Şimdi geçen haftanın dehşetli masallı yayınını dinledim. Yayında söz edilen kitapta Özlem Sezer şöyle bir şey söylüyor: "...tepemize düşen elmalar bazen öyle ağır olabiliyor ki kafada şişliklerle dolaşmak hiç de şaşırtıcı değil. Onun için iyisi mi elmaları havada yakalamak ve önce durup bir düşünmek: Şu düşmek üzere olan üç elma kırmızı mı yeşil mi, kırmızıysa neden kırmızı, yeşilse neden yeşil, kurtlu mu yoksa puslu mu?"
Bu yayında bize tam da buraları işaret ettiğin için teşekkürler Hazal
. Benim de ilgi duyduğum bir alan olduğu için her şeye o kadar şaşırmadım ama bilmediğim şeyleri de öğrendim, çok keyifliydi
.
Aslında masalların bize yıllarca bu şekilde okutulmasına hiç şaşırmadık, "Bu prenses niye bu kadar saf, niye hep erkek kahraman da kadın evinde işinde gücünde, niye illa kurtarılmayı bekliyor bir erkek tarafından?" demedik (Öpmenin, cam tabutun vs. bu kadar derin anlamları olduğunu bilemezdik onu kabul ediyorum
) çünkü zaten "normal" olan, ataerkil toplumun normlarına uygun olan bir durumdu, sorgulamaya gerek yoktu. Toplumsal cinsiyeti masallardan doğru kurmadık, zaten kurulmuş bir biçimde orada duruyordu, masallarla bunu pekiştirdik. Masal dediğimiz şey de çocuklar için olduğu için bunlarla beslenen çocukların ilerde etkileneceğine ve nasıl bir toplumun oluşacağını belirleyeceğine illa ki inanıyorum, toplumsal cinsiyet rollerini şekillendirmesi açısından önemli. Bugün aynı şeyi televizyon programlarında, dizilerde, şarkılarda türkülerde görmek hala mümkün. Masalda düşen elmaları sorgularken kendimizi de sorgulamamız lazım.
Masaldan daha öncesinde, daha doğmadan çocuğun cinsiyetine göre her şeyi kurmuş oluyoruz, "piremsesler ve aslanlar kaplanlar" olmaları için hareket ediyoruz adeta. Hangi renk giyeceğini, hangi rengin ona "uygun" olmadığını falan belirliyoruz. Sadece masalların değil, kafaların komple değişmesi gerekiyor bu bağlamda, bunu da söyleyeyim
.
Bir yerde Doğu masallarının pornografiye varan ögelerle bezeli olduğunu ve eşcinselliğin de aynı rahatlıkta masallarda işlendiğini söyledin. Eşcinsellikle ilgili örnek vermedin sanırım ama diğer anlattığın şeylerle bunu bir tutmuş olmamanı diliyorum. Çünkü eğer öyleyse de hala bize biçilen rollerden çıkamamış oluyoruz maalesef.