''Yaşlılık, etrafı ölümle çevrili bir adadır.''Kitabın baş karakteri ne kadar yaşlı bir adam -Ralph Roberts- olsa da okuduğum king kitapları arasında en sevdiğim karakter olmayı başardı. Kitap boyunca göz ardı edilemeyecek bir saflık var bunun en büyük nedeni ise kitabın kahramanları.
Ralph, son derece insani bir nedenden, eşinin ölümü sonrası, uykusuzluk problemi çekmeye başlar ve yavaş yavaş azalan uyku süreleri sonunda artık cenneti ''insanların öğlene, hatta öğleden sonralara kadar uyuyabildikleri yer'' olarak tanımlamaya başlayacak hale gelir.
Kitabın bu ilk bölümü bile insanı sıkmadan ilerliyor fakat özellikle bu kısmı geçip de kitabın 2. kısmı olan 'gizli şehir' bölümüne başlayınca King'in muhteşem hayal gücüne tekrar tanıklık ediyoruz. Kitap o kadar güzel kurgulanmış ki ilerledikçe hangi taşın altından neyin çıkacağını tahmin etmek imkansız hale geliyor.
King'in bu kitabı 'Kara Kule' ve 'O' kitapları ile sıkı bağlar içeriyor. Diğer birçok kitabında olduğu gibi başka yazar ve kitaplara birçok göndermeler var bunlar güç yüzüklerinden tutun da Alice'e kadar uzanıyor. Hatta en sıkı bağlar bir Yunan miti olan Mire'lerdir (Lakhesis, Klotho, Atropos). Kim bu kel doktorlar nereden çıkmışlar diye merak ederseniz
buraya bakabilirsiniz.
Kitabı okuduktan sonra King'in ,bir çok yerde aksini söylediği halde, kitabı yazdığı 1994 yılında Kara Kule'nin sonunu biraz da olsa planlamış olduğunu görebiliriz.
''Onun adı Roland, anne. Onu bazen rüyamda görüyorum. O da bir kral.'' Cümlesinin etkilerini gerçekten hissetmek isteyenlere tavsiyem, eğer seriyi okumak gibi bir niyetleri varsa, bu kitabı Kara Kule'den sonra okumalarıdır.
''Biz yıldız tozuyuz, biz altınız.''
Kalbi altından karakterlerin, rengarenk bir dünyada, hayallerinin ötesindeki varlıklarla savaşları gerçekten okunmaya değer.