Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Bay_Karamsar

Sayfa: [1] 2 3 ... 57
1
Çizgi & Anime / Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« : 19 Ocak 2018, 01:14:16 »
@Mr.Sakal,

Yönetmen Yuasa'ya nazar değmesin :)

Godzilla: Monster Planet (2017, Film)

Tek film diye başlayacaktım; meğersem üç filmlik bir projenin ilk ayağıymış. Birinci bölüm adı altında, üçe ayrılmış bir filmin giriş kısmını izledim.

En sevdiğim Godzilla temasına odaklanılmış: Godzilla vs İnsanlık. İyi ile kötünün değil, doğa ile insanoğlunun mücadelesi. Tabii film sonundan anlaşılan o ki, sonraki iki filmle hikayenin gidişatı ve sonucu başlangıçtakinden farklı olacağa benziyor.

Spoiler: Göster
Filmde kötü olmayacağını düşünüyordum. Genel gidişatta, Godzilla’nın iyilik ve kötülükten sıyrılmış bir karakter olduğu belli oluyor. Uzaylılarında olduğunu öğrenene kadar, kötü yok diye düşünüyordum. İki farklı uzaylı türünün üyeleri arasındaki konuşmada, fırsatları olsa Dünya’yı nasıl istila edeceklerini konuşuncaysa, bunu şüpheli bulmamıştım. Uzaylıda olsa insan insandır hesabıyla değerlendirmiştim. Ama uzaylı türler arasından bir çeşit misyonerlik faaliyeti yürütenine hep şüpheyle baktım. Dünyaya dönüp savaşmak isteyen kahramanın projesine gizliden destek vermesinin ardında başka bir şey olduğunu düşündüm.

Filmin sonundaya, düşüncemde yanılmadığımı anladım. Bu üçlemenin asıl kötüsü o uzaylı ırk. Muhtemelen, filmin başlarındaki sabotajda onların parmağı var. Üçüncü filmdeki son savaş, muhtemelen o uzaylı türe karşı verilecek. İnsanlar Godzilla’yı ya bir şekilde dondurmayı başaracak ya da onunla uyumlu biçimde yaşamayı öğrenecekler. Ya da canavarımız kahramanca ölür. Alternatif hikaye sonuçta.

2
Ütopya/Distopya / Ynt: Otomatik Portakal - Anthony Burgess
« : 19 Ocak 2018, 00:55:54 »
@BlueSedai,

Cesur Yeni Dünya ayartıcı. Lakin şehirli değil, vahşi olarak doğarsanız, sizin için yine sevimsiz bir yer olurdu :-\

Tuhaf gelecek belki, Otomatik Portakal'ı distopya niyetine okumamışımdır. "Şiddetin galip geldiği berbat bir dünyada hayat nasıldır?" kafasında okumuştum. Bunda filmi önce izlemiş olmamın etkisi büyük.

3
Sanırım, Masterpieces: The Best Science Fiction of the Century adlı derlemesi. Her biri farklı yazardan, 1936-1990 yılları arasında yayınlanmış, toplam 27 öyküden oluşuyor. Wiki'nin yalancısıyım :-[

Yazar ve öykülerinin yer aldığı listesi şöyle:
Spoiler: Göster
Poul Anderson - Call me Joe
Robert A. Heinlein - "All You Zombies—"
Lloyd Biggle, Jr. - Tunesmith
Theodore Sturgeon - A Saucer of Loneliness
Isaac Asimov - Robot Dreams
Edmond Hamilton - Devolution
Arthur C. Clarke - The Nine Billion Names of God
James Blish   - A Work of Art
Ray Bradbury - Dark They Were, and Golden-Eyed
Harlan Ellison - "Repent, Harlequin!" Said the Ticktockman
R.A. Lafferty   - Eurema's Dam
Robert Silverberg   - Passengers
Frederik Pohl    - The Tunnel under the World
Brian W. Aldiss - Who Can Replace a Man?
Ursula K. Le Guin   The Ones Who Walk Away From Omelas
Larry Niven - Inconstant Moon
George R.R. Martin - Sandkings
Harry Turtledove - The Road Not Taken
William Gibson and Michael Swanwick - Dogfight
Karen Joy Fowler   - Face Value   
C. J. Cherryh   - Pots   
John Crowley - Snow
James Patrick Kelly - Rat
Terry Bisson   - Bears Discover Fire
John Kessel   - A Clean Escape
Lisa Goldstein - Tourists
George Alec Effinger - One


Kazasız belasız gelsin. Başka bir şey istemem. Yeter ki gelsin.

Ve.. Kapak güzel. BKK serisine uygun sadelikte. Tabii roket teması, ister istemez, Eski Mars ve Eski Venüs öykü derlemelerini anımsattı. O kadarcık anımsatma olsun :)

4
Tartışma Platformu / Ynt: Benim Kurgu Evrenim
« : 17 Ocak 2018, 00:34:23 »
Fantastik veya bilimkurgu okurken benim de aklıma alternatif hikayeler geliyor, ara sıra. Genelde parça parça oluşuyor. Yani hikaye ve evren paket halinde gelmiyor. Ya hikaye önce geliyor ya da evren. Ancak "Nasıl olurdu?" sorusunun üstüne gidince, hikayeye uygun evren ya da evrene uygun hikaye fikirleri gelebiliyor.

Ursula K. Le Guin'in Yerdeniz serisini okudukça, ana hatlarıyla şekillenen kurmaca bir alemim vardı. Yazara olmadığımdan hikaye eklemekle uğraşmamıştım. Kaba hatlarını şu başlıkta paylaşmıştım. Ondan sonra geliştirmeye hiç uğraşmadım.

5
Oyum, ikinci kapak görseline. Birincisi, uzayda aşk romanı intibası uyandırdı.

6
Çizgi & Anime / Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« : 15 Ocak 2018, 17:13:27 »
@Mr.Sakal,

Harika tespitler :) Keşke, animeye özel başlık açsaymışım :-[

7
Çizgi & Anime / Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« : 14 Ocak 2018, 16:06:06 »
@Mr.Sakal,

İşte taze bakış açısı. Günümüze odaklanarak karşılaştırmalar yapıp durduğumdan, böyle incelikli yorumlar getiremezdim. Dikkat çektiğiniz hususlara göre, sıradan insanlarında ne kadar çıldırmaya müsait ve "Devil" olabileceğini temas edilmiş oluyor. İyi-Kötü çatışması yerine, "Eğer..." ile başlayan değişkenlerden türetilmiş olasılıklara ve durumlara daha rafine biçimde değinilmiş. Mangaya sadık kalınmış. Sadece yayınlandığı mecra ve anlatımsal gereklilik olarak, mangada gerekli animede gereksiz olabilecek fazlalıklar atılıp, hikaye yeniden düzenlenmiş. Mangada da doğal bir sürecin sonuçları söz konusuydu. Ama manganın yazılıp-çizildiği döneminde etkisiyle olayın varış noktası, "Bu öfke, bu vahşet niye?!"ye daha yakın duruyordu. Burada Masaaki Yuasa'yı takdir etmeli. Mangayı okurken -ve bu yüzden animeyi izlerken de- farklı yorumladığım yönlerinin öne çıkartılması için yaptığı değişiklikler ve eklemeler olmasa, sonuç, ucuz bir şiddet ve cinsellik gösterisi olurdu.

Size tamı tamına katılamadığım nokta, yorumunuzdan çıkartılabilecek "insanlar, canavarlara/kötü tercihler yapanlara karşı" iması.
Spoiler: Göster
Mangada, canavarların yemek için insanlara saldırmasından açıkça bahsediliyordu. Bu durum animedeyse, -haliyle- görsel anlatıya kaydırılarak sunulmuş. Bence animenin -ve manganın- vardığı nokta, insan veya iblis fark etmez, hayatta kalma itkisi ve doğal süreçte herkes bir şekilde canavardır, sadece kullandıkları silahlar ve sebepleri farklıdır, iması çıkartılabilir. İnsanlar, suç işlemeye eğilimli varlıklara karşı dirlik ve düzenlerini koruma mücadelesine girişmiyorlar; evrimsel olarak insanlığı yeryüzüden silebilecek rakiplikte bir başka türe karşı var oluş mücadelesi veriyorlar. Hayvanlar, nasıl insanlar için besin kaynağıysa, insanlarda iblisler için besin kaynağı olabilecek türe indirgenebiliyor; iki tarafta birbirinin doğal düşmanı. Devilman'lık, bu çatışmaya vicdan ve mantığı katıyor. "Hayatta kalma ve bunun için yok etme içgüdülerimize karşı gelip, birlikte yaşayabilir miyiz?" gibi sorunsallar ekleniyor. İşin içinde üstün ırk olma ya da hangisi üstün ırk olacak mücadelesi de var. Hikaye ilerledikçe, ne olduğun değil, hangi safta yer alınacağı önem kazanıyor. Deviman olarak cinayet işleyen de var. Devilman'liğinin farkındalığıyla bir köşede, öylece yaşayıp gidenler de var (Tekerlekli sandalyedeki şu öğretmen gibi). Kim kazanırsa ondan tarafım diyerek tercihte bulunan da var. Arada gidip gelenler de var. Bir süre sonra iş, içgüdüleri kontrol edip edememenin ötesine geçip, kişisel tercihlerin ne olacağında düğümleniyor. İnsanlarda benzer durumları yaşayıp tercihlerde bulunuyor. Lakin insanları daha fazla olumsuz seçimler yaparken izlediğimizden ve hikaye ilerledikçe iblisler arasındaki meselelere daha fazla odaklandığından, seyir biraz biraz, iblislerin mücadelesinde hangi taraf galip geleceğe kayıyor. İnsanlığa bakış açısı baştan olumsuz; "İnsanın doğası bu. Aramızdan erdemliler çıkması bunu değiştirmez. Gerçekten canavarlara dönüşmesek de türümüzden hayır gelmez." iması taşınıyor. Bu imayı pek benimseyebildiğimi söyleyemeyeceğim. Ha tabii, insan doğasının böyle olduğu baştan kabul edilmiş bir yapımda, buna uygun söylemlere yer verilmesini hatalı bulmuyorum.

DC bir bakıma, Zootopia gibi Amerikan yapımlarında değinilen bir konuyu işliyor. Elbette oradakinin aksine, daha sert ve uyarıcı bir dil kullanılmış, daha kuşkuya düşürücü yönlere dikkat çekilmiş ve ne kadar hayat memak meselesi olduğunun altı kalınca çizerek konu edinilmiş. Manga, döneminin paronayalarını da yansıtarak, bir tür Üçüncü Dünya Savaşı korkusunu da hikayesine katmıştı. Animede de global çapta bir savaş var. Fakat zamanında endişe duyulan o savaşın ismiyle anılmıyor. Sizin ve benim dikkat çektiğimiz konular harmanında, animenin -ve manganın- daha girift bir yapıya sahip olduğu sonucu çıkartılabilir. Doğrusu, mangayı okuduğum zaman hiç bu kadar derinlemesine düşünmemiştim. Eh, o zamanlar bu konuları o kadar kafaya takmıyordum; belki o sebeplen şimdi böyle düşünüyorum.

8
Çizgi & Anime / Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« : 14 Ocak 2018, 03:38:51 »
Devilman Crybaby (2018, Dizi)

Go Nagai'nin 1972'de yazıp çizdiği ünlü mangası Devilman'in günümüz dünyasına uyarlanıp güncellenmiş versiyonu. Hikayesini bildiğimden, pek heyecanla izlemedim. Anime izleye izleye aşina olunan karakterler ve gelişmeler var. Uyarlama olaraksa tatmin edici buldum. Tv serisindeki gibi, Devilman gelir canavarı döver sığlığı yok. OVAlardaki gibi, hikayeye son noktayı koymamasının yarattığı tatminsizlikte yok.

Olaylara, sosyal medya, aşırı uçlarda gezen gece partileri ve hiphopçular gibi modern şeyler eklenmiş. Süs olsun diye kullanılmamışlar. Olayların 2000lerde geçtiğini anlatmaktan daha fazlasını karşılayarak, hikayeye ve anlatıma hizmet etmekteler. Yan hikaye ve karakterler, ana hikayeye işlevsel biçimde yer almış. Örneğin, önceki OVAlarda ve Tv serisinde sadece Devilman'in üstüne titrediği sevdiği olan Miki, insan erdemlerini ve doğru olanı temsil eden önemli bir karaktere dönüştürülmüş. Hikaye, "Önemli olan, ne olduğun ya da kim olduğun değil, ne yaptığın ve nasıl yaşadığındır." türevi mesajına göre işlenmiş. Yeri gelince bu mesajı sorgulatmasa da, içe bir kurt düşürebilecek çelişkilerde hikaye gidişata serpiştirilmiş.

Yabancı korkusu ve düşmanlığı manga ve ovalarda da vardı. Lakin bu uyarlamaya özgü güncel dokunuşlar, yeni yorumlar, yan karakterler ve küçük hikayeleri, bu temayı daha da zenginleştirmiş.

Şiddet ve cinselliğin sunumu ilk bölümlerde başa baş gideken. Konu açıldıkça ve bölümler ilerledikçe şiddet sahneleri daha fazla yer buluyor. Çizim tarzı ve kan kullanımındaki renk ve dağılma efektindeki tercihlerin basitliği olmasa, çok zor izlenen, hatta izlenemeyen bir anime olabilirdi. Yapımcılar isteseler muhakkak daha sert sahneler sunabilmek için tarz değişikliğine gidebilirlerdi. Ama o zaman da, sadece şiddetin sansasyonel sunumuyla dikkat çeken bir anime olurdu. Hikayesi, şusu busu geri plana atılırdı.

Şiddetten bahsederken aklıma geldi, mangada trajedi dozu ve şok ediciliğiyle yer etmiş bazı durumlar, animede yumuşatılarak sunulmuş. Çizim tarzıyla yumuşatılan şiddetin yanına bir de, durumun şok ediciliğini yumuşatma eklenmiş. Bundan şikayet edip etmeme hususunda kararsızım. Amon: The Apocalypse of Devilman OVAsındaki gibi dehşet anlarıyla karşılaşmadığım için memnunum. Öte yandan, aklıma şu takılıyor; sekansın şok ediciliği düşünce, acaba dramatik etkisi de mi düşürülmüş oldu? Herşeyin 10 bölüme sığdırıldığı ve olayların süratle yaşandığı dikkate alınınca, bu animenin lehine sayılabilir. Her büyük dramatik an, peşinden o dramatik anın özümsenmesi için biraz zaman gerektirir. Bazen bunun için araya filler bölümler eklenir. Anın önemini boşlamadan oldu bittiye getirtmek için bu yolu seçmiş olabilirler. Kim bilir.

Tabii hız ve oldu bittinin getirmiş olduğu, bir şeylerin eksik veya atlanmış olduğu hissi ya da dramatik boşluklar haliyle oluşuyor. Nihayi son dikkate alındığında, "Aman ne önemi var!" diye geçiştirdim.

9
Radyo ile ilgili de güzel şeyler geliyor, bekleyin!  :hiha:

Güzel, güzel :hmm

10
Sayın @tormund, sizi esefle kınıyorum! Üç cildi çoktan okumuşsunuz ve başlığı daha yeni şenlendiriyorsunuz ;D! Tamam, bu ilk mesajınız değil. Ama üç cildi bitirmiş birinin iki mesajı arasında bu kadar ara olmasını beklemezdim. Olmaz böyle. Memnuniyetinizi de memnuniyetsizliğinizi de anında belirtin ki, mental olarak Elric serüveni okumaya daha bir erkeninden hazırlıklı olalım :) Forumdaşlık görevinizdir ;D

Edebilik kısmına gelirsem, Moorcock hikayesi neye ihtiyaç duyuyorsa ona uygun biçimde anlatmış. Gerektiği kadar edebi. Bu tarz bir serüveni kalkıp Tolstoy ayarında anlatmaya çalışmak, gereksiz mi gereksiz bir çaba olurdu. Zaten şu yüksek edebiyat, düşük edebiyat olayı oldum olası şüpheli geliyor. Bir değerlendirmeye tabii tutulacaksa, amaç (hikayeyle sunulmak istenen etki ve varılan sonuçlar) ve araç (anlatım tarzı ve tekniği) uyuşup uyuşmadığı baz alınarak daha sağlıklı sonuçlara ulaşılabilir belki. Neyse, bu edebiyat uzmanlarının tartışma alanı. Haddimi daha fazla aşmayayım  :-[

11
Yazım sırası da oluş sırası da Moorcock'un fantastik serüven anlayışıyla örtüşüyor gibi.

Yazım sırası, o evrende ve geçmişte neler olduğuna ve olabileceğini durmadan merak edenlere göre. Oluş sırası, geleceğe dair sürpriz bozan bilgi ve imalar içererek ilerliyor. Bu da, ne olacağından çok, nasıl olacağına dikkat kesilenlere göre.

Bu durumda, ciltleri sırasıyla okumak daha iyi bir okuma seyri sunabilir. Ben, kronolojiye göre başladığımdan, öyle devam edeceğim. İki türlü de Elric, yine o ünlü Elric  :)

12
Gelecekten Beyin Öyküleri - Derleme

İlk sekiz öyküyü okudum. Şimdiye kadar ki fikrim, önsözdeki gayeyle, derlenen öykülerin gayeleri arasında uçurum olduğu yönünde. Hayata dair yorum ve görüşler hikaye formatına sokulmaya uğraşılmış sanki. Elbette yazarların görüşleri olur ve bunları hikayeleştirerek sunabilirler. Ben, hikayeleştirme aşamasının form olarak olgunluğa erişememesinden dolayı şikayet ediyorum. Ana fikirler kendilerini fazlaca öne çıkartıyor. Ve çelişkili gelecek ama, bu sebeple ana mesajlar zihnimde karşılık bulamadan, öyküyle beraber son buluyor. Kısa öykü formatında yazılmalarından dolayı hikayelerin mesaj kısmı daha öne çıkartılmış ve o yüzden deneyimlediğim bu sonuç ortaya çıkmış galiba.

13
İlk yazılan öykülerden biri de o ama. Editörler yayım sırasını baz alarak bir sıra oluşturmuş olsa gerek.

En mantıklı açıklama bu. Birinci cilt Elric'e ve ilk hikayelerine ayrılmış. İkinci ciltte, hem daha sonra yazılan Elric hikayelerine hem de çokluevren hikayelerine yer verilmiş. O yüzden ikinci ciltte de 60larda yazılmış hikayeler var.

Sıralamanın olumsuz yanı, ön bilgisi olmayanların aklını başlangıçta karıştırabilecek olması. Kapakta, "...Son İmparatorunun Tarihçeleri" yazıyorken, yazım sırası yerine, olayların başlangıcından sonuna doğru bir kronoloji izleneceği fikri ister istemez oluşabilir. "...Tarihçeleri"nin "-leri" eki ipucu veriyor vermesine de, bunu anında, yazım sırasıyla gelen ana ve yan hikayeler olacağına yormak biraz güç olabilir.

14
Cilt 2 Tanelorn'u Kurtarmak'tan Kaos'un Efendisi ve Siyah Kılıç'ın Şarkısı'nı okudum.

Kaos'un Efendisi, İçerdiği gizem ve gerilim ögelerine rağmen, sonuyla mizahi geldi. Tabii mizah derken güldüren cinsten değil. Nasıl tanımlamalı? Alışılageldiği gibi, kahramanın hedefinden şaşmaz, temsil ettiği geleneğe bağlı ve erdemli davranışının, görevinin doğası gereği alışılmışın dışında sonuç vermesi, komiğime gitti. Micheal Moorcock, hafiften " :P" yapmış sanki ;D Bu hoşuma gitti. Kendi fantastik anlayışına uygun biçimde, klasik kahraman anlayışından türetilen "erdem hikayesi"ni varılan sonla hafiften hicvetmiş gibi geldi.

Siyah Kılıç'ın Şarkısı, çokluevren düzeni hakkında olduğu kadar Kaos ve Düzen Lordları hakkında da bolca fikir verdi. Kaos ve Düzeb arasında, klasik İyi-Kötü savaşından çok daha karmaşık bir mücadele verildiği anlaşılıyor.

15
Sinema / Ynt: Bright
« : 10 Ocak 2018, 21:20:24 »
ScifiNow dergisinin Ocak 2018 sayısında Bright, Alien Nation'la karşılaştırılarak yerilmiş. Yazının sonundaki, bir de şu film var önerisi olarak da aynı filmin adı geçiyor. Bright'a atanamayan Alien Nation benzetmesinde bulunumasına hak verebiliyorum. Temalar andırsa da, tarz olarak Bad Boys 2.5 olduğu konusunda, ben yine de ısrarlıyım ;D

Sayfa: [1] 2 3 ... 57