Spoiler: GösterTamamen öznel bir yorumdur. Spoiler: GösterVe ilerleyen paragraflardaki genç kızların kendilerini kahramanın yerine koyduğu gerçeğini farkeden ben değilim. Şu anda adını hatırlamadığım bir rıhtım yazarıdır. Adını hatırlamadığım için o kişiden içtenlikle özür diliyorum Bir çok Edebiyat hocası dediğiniz gibi Fantastik edebiyattan nefret eder. Aslında bunun nedeni bilinçaltındaki bir duygudur(en azından benim kanım bu yönde). Biz neden Twilight hayranlarından gıcık alırız, çünkü bugüne kadar biz herşeyimizi fantastiğe verdik ve bu kitapları okuduk. Gün geldi boğazımızdan kestik gidip kitap aldık. Gün geldi bu kitaplar için ailemizle kavga ettik. Bunlar olduğu sırada sınıftaki favori öğrenci grubu Spoiler: Göstergenelde lisede(ortaokulda da görülür) bu gruptaki öğrenciler akılsız aynı zamanda da biraz hafifmeşrep(sürekli kikirdeyenler) takılan kızlardan ve cool aynı zamanda da asi takılan erkeklerden oluştuğunu hepimiz az çok biliriz. hep bizimle alay etti. Bizi ciddiye almadı. Tabi onlar bizi ittikçe biz daha çok sarıldık bu eserlere ve devam ettik okumaya. Günün birinde kadının biri çıktı, bizim her şeyimizi verdiğimiz bu eserlerin içine ederek bir eser yazdı. Tabi bunu okuyan genç kızlar kendilerini kahramanın yerine koyup paylaşılmaz hissettiler ve bu kitaba bağlandılar. Aynı zamanda bu kızlara yaranmak veya bunlarla konuşacak bir ortak konu isteyen erkekler de okudular ve bir anda kitap trend oldu. Herkes okuyor ve bu herkes fantastikçi olarak adlandırıyordu kendisini. Asi gençler artık fantastik okuyan asi gençlerdi. Tabi bizim değer verdiğimiz böyle bir olguya, bu basit insanların, bu konuda hiç bir şey feda etmeyen insanların öylece kendini bizden saymaya başlaması bizi tamamıyla çileden çıkarttı. Ve bu kitaptanda okurundan da nefret ettirdi. İşte bu olayın aynısı edebiyatçılara da oldu. Onlar yıllarını verdiler bir entellektüel seviyesine ulaştılar. Paralarını kestiler aç gezdiler. İki şiirlerini yayınlatmak için onurlarını ortaya koyacak seviyeye geldiler. Ve bir anda biz çıktık ve deli gibi kitap okumaya başladık. Onların hayatlarını koydukları bu davaya biz bir anda girdik. Ve onlarla yarışmaya başladık. Bu yüzden fantastikden nefret ettiler.Evet nasıl Twilight okurları fantastik dalında bizden aşağıdalarsa bizde Edebiyat hocalarından, yada daha genel konuşmak gerekirse 30 yaş üstü entellektüellerden edebiyatta aşağıdayız. Ama ne tivaylaytçılar, nede biz bunu hiçbir zaman resmi olarak kabul etmedik. Buda bir diğer grubu doğal olarak alt eserden nefret etmeye itti. Benim düşüncem bu yöndedir
'Karanlık ve Aydınlık' adlı e-kitabımın önsözünde bu konuya biraz değinmiştim. Önsöz şöyleydi:“Hayal bilimden daha önemlidir, çünkü bilim sınırlıdır.” Dünyaya kendini kabul ettirmiş bir bilim adamı, gelmiş geçmiş en zeki insanlardan biri olan Albert Einstein böyle söylüyor. Bilim bile bir yerde tükenebilir ama insanoğlunun hayal etme gücü uçsuz bucaksızdır. Bugün her yanımızı saran teknolojinin bir zamanlar sadece bir hayal olduğunu hepimiz biliyoruz. Şimdiki hayallerimizin de geleceğin gerçekleri olduğunu… Hayal etmek insanlığa bahşedilmiş en önemli yeteneklerden biri ama peki biz bunu yeterince kullanabiliyor muyuz?Evet, dünya kullanıyor, birileri bir şeyler hayal ediyor, üretiyor, geliştiriyor ve dünyaya hâkim oluyor. Ama biz Türk insanı olarak hep hayalleri arka plana atmaya yönelik yetiştiriliyoruz. Daha çok küçükken hayalci olmamamız konusunda sürekli uyarılıyor, gündelik hayatta gerçeğin dışına bir adım atmaya korkan bireyler olarak yetiştiriliyoruz. Okullarda sürekli bir şeyler öğretiliyor, ama hayal kurma ve bunları paylaşma adına hiçbir şey yok. Aksine bence okullar insanın içindeki hayalci çocuğu yok ediyor. Hayal olmayınca fikir olmuyor, fikir olmayınca üretim olmuyor, üretim olmayınca gelişme olmuyor. Ve hep yerimizde sayıyoruz.Hayal gücünün en etkili şekilde kullanıldığı alanın sanat olduğunu hepimiz biliyoruz. Ülkemizde gerçek sanatçıların ne kadar az yetiştiğini ve bunlara aslında ne kadar az önem verdiğimizi de… Neden sanatçı yetiştiremediğimiz de aslında ta çocukluğumuza dayalı bir şey. Aileler çocuklarının resim yapmasını, müzikle uğraşmasını, kısaca beş parasız bir sanatçı olmasını istemiyor. Tüm çocuklar mühendis, doktor, avukat vs. olmak için şartlanıyor. Bu durumda ne üniversitelere yerleşebiliyorlar, ne de mezun olduktan sonra iş bulabiliyorlar. Bu mekanizmayı kırmayı başaran sanatçılar ise sanattan zevk almayı bilmeyen insanlardan oluşan bir toplumda elbette değer görmüyor ve bu bir kısır döngü halinde devam ediyor.Edebiyat sanatına bakarsak yine hayal eksikliğini görürüz. Türk yazarlar fantastik kurgu, bilimkurgu, korku, gerilim, polisiye gibi hayal kurma üzerine kurulu türlerde eser vermiyorlar pek. Çünkü tutuculara göre o türler edebiyat bile sayılmamakla birlikte, gerçek hayatı birebir yansıtmadığı için ufkumuzu açmıyor(!). Kendini edebiyatçı olarak gören birçok insanda bu türlere karşı bir alaylı tavır görmek bile mümkün.Neyse ki yeni nesil artık bu tutuculuğun pençesinden kurtuluyor gibi görünmekte. Gençlerden çok şey bekliyoruz ve umutluyuz. Hayallerinizi bastırmayın arkadaşlar. Onlar bizim geleceğimiz…
Çok güzel ve doğru bir tespit,bir twilight okuyup(hatta çoğu sadece filmlerini izlemiştir) fanfastik takılan p*&#çleri uygun biçimde anlatmışsın,eline klavyene sağlık.Bu saçma triplerin ve anlık hevesler işte..bunlar hep popüler kültür
Üniversitede ilk yılımda, Türk Dili ve Edebiyatı dersinde ödev olarak Yerdeniz Büyücüsü serisinin ilk 2 kitabı verilmişti. Sınavda da 50 puan değerinde soru çıkmıştı kitaptan. Ve hoca, okuldaki frp klübünün sorumlusuydu. Arada bizim kafamızda öğretmenler de çıkabiliyor. Ama arkadaşın da dediği gibi, klasik edebiyatla haşır neşir olmadan, tek bir türe takılıp kalarak kitap okumak bence yanlış. Arada klasik eserler de, popüler eserler de, yerli yabancı yazarlardan okunmalı diye düşünüyorum.