Kayıt Ol

...

Çevrimdışı roach

  • **
  • 218
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
...
« : 06 Şubat 2008, 03:48:28 »
arkadaslar denemelerimi paylasmak istedim sizinle... okudugunuz yazılardaki herhangi bir ibareyi sıfatı unlemi veya virgulu uzerinize alınmamanızı umuyorum... birde okuduktan sonra yorumlarınızı paylasırsanız sevinirim  (: bu yazılar benim icin cok onemli cunku cok az kisiyle paylastım buraya yazana kadar...




        Eh madem öyle bende bende elimdeki taşla kafanızı yararım. Tabi tabii yarılacak kafanız varsa. Şimdi en yüksek sesimle ve en düzgün konuşmamla sorarım size:"aranızda kaçınız istediginiz gibi yaşıyorsunuz?". Hiçbiriniz. O zaman yaşadığınız her an boşuna.. Aldığınız her nefes oksijen ısrafı... Yediğiniz her lokma besin üçgenine bir darbe daha indiriyor. Boşuna yaşıyorsun canım senin soluduğun o havayı gerektiği gibi yaşayarak soluyacak pek çok insan vardır. Ne olacak peki? 1 milyar yıl sonra solunacak oksijen kalmadığında bunun hesabını kime vereceksin? İyi peki de bundan banane...
        Demek istediğim gerekli yaşa. Dinlediğin müziğe kendini kaptır, depresif dinle, manik dinle ama dinlediğin müzikteki hikayelere inanma. Kendini o hikayelerin içine sokma. O zaman kaybolursun. Bırak diğer insanları sen kendini bulamazsın. Dinlediğin her şarkıda ayrı bir şizorfrenik serzenişe girmeye başladığında "aaahhh ahh ne berbat hayatım var" cümleleri peşisıra gelmeye başlar. Kendini birgün banyoda aynaya bakarken elindeki kesici aletle bileğini okşuyor olarak bulduğunda hiç umurumda olmayacaksın. Sen kendini öldüredur ben gitarımla sevişmeye devam edeceğim.(04.02.2008/5:30)
--------------------------------------------------------

   Alışınmışın dışında bir karakter olması sizi yanılgıya düşürecektir. Zaten bunu istiyorum. Normalite sınırlarına sıkışmışlıktan kurtulmanın kolay olduğunu kimse idda edemez. Ama zaten böyle bir derdiniz varsa normalite sınırlarını zorlayamazsınız bile. Bakınız punkçılar... Bakınız dedim ama geçip gitmeyin dikkatli bakın. Görülen odur ki hiç biri alışılagelmişin 1nm(nanometre) dışına çıkamamıştır, çünkü denemedikleri tek şey kendileri olmaktır.
   Kendin olmak, kendine benzemek... Dahada öncesinde kendini keşfetmek. Önce olduğunu sandığın sınırları zorlamak. Daha sonrasında sınırların olmadığını farketmek. 1 hafta uykusuz kalmak,(1 hafta birşey mi? Evet birşey!) , 24 saat yaşamak... 45 dakika uykuyla ayakta duruyorsanız gördüğünüz herşey gerçek olmayabilir.
   Konudan uzaklaştım sanırım. Hayır uzaklaşmadım sadece uzaklaştığımı düşünmeni istiyordum (Piskopat mısın kardeşim neden uğraşıyorsun benimle? Ne olduğumu düşünüyorsan O'yum!). Bahsettiğim kişi (karakterimiz, esas çocuk...) sorunlu, piskopat günümüz tabiriyle "toplumsal oluşum evresinde generation x etkisinde kalmış zararlı birey" potansiyeli taşıyan, asosyal olduğu kadar insanları didikleyen, demin uzunca açıkladığım alışılagelmişliğin dışına çıkmayı öğrenmiş, ( bunu nasıl yaptığını tam anlamıyla belirtmeyecem, yukarda yazanları denemeye kalkma sonuçları iyi olmaz ayrıca o sınırın 1 cm dışını bile göremeden mort olursun... / aşçı hiçbir zaman tarifini tam vermez! ömerden kaptığım özlü sözlerden biri...) ama alışılagelmişliğin içinde yada dışında olmayı umursamayan günümüz gençlerinden yalnızca biri...
   Varmak istediği noktayı söyleyince eh yukarıdakiler ne alaka diyeceksin, ama yazıyı yazan benim okuyan sen... Bu durumda ne yazarsam onu okumak zorundasın itiraz etmeye hakkın olduğunu sanmıyorum haha!! (komik olmayabilir ama bunada itiraz edemezsin...)
   "Alışılagelmişlik"'ten bahsediyorduk... Şimdi konu aşk! Düşünüyorum da betimlenen karakter aşık olsa...Görülmemiş bir aşk.. Eşi benzeri olmayan... İyi birşey mi sanıyorsun? Yine yanıldın... Aşk sözcükleri yok. Şımartılmak yok. Önemlisin ama ötesi değil. Bunun gibi pek çok örnek sıralanır hat kopana kadar kafanızı şişiririm iyisi mi gelin düşünceler anlatsın size bunu...

   "Gördüğüm her yerde gülme krizine girmişimdir o tür insanlara... Aklına gelen her tür sevgi abartısını bağırsaklarına uzanan borunun biraz yukarısındaki ses tellerinden süzerek geçiren, her cümlesinde anlamsız, klişe, gereksiz iltifatlar olan, yaşadığı şeyin aşk olduğunu zanneden zavallılar..."

   Karakterimiz (her şeyde anti olmasından kaynaklanan sende punkçı izlenimi yaratmış, herkesten farklı, kendini üstün zanneden zavallı!!!) böyle değildi elbette... Hiç ölesiye güldüğün insanlar gibi olmayı denedin mi? Deneme zaten...

   "Aşk, dile getirildiğinde gereksizleşir. Ama aşkı gereksizleştiren dile getirmek değildir. Dile getirirken seçtiğin anlamsız kelimelerdir."

   Düşüncelerinin içinde boğuluyordu yine. Yarı uyur haldeyken düşündüğünüz herşey gerçek olmayabilir...(24.01.2008/04:53)
Just an act
An impossible divorce
That put the life in to you
It’s too late to abort

Çevrimdışı

  • ****
  • 1512
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
İlk yazını okumuştum zaten anlamamı bekliyodun, ama anlamıştım.. Bi daha okudum bi daha beğendim ama açıkçası 2. yazından bişi anladıysam sarışın oliyim o derecee... ;D ;D

Çevrimdışı roach

  • **
  • 218
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
oley ikincisi amacına ulasmıs  :P ;D teskur ettim beenmene sevindim  :hug
Just an act
An impossible divorce
That put the life in to you
It’s too late to abort

Çevrimdışı Onirique

  • *
  • 44
  • Rom: 0
  • living is easy with eyes closed.
    • Profili Görüntüle
cok hos olmus ya :) cidden yani :D alıntı yaptıklarım en cok hosuma giden yerler :)

Demek istediğim gerekli yaşa. Dinlediğin müziğe kendini kaptır, depresif dinle, manik dinle ama dinlediğin müzikteki hikayelere inanma. Kendini o hikayelerin içine sokma. O zaman kaybolursun. Bırak diğer insanları sen kendini bulamazsın. Dinlediğin her şarkıda ayrı bir şizorfrenik serzenişe girmeye başladığında "aaahhh ahh ne berbat hayatım var" cümleleri peşisıra gelmeye başlar. Kendini birgün banyoda aynaya bakarken elindeki kesici aletle bileğini okşuyor olarak bulduğunda hiç umurumda olmayacaksın. Sen kendini öldüredur ben gitarımla sevişmeye devam edeceğim.

- . -

 "Alışılagelmişlik"'ten bahsediyorduk... Şimdi konu aşk! Düşünüyorum da betimlenen karakter aşık olsa...Görülmemiş bir aşk.. Eşi benzeri olmayan... İyi birşey mi sanıyorsun? Yine yanıldın... Aşk sözcükleri yok. Şımartılmak yok. Önemlisin ama ötesi değil. Bunun gibi pek çok örnek sıralanır hat kopana kadar kafanızı şişiririm iyisi mi gelin düşünceler anlatsın size bunu...

   "Gördüğüm her yerde gülme krizine girmişimdir o tür insanlara... Aklına gelen her tür sevgi abartısını bağırsaklarına uzanan borunun biraz yukarısındaki ses tellerinden süzerek geçiren, her cümlesinde anlamsız, klişe, gereksiz iltifatlar olan, yaşadığı şeyin aşk olduğunu zanneden zavallılar..."

   Karakterimiz (her şeyde anti olmasından kaynaklanan sende punkçı izlenimi yaratmış, herkesten farklı, kendini üstün zanneden zavallı!!!) böyle değildi elbette... Hiç ölesiye güldüğün insanlar gibi olmayı denedin mi? Deneme zaten...

   "Aşk, dile getirildiğinde gereksizleşir. Ama aşkı gereksizleştiren dile getirmek değildir. Dile getirirken seçtiğin anlamsız kelimelerdir."

   Düşüncelerinin içinde boğuluyordu yine. Yarı uyur haldeyken düşündüğünüz herşey gerçek olmayabilir...
~
Herkes ve her şey, beni yok etmek için, durmaksızın payını isteyerek, hiçbir zaman, bana el uzatmadan, yardımıma gelmeden, böyle olduğum için ve böyle kalayım diye beni severek, üstüme geliyor.
AlbertCamus

Çevrimdışı

  • ****
  • 1512
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
oley ikincisi amacına ulasmıs  :P ;D teskur ettim beenmene sevindim  :hug

Bi kere daha okumam yetiyomuş yafru ya şimdi anladım ama çok karışık ama ilki gibi çok güzeeell...  :uhe

Ve sanırım benim bu durumda
sarışın oliyim
olayına girmem söz konusu ... ;D Sen anlamadım farzet ;D

Çevrimdışı Lucilla Clarté

  • ****
  • 935
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Zaten yorumlarımı biliyosun ama bi daha söliim=) Cidden çok güzel yazmışsın mükemmeller=) Bunu da yeni gördüm bu kadar güzel anlatılabilrdi kesinlikle  8)

Aşk, dile getirildiğinde gereksizleşir. Ama aşkı gereksizleştiren dile getirmek değildir. Dile getirirken seçtiğin anlamsız kelimelerdir."

Çevrimdışı Jejune

  • ***
  • 658
  • Rom: 1
  • *LucillaClarté'm. ~
    • Profili Görüntüle
Dinlediğin müziğe kendini kaptır, depresif dinle, manik dinle ama dinlediğin müzikteki hikayelere inanma. Kendini o hikayelerin içine sokma. O zaman kaybolursun. Bırak diğer insanları sen kendini bulamazsın. Dinlediğin her şarkıda ayrı bir şizorfrenik serzenişe girmeye başladığında "aaahhh ahh ne berbat hayatım var" cümleleri peşisıra gelmeye başlar. Kendini birgün banyoda aynaya bakarken elindeki kesici aletle bileğini okşuyor olarak bulduğunda hiç umurumda olmayacaksın. Sen kendini öldüredur ben gitarımla sevişmeye devam edeceğim


  "Aşk, dile getirildiğinde gereksizleşir. Ama aşkı gereksizleştiren dile getirmek değildir. Dile getirirken seçtiğin anlamsız kelimelerdir."


denızcmm cıdden cok hosLar =)

Çevrimdışı roach

  • **
  • 218
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
ee tesekkur ederim ya  ;D bende tam ümidimi kaybetmeye baslamıstım kimse okumicak bosuna koydum felam diyi (gulnur okumustu hemen tabi ona bisi demiyorum ;D) geldikce yazmaya calısıyorum ama bi daha koymama kararı almıstım buraya isteyen olmazsa da koymayacam zaten...
Just an act
An impossible divorce
That put the life in to you
It’s too late to abort

Çevrimdışı em_dan_rup

  • ****
  • 992
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
ee tesekkur ederim ya  ;D bende tam ümidimi kaybetmeye baslamıstım kimse okumicak bosuna koydum felam diyi (gulnur okumustu hemen tabi ona bisi demiyorum ;D) geldikce yazmaya calısıyorum ama bi daha koymama kararı almıstım buraya isteyen olmazsa da koymayacam zaten...
Aa olmaz sen koy bakayım yazılarını :P
Geri mi dönücem :P

Çevrimdışı roach

  • **
  • 218
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: bir bocekten(roach) denemeler -1/2- about life and life...
« Yanıtla #9 : 19 Şubat 2008, 06:17:41 »
   "Biliyor musun ne düşünüyorum? (Evet şaşırtıcı ama düşünebiliyorum...) Boşuna mı yaşıyoruz ne... Etrafına bir baksana. Senin olduğunu düşündüğün hiçbirşey sana ait değil. Belkide kişiliğin bile... Kim bilir kaç kişiyi örnek aldın o post-modern karakter kalıbını bilinçaltına oturtana kadar. İçinden bana küfrediyorsun, duyabiliyorum (bunun beni rahatsız ettiğini sanıyorsan gerçekten zavallısın). Bende içimden geçenleri söylesem inan bir daha suratıma bile bakmazsın. Ama bu benim için bir engel değil, söyleyeceğim...."
   Tartışmak neden bu kadar tatmin eder bizi... Yada biz tatmin olduğumuzu düşünürüz. Beyniniz size oyun oynamasını çok iyi bilir. Taa ki siz onunla oynamaya başlayana kadar. Bazılarımız buna şizofreni der... Bazılarımız ise gerçek yaşam. Dışarıdan gördüğünüz herşeyi gerçek mi sanırdınız yoksa... Ne kadar zavallıca...(nıx nıx nıx...) Bence gözlerini açma zamanı gelmişte geçiyor. Herşey beyninin görmeni istediği kadar var senin dünyanda. Benimkinde ise beynimin görmesini istediğim kadar. Senden üstün müyüm? Elbette hayır... Çok iyi basketbol oynuyorsun, gitar çalıyorsun benim 0 senin 5 kız arkadaşın var... Yada beynin öyle olduğunu zannetmeni istiyor.
   "Bence bütün bunlara hiç gerek yok. Elbette birgün... birgün herşey bittiğinde, yada biz bitti sandığımızda göreceğiz ki boşunaymış. Peki o zaman neden boşu boşuna o kadar acı çekelim ki? Hemen şimdi... burda bitmeli bu işkence. Daha fazla insan görmek, onların b*ka batmış hayatlarına şahit olmak, onlarla konuşmak bile istemiyorum. Ben herşeyi bu kadar mükemmel kılmaya çalışırken... Evet herşey mükemmeldi. Bir zamanlar... Tek kelime ile mükemmel. Peki şimdi... Şimdi öyle değil mi? Belki de değildir..."
   Herşey bu kadar anlamsız olabilir mi hayatımızda? Sorarım size neden sürekli yeni anlamlar yeni heyecanlar yada farklı şeyleri ararsınız... Şimdi kafamdan bir sürü dialog geçiyor... "Mmm ya acaba kendimi bir uçurumun kenarından paraşütsüz sallandırsam ne olur ki?" Dene ve gör o zaman... Ama arkandan atlayacağıma söz veremem.
   "Birşeyler yolunda değil, belli. Ama herşey o kadar normal görünüyor ki (ufak tefek pürüzler dışında). Ne oldu bana böyle neden "yaşam sevinci" denen o şeyin sıcaklığını daha fazla hissedemiyorum (ağlamalısın... rahatlamana yardımcı olur). Bitmeli artık... Evet bitmeli... Kolay olmayacak elbet ama yapabilirim. Daha fazla yalan, daha fazla oyun istemiyorum... Hepiniz hayatımdan defolup gitmiyorsanız o zaman ben gidiyorum!"
   Uyandı... Etrafına tembel gözlerle baktıktan sonra gördüğü rüyayı tekrar yaşarmış gibi gözlerinin önünden geçirdi... Ah ne kadar saçma... Ölmek... Herşey yolundayken ölmek... Yada karın yan dairede komşunla sevişiyorken ölmek... İkisi arasındaki farkı görebiliyor musunuz?(06.02.2008/19:37)

-----------------------------------------------------

"Hayatta en mutlu oldugum anlar tuvalette oldugum anlardır. Sakın bölmeyin! Denemeyin bile. Hele elimde kahve sigara ve kitapla tuvalete girdigimi gördüyseniz ya kaçın yada kendinize acil durumlar için başka bir tuvalet bulun."(14.04.2008/12:27)(sevgililer gunu ozel baskısı)

-----------------------------------------------------

Hayat döngülerden ibaretken kendini döngünün dışına fırlatmak istemenin ne kadar saçma olduğunu düşünüyordu. Ne bozabilirdi bu harika düzeni? Şimdi evin penceresinden içeri bir uçak girebilirdi mesela... Oturdukları evin üzerine bir meteor düşebilirdi... İnsan uykusuz olunca düşüncelerini de kontrol edemez. Ne düşündüğünü bilmeden gözünün önüne gelen kareleri kolaçan eder. Rastgele bir tane seçer ve içine dalar. Beğenmezse başka bir tane... Uyuduğunu zannederek gevşer ve elinden düşen kahve fincanının sesiyle aslında uyumadığını anlar.(21.01.2008/03:40)
Just an act
An impossible divorce
That put the life in to you
It’s too late to abort

Çevrimdışı

  • ****
  • 1512
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: bir bocekten(roach) denemeler -1/2- about life and life...
« Yanıtla #10 : 23 Şubat 2008, 00:25:53 »
oooovvv Deniz ya cozmuşsun yine ;D Süperler hepsi yafruuu ;D

Çevrimdışı roach

  • **
  • 218
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: bir bocekten(roach) denemeler -1/2- about life and life...
« Yanıtla #11 : 02 Mart 2008, 20:03:19 »
ve devam ediyorum....

   hergun burada oturup insanlara bakarım. hergun aynı seyler olur genelde. bazen yeni birileri gelir, şaşkın şaşkın bakınır... "amca falanca bakkal neredeydi?". ben soyleyeyim falanca bakkal 2 sene once nallarını yere doksan derece açıyla havaya kaldırdı. umursamaz... onun icin onemli olan bakkala ne oldugu degildir, bakkalın nerede oldugudur. peki ben umursar mıyım? nadiren...
   hergun burada oturup insanlara bakıyorum. hepsi telaşlı olur genelde. seyrekte olsa bir iki tanesi karsılasınca, çin yapımı degersiz selamlarını degis-tokus ederler ve hic bisi olmamıs gibi devam ederler. cok sık olmasada o selamlardan birkacı banada gelir bende hicbirsey olmamıs gibi, istifimi bozmadan pencerenin hemen yanına koydugum cop kovasına bir ucluk sallarım. belkide bu yuzden insanlar beni sevmez...
   hergun burada oturup insanlara bakarım. her seferinde daha dikkatli... genelde cenaze oldugu zamanlar cok kalabalık olur. kimse bir insan dogdugunda bu kadar ilgilenmezde, bir insan öldügünde toplanır bir araya gelir. ve hicbir insan neseyle ugurlanmaz nedense.. ben ölürsem arkamdan aglayanım olmaz bence.. ah hayır bu beni mutlu eder. kesinlikle... ama konu ben degilim. bizim falanca bakkal öldügünde. ilk defa o zaman butun mahalleyi bir arada gordum. iste o zaman anladım ki... sanırım yanılıyorum sadece anladım sandım.
   hergun burada oturup insanlara bakıyorum. karsıda bir kız yasıyor. her sabah 8 de kalkıp bir yerlere gidiyor... aksama kadar oyalanıyorum. top oynayan cocuklar, dedikodu yapan kadınlar, gunluk kosusturmalar, vaktini hic sektirmeden gelen sütcü rıza amca.. ve daha sonra her zamanki vaktinde donen o kız. neden ozellikle onu izledigimi bilmiyorum ama her zamanki nesesinin altındaki huznu cok acık bir sekilde gorebiliyorum... aslında ben biliyorum, butun gun oradan oraya kosup butun mahallenin dedikodu kanallarını olusturan kadınlar ne derse desin... ben biliyorum.
   hergun... hic sektirmeden bakarım insanlara. belkide bu yuzden uzun zamandır kendime hic dikkat etmemisimdir... bana kendimi sorarsanız anlatacak pek birseyim yoktur size. kimseyle konusmam pek... kendi dialoglarımı yazarım genelde. kafamın icindeki sesle konusurum cogu zaman. sizofren derler bana ama hic alınmam, egerki oyleysem en sevdigim kisilik kafamın icindeki sestir... birde o kız. bir tek o anlardı beni.. zaten o yuzden her guluyordu, hic zorlandıgını gormedim icindeki o yarayı saklarken. bugun gelmedi ama...
   evet ısrarla tekrarlıyorum. hergun... hemde hergun izliyorum onları. yoksa nasıl bilebilirdim ki o kızın falanca bakkala asık oldugunu... babasının zoruyla evlendigini o yakısıklı, eli yuzu duzgun avukatla... onun mahkumiyeti sizinkinden daha buyuktu. siz sadece kafa tasınızın icine sıkısmıs beyinlerdiniz belkide... surekli rolunuzu kucumsediniz. ama o kız... eh bundan banane ki. gecen gun safiye teyzeye bakıyorumdum yokustan assagı inerken migreninden bahsediyordu dert yanarak. dedi ki... falanca bakkaldan aldıgım bir ilac vardı. yine o kız penceredeydi aglayarak girdi iceri... kimse gormedi. bende gordum ama gormezden geldim... her zamanki gibi.
   birgun biri bunları anlatmamı isterse bunu seve seve yapardım... ama hepsi kendi dunyasında yasamaktan oldukca memnun.. ne aysenin acısı mehmete dokunur ne mehmetin yarası ahmete... o yuzden hepsinden uzak tuttum acılarımı. hergun sizi izledim... kucuk dunyalarınızı... hicbir acınıza uzulmedim sizinle beraber... hicbir mutlulugunuzu paylasmadım... zaten kimin umrumdaydı ki. "falanca bakkal öldü arkadasım adresi tekrar sor..."
Just an act
An impossible divorce
That put the life in to you
It’s too late to abort

Çevrimdışı vampireLLa

  • ****
  • 1273
  • Rom: 11
    • Profili Görüntüle
Ynt: bir bocekten(roach) denemeler -1/2- about life and life...
« Yanıtla #12 : 02 Mart 2008, 20:11:04 »
cok güzel olmuşlar ya cok hoşuma gitti

Boşuna mı yaşıyoruz ne... Etrafına bir baksana. Senin olduğunu düşündüğün hiçbirşey sana ait değil. Belkide kişiliğin bile... Kim bilir kaç kişiyi örnek aldın o post-modern karakter kalıbını bilinçaltına oturtana kadar. İçinden bana küfrediyorsun, duyabiliyorum (bunun beni rahatsız ettiğini sanıyorsan gerçekten zavallısın). Bende içimden geçenleri söylesem inan bir daha suratıma bile bakmazsın. Ama bu benim için bir engel değil, söyleyeceğim.

ahh ahh diyebileceğim sadece
she's back!!

Çevrimdışı roach

  • **
  • 218
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: bir bocekten(roach) denemeler -1/2- about life and life...
« Yanıtla #13 : 05 Mart 2008, 20:44:04 »
azıcıkta gulsek mi  :P

    hepimiz biliriz sevmeyi de cok azımız sevdiklerimizden uzaktayızdır.. cok mu zor yoksa bana mı oyle gelir bilmem ama hep cekinmisimdir uzaklıklardan.. kim istemez ki her zaman yanında olmasını. bende isterdim ve hatta gelemeyeceginden emin olsam bile ben giderdim yanına.. ne kadar imkansız gorunsede yapardım..
   birde baska birsey vardır ki en cok onun uzerine dusunuruz. aciz hissediyorum kendimi.. bi tur ifade sorunu, kelime dagarcıgındaki sıkışıklıklar ve ufak beyin kanamaları. ve tabi son olarak ya beni duymazsa ya cevap vermezse.. boyle bi durumda karsınızdakinin ne diyecegini hicbir zaman kestiremezsiniz ama dısardan bakanlar olayı coktan cozmustur.. kesinlikle sinir bozucu..
   evet.. hepiniz bilirsiniz sevmeyide hicbiriniz kettle'ınıza asık olmamıssınızdır. bir kettle icin mutfaga tasınmayı goze alan biri oldugunu ise hic sanmıyorum.. halinizden memnunsanız sorun yok tabii. ama ben kettle'ımı cok seviyorum (:
Just an act
An impossible divorce
That put the life in to you
It’s too late to abort

Çevrimdışı

  • ****
  • 1512
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: bir bocekten(roach) denemeler -1/2- about life and life...
« Yanıtla #14 : 05 Mart 2008, 21:16:54 »
Allaaam yine herzamanki gibi güzel ve 1 okuyuşumda anladım ;D Kahvekolikk!! ;D