Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - alper

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 10
16
Gediksavaşları Efsanesi / Midkemia' da Teknoloji ve Büyü
« : 18 Ocak 2011, 01:43:18 »
Midkemia gezegeninin teknolojik gelişim süreci, birkaç fark ile 14-15. yüzyıl Avrupa teknolojisine benzetilebilir. “Birkaç fark” a örnek olarak; gemiler kare armadorlu, üç direkli yapısı ile barut ve ateşli top bulundurmaması sebebiyle 17.yüzyıl teknolojisine benzetilebilir. Bir başka deyişle hikayemizin geçtiği gezegen Endüstriyel devrim öncesi tarım dönemindedir.

Midkemia’ da büyü ile uğraşan ve büyü uygulayıcısı çok az insan vardır. Büyücü olmayanların mantıklarına sığmayan, doğaüstü her hareket ve bu hareketlerin kaynağı olan insanlar büyülü damgası yiyerek yakalanıyor, aşağılanıyor yada görüldüğü yerde öldürülüyorlardı. Bu anlayış Dük Borric’in de çabalarıyla çok daha sonra kırılıyor. Dük’ün güvenini kazanmış ve evlat edinilmiş olan Pug, Yıldızlimanı’ nda, büyücülerin korkmadan alıştırma yapabilecekleri, toplumda hor görülmeyecekleri, komşunun hastalanan ineğinin ölümünün sebebini üstlenmeyecekleri bir büyücü akademisi kuruyor.

Pug’ın Kelawan gezegenindeki eğitiminde öğrendiğine göre, Midkemia’ daki büyücüler “Küçük Yol”, Kelawan’ daki Yüceler ise “Büyük Yol” büyücüleridir. Küçük Yol sanatı büyünün ilkel hali, doğada var olan gücü yönlendirme, örneğin sis yaratma, havayı yoğunlaştırıp su elde etme iken, Büyük Yol ustalarından gördüğümüz kadarıyla kendileri, istedikleri yere vücutlarını taşıyabiliyor, yoktan enerji üretiyor ve bu enerjiyle sağı solu parçalayabiliyor, muazzam patlamalar yaratabiliyorlar. Bknz. Pug’ın arenadaki “küçük” çaplı gösterisi. Bildiğimiz kadarıyla ise normalde Küçük Yol büyücüsü Küçük Yol büyüleri, Büyük Yol büyücüsü ise Büyük Yol büyüleri çağırabiliyor ve diğer yol ile herhangi bir bağlantıları bulunmuyor. Birkaç kişi hariç...

O birkaç kişi :

Kara Macros
Pug conDoin (Milamber)
Nakor (Mavi Binici)
Miranda
Magnus (Pug ve Miranda’nın oğlu)


Macros’un geleneksel Büyü Yol’u kurallarına bağlı kalmamasının nedeni, Büyü Tanrısı Sarig’ in avatarı ve bir gün onun yerine geçecek kişi olmasından dolayı Sarig tarafından verilmiş bir hediye olabilir yada Pug gibi sadece doğuştan gelen yetenek olabilir. Çünkü Macros, kızı Miranda, Miranda ile Pug’ın çocukları Magnus da bu yeteneğin görülmesi rastlantı olmayabilir.

Nakor ise “Büyü yoktur” “Sadece gözün göremeyeceği hileler vardır” diyerek klasik Büyük Yol-Küçük Yol mantığını baştan reddeder. Ona göre her insan büyü yapabilir, sadece dünyada bulunan elementlerle etkileşime girmesini öğrenmek gereklidir.

Pug Kelawan’da, Elflerin yanında ve birçok kütüphanede kendi başına, olayların içinde keşfettikleriyle eğitimini büyük ölçüde tamamladıktan sonra Nakor’ un doğru söylediğini anlamaya başlar. Büyünün sınırı olmadığını aslında bu sınırın kendini kısıtlayan büyücülerin zihinlerinde olduğu keşfeder. Gediğin iki tarafındaki Midkemia ve Kelawan halkı yüzlerce yoldan sadece Büyük Yol ve Küçük Yol’u keşfetmiştir. Ancak Nakor’ un dediği gibi büyünün sınırı yoktur çünkü büyü diye bir şey yoktur. Bunu anlayanlar Pug’ ın yanında gidecekler, daha sonra anlayanlar ise peşlerinden geleceklerdir...


17
3. Yıl / Ynt: 3. Geleneksel Satranç Turnuvası!
« : 13 Ocak 2011, 23:12:21 »
Ayrıca, Clorus tarafından ezildim ^^ Rövanş yapmayı düşünüyoruz :P :)

Ezmedim yahu, dikkatini veremedin sen, rövanşta ağzımın payını istiyorum iyi çalış. :)

18
3. Yıl / Ynt: 3. Geleneksel Satranç Turnuvası!
« : 13 Ocak 2011, 22:22:25 »
İzlediğim iki karşılaşmanın da berabere bitmesi ilginç oldu, müdahele etmedim belirteyim. :)

19
3. Yıl / Ynt: 3. Geleneksel Satranç Turnuvası!
« : 11 Ocak 2011, 19:49:17 »
Clorus'la oynadık ve ağzımın payını bir güzel aldım :) Son hatırladığım şey Clorus'un ordusu ile tozu dumana katarak üzerimden geçip gittiği ve yerde yatarak ardından bakakalan bir ben :D

Ben rok yapamayıp rezil olan fakir ama gururlu bir genç hatırlıyorum... :D Maç kısa olmasına rağmen (İhsan abimiz iş yerinde dikkatini veremedi tabii, bense sabahtan beri bu saati bekliyorum, doping yaptım sayısız vitamin aldım, öhm) ben çok eğlendim. Kendisiyle oynamak harika bir duygu, eğlendirici kişiliği sayesinde yenilseydim de masadan gülerek kalkardım diyorum bir kez daha teşekkür ediyorum, he unutmadan yanlış hamlemi geri almama da izin verdi bunun için ayrıca teşekkür ediyorum. :)

20
Eğlence & Mizah / Ynt: Resim Hangi Filmden
« : 07 Ocak 2011, 16:46:40 »
Valhalla Rising? İzlemedim imdb yi gezinirken rastladım, kopya muamelesi görmez umarım. :)

21
Kurgu İskelesi / Ynt: Kıpkısa Kulübü
« : 05 Ocak 2011, 04:20:31 »
İlk karşılaşmalarını hatırladı, ilk gülüşünü, ilk öpüşünü... Derin nefes aldı ve döktü dilinden sözcükleri : Benimle evlenir misin?

22
Eğlence & Mizah / Ynt: Resim Hangi Filmden
« : 05 Ocak 2011, 04:14:11 »
Stand by Me olsa gerek.

Doğru cevap! (bence). Soruyu ben sormadım, dayak yemeden kaçayım artık burdan. :)

23
Eğlence & Mizah / Ynt: Resim Hangi Filmden
« : 04 Ocak 2011, 23:56:26 »
Ben King'in, filmin adıyla aynı şarkısı var, John Lennon da söylerdi ara sıra, al sana ipucu. :)

24
3. Yıl / Ynt: 3. Geleneksel Satranç Turnuvası!
« : 03 Ocak 2011, 22:46:37 »
Ben de varım. Her zaman söylerim, zamanında dünya üçüncüsüne yenilmişliğim var. :)

25
Duyurular / Ynt: Herkese Mutlu ve Fantastik Yıllar!
« : 31 Aralık 2010, 22:15:27 »
Hayatımızın 1.çinkosunda olan biz gençler için umarım mutlu ve sağlıklı ömür, nice yılbaşı ikramiye beklentileriyle beraber tombala sevinciyle sonlanır... Hayırlı işler ;)

26
Nasıl başlasam diye düşünmüyorum genelde, aklıma gelen ilk cümleyle başlıyorum. Olay örgüsü oluyor elbette fakat giriş cümlemin etkili olması gerektiği tabusu mevcut değil bende. Bazen aksiyonla başlıyorum, bazen önden söyleyeceklerim oluyor adına önsöz diyorum bazen ise sonuçla başlıyorum.

Son söylediğim filmlerden kazandığım bir alışkanlık. "Hikayenin ana karakteri ölüyor ama gelin nasıl öldüğünü anlatayım size." gibi bir giriş yani. Bu aslında okuyucuyu değişik bir havaya sokuyor. Şöyle diyelim; film veya dizi izliyoruz, başrol olarak benimsediğimiz karakterin ilk yarım saatte öldüğünü nadiren görürüz. Nasıl olsa baş karakter bu, buna bir şey olmaz tarzı bir rahatlık oluşur algımızda. Ancak bu algıyı en başından kırmak, yani "bu karakter ölecek ama ne zaman ölecek" sorusunu okuyucunun zihnine yerleştirdiğimizde, okuyucunun merak edeceği soru "ne zaman ölecek?" den başka bir şey değildir. Bu yöntem yani benim deyişimle "spoiler yöntemi" bazı okuyuculara hitap eder, bazılarına ise etmez. Ancak çok ayrı tadı vardır benim için zaman zaman kullanırım.

Karakterin uyanması ile başlayan hikaye de ilginçmiş onu da denemeliyim bir ara. :) Favorim ise, hikayenin sonunda karakterin, kafasını karyolaya çarpması, yataktan düşmesi, ya da kafasına kitap düşmesi ile uyanması ve her şeyin aslında hiçbir şey olduğu, okuyucuya, zamanını kaybettiğinin en ince, en kibar yolu olarak verilmesi senaryosudur. :P

27
Eğlence & Mizah / Ynt: Resim Hangi Filmden
« : 29 Aralık 2010, 14:29:07 »
Doğrudur, buyrun. :) (İyi filmdi)

28
Bu arada hazır Clorus'da döktürmüşken belirtmeden geçemeyeceğim. O kadar adamdık, yakışıklılık namına toplasanız bir Clorus edemiyorduk. :(

Demem o ki; gelmeyen kız arkadaşlarımız çok şey kaçırdı...

Ben de onu diyecektim.

Sırf tuvaleti yüzünden bundan sonra o mekana gidiyoruz!!1

Nezaketen demiyorum, kendinize haksızlık ediyorsunuz. :)

29
magicalbronze ne kadar güzel anlatmış. Her kelimede yüzümdeki gülümseme daha da arttı, anlattıklarını bizzat yaşamış olmakta ayrıca keyifliydi, gelmeyipte bilmiyor olsaydım o keyiften nasıl da mahrum kalırdım kim bilir ! Hoş değil... :D

Adramelech hiç fırsat vermedi, halbuki Amras'ı bodrum katındaki ıssız odaya çağırmıştım, üstelik yedi büyük günahtan şehvet olanını seçmiştim, Amras'ı oraya çağırmamın bununla bir ilgisi yok elbette! Ruhani cerberus çakması üstümüze Tarkan'ın kurdu misali atılınca karanlığın yaratmış olduğu romantiklik bir anda hırıltılar eşliğinde siliniverdi. Yavaş yavaş yorulan DMimiz, "kill'em all" "order 66" tarzı hoş olmayan düşüncelerle bir anda oyunu sonlandırdı. Tuvaletin girişindeki "çıkış yok" yazısı aslında bir şeylerin mesajını veriyordu.

Tuvaletten bahsedeyim; çok afedersiniz önce klozetin içinde spiderman'in ağlarından var zannetmiştik meğer mangal ızgarasına benzer garip bir cisimmiş, anlam veremedik orada bulunma sebebine. Adamlar inceden inceden (yine affediyorsunuz) "sıçmayın lan buraya" demişler. Duvardaki yazılarda konuyla ilgili bir uyarı aradı gözlerim ama insanların "büyük" ihtiyaçlarının karşılanmasına karşı çıkan kafe yönetimi duvarlara da bir o kadar felsefik ve depresif romantizm kıtaları sıkıştırmışlardı. Çok zordu orada iş görmek, yılların verdiği tecrübe ile pisti ıskalamamak zor olmadı tabii. Normal bir insan tuvalette büyük işlere kalkışmamışsa eğer en fazla bir dakika durur değil mi ? Yok efendim giren çıkamıyor, bir an DM'e tuvalette mi oynasak ortam çok güzel diyecektim de kalabalık grubun tuvalette ne işi olur, millet ne der, bir gören olur diyerek bu fikrimden vazgeçtim.

Genel olarak ben oldukça keyif aldım bu buluşmadan, güzel arkadaşlıklar kazandığıma inanıyorum. Ortak noktası olan 8-10 kişinin birlikte zevk aldıkları bir şey yapmaları paha biçilemezmiş, buna bir kez daha şahit olduk. Organizatörümüz KoyuBeyaz'a, magicalbronze'a ve gelen gelemeyen bütün üyelerimize bu ortamı sağladıkları için sonsuz teşekkür ediyorum. Bir başka buluşmada görüşmek dileğiyle, nice yaşlara...

Başlığı tuvalet duvarından bir alıntı ile terk etmek istiyorum:

Terkedersin küçük bir kız çocuğu gibi!

30
Clorus'un gerçek yüzünü gördük hee ? "O masum, aşk hikayeleri yazan, kuralcı, duygusal kişi meğer şerefsizin önde gideni, aşağılık herifin tekiymiş" mi demek istedin ? ;D

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 10