Konu: Korku okurunun beklentisi nedir?

[kitapci]

Merhaba arkadaşlar, stephen kingden,lovecraft'a, poe'ye, kontz'a, clive parker'e tüm korku yazarlarından kiminden az kiminden çok tattım. Ama korku söz konusu bile olmadı. Eğlenceli, enteresan, doğaüstü, iğrenç her türlüsü vardı ama korku hissetmedim. Peki bu türün adı korkuysa korkutması gerekmiyor mu? Bu yazarların kitaplarını korkmak için mi alıyorsunuz/korkuyormusunuz? Anadolu korku öyküleri bizden birşeyler olduğu için psikolojik olarak korkutmasada hissettirdi. Ama yabancı yazarlarda kırmızı başlıklı kızı nasıl okuyorsam, lovecraftıda öyle okuyorum. Korkmadan güzel bir öykü okurcasına.

Merak ettiğim ana şey ise korku okurunun beklentisi. Bende amatör bir korku yazarıyım, ve merak ediyorum. Gerçekten korkmak mı istiyorsunuz? Yoksa enteresan öyküler okuyup garip mekanlarda bulunmak veya iğrenmek mi?

[ryuk]

İstediğim, günlük yaşamımdaki güven duygusundan uzaklaşmak. İğrenerek olabilir, korkarak veya başka bir his ile. En Sevdiğim ise günlük hayattakinden farklı, 'kasvetli' ya da 'ürkütücü bir merak' duygusunu yaşamak.

Bu duyguları farklı şekillerde tattırabilir yazar. Yeri geldiğinde tasvirlerle yapmalı bunu, yeri geldiğinde ise betimlemeleri muğlak bırakıp o bilinmezliğin ve bulanıklığın verdiği güvensizliği hissettirmeli.

İsteklerimi en iyi karşılayan Lovecraft oldu bugüne kadar.

Korku edebiyatını sevenlerdenim. Stephen King romanları tabiki favorilerim  ve en çok okuduğum romanlar arasında. Korku romanı yazarının hayalgücü ve betimlemeleri elbette çok önemli. Ama korku romanını nerede ve nasıl okuduğunuz da önemli bence. Eğer plajda güneşlenirken okuyorsanız masal gibi gelecektir. Ama romanın havasına girebilmek için o ambiyansı biraz andıran bir şekilde okumak harika oluyor. Mesela Stephen King'in "Dreamcatcher" (Rüyakapanı) kitabını kışın pencerenin perdelerini açıp kar yağarken okumuştum, hatta zaman zaman gece balkonda soğukta okudum. (Zira hikaye baştan sona kış mevsiminde geçiyor).

Korku romanı okurken romana gerçekten korku tadı veren, daha doğrusu romanda geçen korkuyu hissetmeniz için sizi hazırlayan, en çok kullandığım yöntem romanı mum ışığında okumak. Mum ışığında okurken ışık sağ ve sol omuzlarınızın arkasından gelmeli ve renkli ışık (renkli kaplar içinde olmazsa) kullanmazsanız daha iyi olur çünkü gözleriniz batmaya başlıyor. Ben bu şekilde okurken sesi çok açmadan Yağmur ve fırtına sesi içeren new age enstrumental müzikler dinliyorum. "Dead Can Dance" dinlemekte harika oluyor, hatta daha etkili oluyor.

Ayrıca önyargı veya şartlanmayla okumaya başlamayın. Çoğumuzun başına gelmiştir. Bir grup arkadaşla korku filmi alınır. Şöyle keyifle izlenmeye başlanırken gruptakilerden biri film bitene kadar "Bu mu korkunç?, Neresi korkunç ya bunun, Öldürcek adamı belli, Böyle yaratık mı olur ne saçma.." gibi konuşur ve hem filmden hem o arkadaştan soğursunuz  

Özetle Korku romanı için önce sizi korkutan, ürperten bir ambiyans gerekir. Sıcak yatağınızı bırakıp imkanları daha zorlayarak gece dolunayda yada fener ışığı ile ormanda, mezarlıkta, terkedilmiş eski bir evde,  benzeri tekinsiz mekanlarda okumak size gerçekten kitaptaki korkuyu yaşatabilir. Böyle yerlerde olmak zaten insanı ürpertir kitaba ne gerek var dediğinizi duyar gibiyim Ama okumaya dalmışken baykuş seslerini, tıkırtıları, rüzgarın uğultusunu duymak iyi bir korku romanıyla birleşince kitabı gömmenize bile neden olabilir:)
Hadi tuvalet kağıtlarınızı hazırlayın ve okumaya başlayın
Şaka bir yana nasıl namaz camide, içki meyhanede, maç stadta izlenirde evde yapılırsa tadı azalırsa, Korku romanıda ortamında okunmaldır...

[Roland]

Korku edebiyatini bir kacis edebiyati olarak goruyorum. Basima gelmesin ama nasil hissettirdigini bileyim diye okuyorum gibi geliyor, arti heyecanli olduklari icin hizli ve keyifle okunan kitaplar oluyorlar elbette