Yazacaklarım spoiler içerebilir, dikkat.
Bilge Adamın Korkusu'nu geçen hafta bitirdim. İki kitabı da çıktıları hafta almıştım, elimdeki güzel kitapları bekletme huyum yüzünden ancak geçen hafta okuyabildim bu eserleri.
Kitaplar gerçekten de beklettiğime değdi. İki bine yakın sayfayı bir haftaya sıkıştırıp iki kitabı okumak bana çok güzel ve yoğun anlar yaşatmakla beraber baş karakter Kvothe'yi daha çok içselleştirmeme yardım etti.
Eserin dili çok hoş ve okurken akıp gidiyor zihninizde. Çevirmeni tebrik etmek gerek gerçekten. Metinle birlikte akışkanlığı da tercüme etmek zor olsa gerek. Hiçbir cümlede takıldığımı veya eğreti sözcük bulduğumu hatırlamıyorum.
Arka kapak yazısı da şahane gerçekten. Öyle iddialı bir giriş yapıyor ki eser arka kapak yazısıyla "ya beni seveceksiniz, ya da nefret edeceksiniz" diyor resmen. Yazı öyle şiirsel ve epik ki, kitabı daha okumaya başlamadan kütüphanemdeki yerini hazır etmiş ve oraya koymak için sabırsızlanmaya başlamıştım.
Kitabın içeriğine gelecek olursak, pek de özgün, orjinal olmayan bir dünya-coğarafyada geçen, orta çağ havası estiren bir atmosferde ilerliyor eser. Yer yer kendini tekrara düşse de(harç yatır, ders çalış, para kazan, müzik yap, Ambrose'a uyuz ol) eserin sürükleyiciliğini gram olsun azaltmıyor, kah Simmon'la gülüyor, kah Kvothe'yle Ambrose'a kıl oluyoruz. İkinci kitabın ortalarında kitabın değişen seyri hikayeye ayrı bir hava katıyor ve protagonistimiz Kvothe'nin kendini tanıma ve tamamlama adına attığı adımların ölçülerini büyütüyor.
Daha çocukluktan itibaren tanıdığımız Kvothe'nin yavaş yavaş bir efsaneye dönüşmesi ve civar yerlerde ününe mübalağa katılarak anlatılması hızlı bir ivmeyle büyüyen bir çığ misali kendi mitolojisini oluşturuyor(kansız Kvothe, iblis Kvothe vs.). Bu döngüye şahit ederek yazar bizi, bir efsane yaratmak için azıcık zeka, irade, kudret ve yeterince dedikodunun hayli hayli yeterli olduğunu çok ustaca kanıtlıyor.
Büyü sistemlerine gelecek olursak orjinallikten uzak olmakla beraber desenlerini antropolojik kayıtların bize gösterdiği ilkel kültürlerden almaları beni ziyadesiyle mutlu etti(aslında Sempati'nin başta yazarın uydurması sanıyordum fakat bugünlerde okuduğum Mircea Eliade'nin Dinler Tarihine Giriş kitabında şahit olduğum üzere bu-sempati majisi- çok eski bir maji ve kültür. Şöyle biraz araştırınca buldum ki James George Frazer'ın Altın Dal isimli kitabında da hakkında baya konuşulan bir maji alanı ayrıca). Keza İsim büyüsü de öyle.
Bunun dışında Vintas ve Ademra kültürleri çok orjinal ve ilgi çekiciydi. Özellikle Ademra hakkında daha çok şey okumak isterdim.
Karakterlere-daha doğrusu yan karakterlere- gelecek olursak basmakalıp olanları dışında sahiden orjinal olanlarına da rastlıyoruz. Mesela Devi ve Bast.
Bast sahiden ilginç bir karakter ve onun olduğu kısımlarda sayfaları biraz endişeli çeviriyorum. Bast benim gözümde çok fazla kapalılık ve kaos ihtiva ediyor. Ne yapacağını kestiremiyorum ve psikopatın teki olduğu kanaatine varmış durumdayım. Bast çok tehlikeli biri.
Denna'ya gelecek olursak, dişiliğini kullanarak erkekleri etkilemeyi ve arzuları doğrultusunda kullanmayı "Sürtük!" yaftasından ziyade "Tanrıça" sıfatıyla başarması bana Dostoyevski'nin Nastasya Filippovna'sını hatırlattı. Karakterler birebir örtüşmese de bir hayli ortak noktaları var.
Simmon ve Wilem'i biraz yavan buldum açıkçası. Haklarında söylenecek de pek bir şey yok. İyi, hoş, efendi çocuklar.
Tüm karakterler içinde kuşkusuz en sevdiğim Elodin.(Kvothe diyemiyorum çünkü ben diliyle yazılan kitaplarda karakteri o kadar içselleştiriyorum ki bu soruya Kvothe cevabı vermek "hayatta en çok kimi seviyorsun?" sorusuna "Kendimi" demek kadar hileli ve beyhude geliyor.) Genel yapım itibariyle hafif kafadan çatlak, dahi, gösterdiğinden fazlasını vaat eden karakterlere hayran kalmışımdır. Hikayenin kısmi yerlerinde Deus Ex Machina etkisi gösterirler bunlar ve protagonistimizin seviye atlamasına bir hayli yardımcı olurlar. Zaten yazarın da Elodin'i ilk kitapta "ormandaki münzevi" ile koşut ve görevdaş kılması bu arketipten bilinçli olarak beslendiğini gösteriyor. Bu karaklere diğer kitaplardan örnek olarak Fizban, Farseer'in soytarısı, Tom Bombadil ve Hoid verilebilir.
Genel olarak kitap tüm beklentilerimi karşıladı ve üçüncü cilt için beni sabırsızlandırdı. Okumayan kalmasın.