Gözlerimi açmadan önce hırıltılı nefesimi ve kanepeden fütursuzca taşmış sağ bacağımı farkettim. Uyuşmuş sol elimdeki dandik telefon merak verici bir şekilde ötüyordu. 1 yeni mesaj! Uyku mahmurluğuyla sağ elimle şimdilik kullanışa uygun olmayan sol elimden telefonu aldım ve nazikçe yere bıraktım. Ne kadar nazik olabilirsem işte.
Zaten dağınık olan saçlarımı düzeltme amacıyla ellerimi saçlarımda gezdirdim ama her zamanki gibi iş amacından şaştı ve ellerim acımasızca saçlarımı dağıttı. Görev başarıyla tamamlandıktan sonra tuvalette her zamanki işlerimi gördüm ve aynaya bakarken bir şey farkettim: bok gibi görünüyordum. Artık zıvanadan çıkmaya başlamış sakalım, saçma sapan saçım ve mosmor göz altlarımla Christopher Johnson McCandless'ın başarısız bir kopyasıydım resmen. Hassiktir oradan!
Üzerimdeki bir gecede grileşen atleti evin bir kenarına fırlattıktan sonra açlıktan ölmek üzere olduğumu farkettim. Buzdolabını açıp ne yiyeceğime bakınırken küfür etmekten bıkmış bir halde "anladın sen" bakışı atıp sertçe kapağı kapadım mutfağımdaki kimsenin bulamadığı hazinemden bir şeyler almakta karar kıldım. Evde kimse olmamasına rağmen tekrar bir genel kontrol yaptıktan sonra mutfağa girişte göze ilk çarpan rafı açtım. Abur cubur cennetinin kapıları açılmıştı ve birkaç kişiyi çaktırmadan aralarından almama kimse bir şey diyemezdi. Bu arada "kimsenin bulamadığı" derken sizi kandırmıyordum, gerçekten de kimse bulamıyor bu rafı. Neden mi? Eve benden başka kimse girmiyor da ondan. Eh, kız meselelerini de onların evlerinde hallediyoruz.
Daha dinç bir şekilde kanepeye döndüğümde telefonu elime aldım ve mesajı açtım. Vücudumun bir kısmı -hangi kısmı olduğunu tahmin edebilirsiniz- mesajın sadece işle ilgili olmadığını, benden çok hoşlandığını ve beni tekrar görmek istediğini de araya bir yere sıkıştırmış olabileceğini söylüyordu. Yanıldı. Her zamanki gibi.
"Teşekkürler. Şu an elimde dün konuştuklarımızdan fazla bir bilgi yok. Bay C. adında bir adamı duydunuz mu? Duymadıysanız araştırabilir misiniz? + 1000$ eğer işime yarayacak bilgilerle gelirseniz..."
Bay C. mi? C ile başlayan tanıdığım isimleri düşünmeye başladım. Kapıcı Cemalettin bey olamazdı herhalde, liseden matematikçi Cüneyt hoca da olamazdı pek ala, Cemil İpekçi mi diye düşünürken içim hafiften bir tiksintiyle dolunca vazgeçtim ve bir daha tahmin yapmamak üzere bu faslı kapadım. Bay C.'yi tabii ki araştırabilirdim, 1000$ ise bu ufak iş için gayet makul bir paraydı. Bu da kabuldü lan!
"Ah Emily, hayatım, insanların hangi duygularına dokunacağını oldukça iyi biliyorsun. 1000$'a ve seni görmeye her zaman açığım. Ayrıca bir gün bana duygulardan başka yerlere de doğruca dokunabildiğini göstermek isteyebilirsin, ona da açığım. Bay C. hakkında bilgileri bulur bulmaz sana haber veririm. Buluşuruz, bir şeyler içeriz, sen bana paramı verirsin ve hesabı da ben öderim. Bu kıyağımı unutma."
Gönder tuşuna bastıktan sonra tıslama şeklinde çıkan bir kahkaha attım. Ufak mutluluğumun gölgesi suratımdan silinir silinmez ben de kanepeden silindim ve bilgisayarın başına koştum. Açılmasını beklerken karşımda Acun'u gördüm birden. "Açıyorum, açıyorum, aaaaaçtım!". Hayır, uyuşturucu da kullanmıyordum, neden böyle bir şey olmuştu anlam veremeden bakarken bir ara o programı takip ettiğimi hatırladım. "Kafama sıçayım." dedikten sonra yine hafif hafif güldüm. Bilgisayar açıldığında ve Google'ın tanıdık renklerini görür görmez gülüşümden kalan tüm izler yine silindi.
Google'da sırasıyla -ayrı ayrı- şunları arattım: Bay C. (hiçbir boka yaramayacağından adım gibi emindim), Faye Laraye, Emily Laraye, C. Laraye, Kate Upton (heheh, ufak bir kaçamak), Larayeler, Bay C. adında esrarengiz kişi.
Tüm sonuçları kontrol ettikten sonra aklıma liseden bir çocuk geldi. Rehberden çocuğa bakınırken adını buldum: Engin Sevren. Lise bittiğinden beri bir kelime bile etmemiştik ama boktan şeyler avlama işine girdiğini duymuştum bir ortak arkadaştan. Belki bu pezevenk hakkında da bir şeyler biliyordur diye mesaj yazmaya koyuldum.
"Engin, naber lan? Hatırladın mı beni, Arda ben Arda, Arda Sırık. Lisede aynı sınıftaydık, hep Bilge'den ödev yapardık birlikte hani. İşte o benim lan! Ne bok yiyorsun hiç haber verdiğin yok. Neyse bunlar umrumda değil, işim düştü sana. Sen hani bu piçleri avlıyorsun ya, belki bir dedikodu falan bir şeyler duymuşsundur. Bir adam var, adı yok ama kısaltması var; Bay C. Kesin bir şey bilmesen, tahminlerin bile olsa söyle, çok acil işim var. Fena bir hatun beni bekliyor : D"
Sonra da YouTube'dan "Eski Dostlar" şarkısını açıp dinlemeye koyuldum. Durumumu daha iyi anlatan bir şarkı daha olamazdı herhalde.