Bu haftanın konusu çok güzel sevgili Fırtınakıran, umarım yine kaçırmam yayını. Yalnız şöyle bir sıkıntı var, görüş anlamında insanlar genel olarak kendi düşüncelerini benimseyen kitapları okumayı tercih ediyorlar. Kendi görüşlerini benimseyen yazarları zaten bildikleri için onların kitaplarını okuyorlar. Hatta aynı görüşe sahip insanlarla konuştuklarından okudukları kitaplar da hep aynı oluyor. Keşke insanlar biraz daha geniş düşünebilseler.
Çok basitinden bir örnek vermek istiyorum bu konuda. Ülkemizde zaten kitap okuyan sayısı çok az ve bu insanların da görüşleri sabit olduğundan dolayı, verdiği demeçlerde siyasi vurgular yapan birçok yazarı okuma listesine bile almayan insanlar çoğunlukta. Bunun başında (yazım dilini ben beğenmesem de) Orhan Pamuk var örneğin.
Dikkat etmek gereken bir nokta da bazı yazarların görüşlerinden bahsederek insanları onlardan soğutmamak gerek. Herkes okuduktan sonra karar vermeli o yazarı sevip sevmeyeceğine.
Amma velakin, kendi görüşlerini romanın içine yedirerek veren yazarlar da mevcut. Yayında daha çok bu konuşulacak diye düşünüyorum, umarım yine çok faydalı bir yayın olur. Yazarlardan, görüşlerden ziyade edebiyatın bu gücünden bahsedilecek olması çok güzel. Mesela bir çocuğun okuduğu kitaplar onun hayata bakış açısını komple değiştireceğinden çocukların ne okuduğuna dikkat etmemiz gerekiyor. (Bu durumda bizim kendi görüşlerimiz haricinde çocuğu[muzu]n okumaması mı gerekiyor acaba? Bu da tartışılabilir.)
Bu konulara çok dikkat ettiğinizi biliyorum, yine de bahsetmek istedim
