"malesef ekonomiyle aram pek iyi değildir. ne makro anlamda ne mikro anlamda. yani ne bu ***** **duğumun dünyasının nasıl bir ekonomik düzen üzerinde yürüdüğünü keşfedebildim bu güne kadar, ne de bir kişi olarak kendimin nasıl bir ekonomik düzen üzerinde yürümem gerektiğini. velhasıl ****** koyduğumun parası geliyor gidiyor, geliyor gidiyor. çorba parası çıkıyor mu? çıkıyor. ama bilader, yaş olmuş otuz küsur, her otuz küsur yaşına gelmiş kendini bilmez gibi ben de artık kendimi bilmem gerektiğini ve artık tez zamanda zengin olmam gerektiğini anladım. ve kendime bir hedef koydum: önümüzdeki on yıl içinde yüz tane daire edinmeliyim!..
bu fikrimi bir yakinime çıtlattığımda bana dedi ki, en iyi yatırım aracı taksi plakasıymış. allah allah dedim, taksinin plakasının bir hususiyeti mi var? arabayı sarıya boyamakla taksi olunmuyor mu? dedi ki "taksilerin özel plakası var, fiyatı da iki trilyon lira". efendim, bu durum karşısında şaşkınlıktan ***üm öyle bir tavana vurdu ki anlatamam. ben de dedim ki: "e kardeşim, taksi dediğin kaç para kazanır ki iki tirilyonu amorti etsin de para kazandırsın?"... o da bana taksi plakasına bu parayı veren kişinin parayı amorti etmek amacıyla vermediğini, bir süre sonra daha pahalıya satabilmek için verdiğini usul usul anlattı.
işte o an aniden aydınlandım! dünyanın ekonomik düzenini inkişaf ediverdim! bir malın fiyatını ne malın maliyeti belirliyordu, ne de işletince getireceği gelir. sadece tek bir şey belirliyordu: alınıp satılma hareketliliği!.. yani taksi plakasının fiyatı taksi nesenesinin dünyadaki var oluş biçiminden, işlevleri, kullanım alanları, getirileri ve götürülerinden bağımsız olarak, sadece ve sadece bir takım manyaklar tarafından alınıp satılıyor olmaları doğrultusunda belirleniyordu. bir şekilde birileri bir şeyleri alıp satmaya başlamış, o şeyin alınıp satıldığı bir borsa ortamı oluşturmuşlardı. ve o şeyin ne olduğunun önemi yoktu.
yani taksiyi oradan alıp yerine at ***** koysak hiç bir şey farketmezdi. düşünün bir, at ****nın tanesini iki trilyona satsak ve bir yıl sonra üç trilyon olacağını garanti etsek, kim at ***** almaz?.. ha? soruyorum, kim almaz!?.. şimdik etiler'de bir bina kiralasak, kapısına "at ****** borsası" yazsak, memleket çapındaki at ******larını alıp satmaya başlasak, bir at ****** bir yılda yüzde elli kar getirse, taksi plakası manyakları "ıyy, at ******, çok iğraaanç" diye at ***** almıyacaklar mı? at ***** borsası büyüse, memlekette altından çok at ***** bulunsa, amerikan dolarından çok at ****** sirkülasyonu oluşsa, memleket ekonomisi at ***** üzerinde dönmeye başlasa, farzı misal bir soros, bir fukuyama "biz çok düzeyli ve seviyeli iş adamlarıyız" diyerekten at *****ndan uzak mı duracaklar? hayır!.. hepsi koşa koşa at **** borsasının kapısına dayanacaklar! "bize de at ****** satın! biz de at ****** istiyoruz!" diye kıçlarını yırtarak feryad edecekler!
işte o gün ben at ****** borsası binasındaki odamda oturduğum döner koltukla onlara doğru dönerek "***tirin gidin i*neler!" diyeceğim, "yüz tane daire alarak başladığım zenginlik maceramı bütün at *****larını alarak nihayetlendirdim. bütün at *****ları bende, ve hiç birini size satmıyorum!". işte o zaman onlar kös kös evlerine dönecekler. bense dünyanın bütün at *****larının sahibi olarak mutlu bir hayat süreceğim... sürecek miyim?.. tabi ki hayır, ben alım satımı durdurunca at ***** borsası çökecek, at ****ının değeri sıfra düşecek. ben müflis bir spekülatör olacağım, soros moros ise alıp satacak başka bir şey bulacaklar. eşşeğin ***ini alıp satacaklar mesela."