlerden bol bol okuduktan sonra bu türe geçiş yapmak keyif verir. Okuduğunuz kitabın tadını çıkarırsınız.
Bu damarın üzerine bu kitabı okumam, aldığım zevki bir kat daha arttırdı. Bir kere konu farklıydı, dili sadeydi. Aman yeni bir dünyaya giriyorum, aman bu tür neymiş, aman bu dediği tam olarak nasıl olmuş gibi triplere girmedim. Yazar abimiz sağolsun bu kolaylığı sağlamış. Sonracığıma sade olan bu dil aynı zamanda sürükleyiciydi. Okudukça okuyasım geliyor, "Tamam bu bölümde bırakıyorum, uyuyacağım artık," dememe rağmen daha sonra ne olacağına dair merakıma yenik düşüp bi üç bölüm daha okuyordum. Okuyanlar bilir, birbirini takip eden bölümler farklı üç gözden aktarılıyor. Buz ve Ateşin Şarkısı gibi. Ama tabii burada ana üç karakterin gözünden yaşıyoruz ve onların duygularına ortak oluyoruz. İlk başta keşke hep şu isimle devam etse, diğerlerini boşverse diyordum ama bu düşünce ortalara varmadan kayboldu. Her birinin kendi içinde meraklandırıcı unsurları vardı. Bölüm sonlarını çok güzel bağlıyordu. Ve kitabın sonu hızla yaklaşıyordu.
Açıkçası klişe bir şikayet olacak belki ama böyle uzun bir kitabın sonunun bu kadar kısa ve ağza bir parmak bal çalınış şeklinde bitmesi beni biraz boşluğa sürükledi. Tam doyumu yaşayamadım sanki. Neyse ki sonrası için güzel gelişmeler varmış, duyunca rahatladım.
Velhasıl gördüğünüz üzere içerikten hiç bahsetmeden ama bir yandan da teknik detaylarına değinerek kitabın çok ama çok hoşuma gittiğini bildirmiş oldum. Sanderson'un dilini de görmüş oldum. Sizlere de şiddetle tavsiye ederim.