Kayıt Ol

Sissoylu - Brandon Sanderson

Çevrimdışı uveybaba

  • **
  • 117
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu 1: Son İmparatorluk - Brandon Sanderson
« Yanıtla #120 : 16 Ağustos 2015, 16:00:53 »
Son İmparatorluk size de fazlasıyla Code Geass'ı anımsatmadı mı ?

edit : Neden bir cümle yazarak bırakmışım acaba ? Sonradan eski yorumları okumak faydalı oluyor.

Spoiler: Göster
Kelsier'in ve Lelouch'un ölüm nedenleri aşırı şekilde benzer. Code Geass'ın final bölümü Son İmparatorluk'dan sonra yayınlandığına göre sanırım esinlenmeyi alan taraf Code Geass. Bunun dışında düzenin benzerlikleri de fazlaydı. İki tarafta da köle gruplarının olması , bu köle gruplarından bir kısmının isyancı olması. Sanırım ortak nokta aristokrasi. Gerçi okuduğum tüm Brandon Sanderson kitaplarında monarşi , aristokrasi veya duruma göre teokrasi her zaman olmuştur. Ben Sissoylu serisine başlamadan önce daha farklı olacağını düşünüyordum , artık isimden dolayı mı , yoksa kapaktan dolayı mı bilemiyorum. Arka plan olarak bana Elantris'ide anımsatmadı değil hani.

Ben hem bu tarz yorumlar yazıyorum ama sakın ola düşünülmesin ki beğenmedim. Aksine ayılıp bayılarak okudum kitabı. 2 gün içinde tükendi gitti ellerimde. Gelişme kısmı her ne kadar biraz fazla uzun gelmiş olsada finale yaklaştıkça heyecan katlandı gitti. Bu noktada Brandon Sanderson heyecan vermeyi , gazlamayı çok iyi biliyor. Hangi kitabını okursam okuyayım hepsinin finalini diken üstünde bitirdim. Seviyorum ben bu dayıyı. 
Mizah en güçlü savunmam. Mizah önemli. Mizah güzel. Cici mizah.

Çevrimdışı Kote

  • **
  • 107
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu 1: Son İmparatorluk - Brandon Sanderson
« Yanıtla #121 : 20 Ağustos 2015, 12:24:30 »
Son İmparatorluk size de fazlasıyla Code Geass'ı anımsatmadı mı ?

edit : Neden bir cümle yazarak bırakmışım acaba ? Sonradan eski yorumları okumak faydalı oluyor.

Spoiler: Göster
Kelsier'in ve Lelouch'un ölüm nedenleri aşırı şekilde benzer. Code Geass'ın final bölümü Son İmparatorluk'dan sonra yayınlandığına göre sanırım esinlenmeyi alan taraf Code Geass. Bunun dışında düzenin benzerlikleri de fazlaydı. İki tarafta da köle gruplarının olması , bu köle gruplarından bir kısmının isyancı olması. Sanırım ortak nokta aristokrasi. Gerçi okuduğum tüm Brandon Sanderson kitaplarında monarşi , aristokrasi veya duruma göre teokrasi her zaman olmuştur. Ben Sissoylu serisine başlamadan önce daha farklı olacağını düşünüyordum , artık isimden dolayı mı , yoksa kapaktan dolayı mı bilemiyorum. Arka plan olarak bana Elantris'ide anımsatmadı değil hani.

Ben hem bu tarz yorumlar yazıyorum ama sakın ola düşünülmesin ki beğenmedim. Aksine ayılıp bayılarak okudum kitabı. 2 gün içinde tükendi gitti ellerimde. Gelişme kısmı her ne kadar biraz fazla uzun gelmiş olsada finale yaklaştıkça heyecan katlandı gitti. Bu noktada Brandon Sanderson heyecan vermeyi , gazlamayı çok iyi biliyor. Hangi kitabını okursam okuyayım hepsinin finalini diken üstünde bitirdim. Seviyorum ben bu dayıyı. 


Lelouch ile benzer yanları var ama Kelsier intikam ve gerçekten özgürlüğü istedigi için Lelouch ise zevkinden yapıyor

Çevrimdışı duktak

  • *
  • 6
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu 1: Son İmparatorluk - Brandon Sanderson
« Yanıtla #122 : 20 Ağustos 2015, 23:39:33 »
Son İmparatorluk size de fazlasıyla Code Geass'ı anımsatmadı mı ?

edit : Neden bir cümle yazarak bırakmışım acaba ? Sonradan eski yorumları okumak faydalı oluyor.

Spoiler: Göster
Kelsier'in ve Lelouch'un ölüm nedenleri aşırı şekilde benzer. Code Geass'ın final bölümü Son İmparatorluk'dan sonra yayınlandığına göre sanırım esinlenmeyi alan taraf Code Geass. Bunun dışında düzenin benzerlikleri de fazlaydı. İki tarafta da köle gruplarının olması , bu köle gruplarından bir kısmının isyancı olması. Sanırım ortak nokta aristokrasi. Gerçi okuduğum tüm Brandon Sanderson kitaplarında monarşi , aristokrasi veya duruma göre teokrasi her zaman olmuştur. Ben Sissoylu serisine başlamadan önce daha farklı olacağını düşünüyordum , artık isimden dolayı mı , yoksa kapaktan dolayı mı bilemiyorum. Arka plan olarak bana Elantris'ide anımsatmadı değil hani.

Ben hem bu tarz yorumlar yazıyorum ama sakın ola düşünülmesin ki beğenmedim. Aksine ayılıp bayılarak okudum kitabı. 2 gün içinde tükendi gitti ellerimde. Gelişme kısmı her ne kadar biraz fazla uzun gelmiş olsada finale yaklaştıkça heyecan katlandı gitti. Bu noktada Brandon Sanderson heyecan vermeyi , gazlamayı çok iyi biliyor. Hangi kitabını okursam okuyayım hepsinin finalini diken üstünde bitirdim. Seviyorum ben bu dayıyı. 


Lelouch ile benzer yanları var ama Kelsier intikam ve gerçekten özgürlüğü istedigi için Lelouch ise zevkinden yapıyor
Lelouch zevkinden mi? Britanya imparatorluğundan nefret ettiği için yapıyordu hiç kimse zevkinden bir imparatorluk yıkmaya çalışmaz ki :D

Çevrimdışı uveybaba

  • **
  • 117
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu 1: Son İmparatorluk - Brandon Sanderson
« Yanıtla #123 : 21 Ağustos 2015, 00:06:27 »
Son İmparatorluk size de fazlasıyla Code Geass'ı anımsatmadı mı ?

edit : Neden bir cümle yazarak bırakmışım acaba ? Sonradan eski yorumları okumak faydalı oluyor.

Spoiler: Göster
Kelsier'in ve Lelouch'un ölüm nedenleri aşırı şekilde benzer. Code Geass'ın final bölümü Son İmparatorluk'dan sonra yayınlandığına göre sanırım esinlenmeyi alan taraf Code Geass. Bunun dışında düzenin benzerlikleri de fazlaydı. İki tarafta da köle gruplarının olması , bu köle gruplarından bir kısmının isyancı olması. Sanırım ortak nokta aristokrasi. Gerçi okuduğum tüm Brandon Sanderson kitaplarında monarşi , aristokrasi veya duruma göre teokrasi her zaman olmuştur. Ben Sissoylu serisine başlamadan önce daha farklı olacağını düşünüyordum , artık isimden dolayı mı , yoksa kapaktan dolayı mı bilemiyorum. Arka plan olarak bana Elantris'ide anımsatmadı değil hani.

Ben hem bu tarz yorumlar yazıyorum ama sakın ola düşünülmesin ki beğenmedim. Aksine ayılıp bayılarak okudum kitabı. 2 gün içinde tükendi gitti ellerimde. Gelişme kısmı her ne kadar biraz fazla uzun gelmiş olsada finale yaklaştıkça heyecan katlandı gitti. Bu noktada Brandon Sanderson heyecan vermeyi , gazlamayı çok iyi biliyor. Hangi kitabını okursam okuyayım hepsinin finalini diken üstünde bitirdim. Seviyorum ben bu dayıyı. 


Lelouch ile benzer yanları var ama Kelsier intikam ve gerçekten özgürlüğü istedigi için Lelouch ise zevkinden yapıyor
Lelouch zevkinden mi? Britanya imparatorluğundan nefret ettiği için yapıyordu hiç kimse zevkinden bir imparatorluk yıkmaya çalışmaz ki :D

Konuyu Code Geass tartışmasına çevirmek istemiyorum ama yinede yazmazsam olmaz. Lelouch zevkinden yapmıyordu. Evet , Britanya'ya karşı aldığı zafelerde veya asilleri öldürürken bir tatmin yaşıyordu. Ama baş kaldırısının en önemli nedenleri ; kardeşini korumak , adaletsiz sistemi yıkmak ve babasından intikam almak.

Son İmparatorluk ile benzettiğim noktaları yazdım zaten. Farklı zamanlarda geçen iki aynı ortam gibi. Tanrı Kral kısmı bile benzerlik içeriyor. Keza iki baş karakterin son sorunu çözme şekilleri. Pek çok benzerlik ve anımsatma yaşadım ben.
Mizah en güçlü savunmam. Mizah önemli. Mizah güzel. Cici mizah.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu 1: Son İmparatorluk - Brandon Sanderson
« Yanıtla #124 : 25 Ağustos 2015, 23:38:36 »
Fakat 9 sayfa mesaj var konuda, kitapla ilgili tartışma 1 sayfaya sığamış yani.

Yeni bitirdim. Genel olarak beğendiysem de canımı çok sıkan şeyler var.

İlk olarak kitap sürükleyici evet, ama özellikle ortalarda kendini tekrar eden bir gidişatı var. Vin'in sahnelerinin çoğu belli şeyleri açıklamak için zorlama bir şekilde yapılmış gibi geldi bana. Ayrıca o balolar... Ciddi anlamda kitabı bırakmayı düşündürttüler bana.

Asıl canımı sıkan şeyse böylesi bir evreni ince ince düşünerek yazmış olup onu ne kadar kısıtlı bir şekilde anlattığıydı. Küçük puntolarla basılmış 530 sayfalık bir kitapta böylesi geniş bir dünyanın sadece bir bölgesini görmek ve bu bölgenin de neredeyse her kısmının birbirinin aynı olması ciddi bir kısıtlılık etkisi yarattı bende. Elnatris'te de buna benzer bir duyguya kapılmıştım ama bu kitapta çok daha güçlüydü. Kitap odaklandığı şeylerin dışına neredeyse hiç çıkmıyordu ki bu da onu çok daha iyi olabilmekten uzaklaştırıyor bana kalırsa.

Bir diğer şey hikayenin gidişatının bazen yavaş, bazen gerekiz denecek kadar yavaş, bazense gümbür gümbür oluşuydu. Uzun yazmakla ilgili bir sorunu olduğunu kendisi de kabul ediyor Sanderson, fakat o uzunluk keşke yer yer içeriği boşalan sayfalara dönüşmeseydi... Her baloda vitraylara ayrılan betimlemeler, Vin'in özellikle ilk anlarında 2 cümlede bir İHANET diye düşünmesi (bu kısma fena taktım, İHANET deyip duruyorum durduk durmadık yerde), skaa'ların yaşamının ne kadar acınası olduğunun sürekli tekrar eden anlatımları... Atmosferi ya da karakterleri iyice verebilmek için gerekli şeyler olduğunun farkındayım ama kitap boyunca sürekli, sürekli, sürekli tekrarları beni yer yer çok sıktı.

Buradan sonraki kısım kitabı okumamış olanların keyfini fena kaçırır.

Spoiler: Göster
Lord Hükümdar'ın hem Ferukemist hem de Allomanser olduğunu, Sazed Ferukemistliği ilk anlattığı anda anlamak mümkünmüş. (ben anladım oradan biliyorum) Arka kapağı iyi ki kitaptan önce okumamışım, yoksa seçilmiş kişinin zifiri durdurmada başarısız olduğunu kesin olarak bilirken, Lord Hükümdar'ın da o olmadığını anlamak hiç zor olmazdı herhalde. Neden okuyucuya böyle işkenceler yapmayı uygun görüyorlar hiç anlayamayacağım.

Kitabın sonu beni zerre tatmin etmedi. Aristokrasi'nin zulmü yüzünden ayaklanan skaaların başarılı olup da en büyük evin varisini kral olarak kabul etmeleri absürttü. Vin'in sislerden güç çekmesi olayı da Kelsier'in sislerle ilgili ona ilk söylediği şeylerden beri beklediğim bir durumdu, bu tarz konularda Sanderson ya şaşırtmayı hedeflememiş ya da elini fazla açmış gibi geldi kitap boyunca. Lord Hükümdar özellikle bir sürü metal takıyor çünkü çok güçlüymüş  de hede hödö. Oradan bir şey çıkacağını göstermek için üç farklı karakterin 5 farklı noktada bunu vurgulaması gerekmiyordu yani gerçekten.

Kelsier'in ölümü ve Lord Hükümdar'ın aslında Rashek çıkması ciddi anlamda süpriz olan iki olaydı benim için. Marsh'ın sorgucu haline gelmiş olması ve onunla buluşmaları gereken noktada kafası parçalanmış bir ceset oluşu, cesedin de ne hikmetse tam Marsh'ın vücut ölçülerinde oluşu ve gizli masa ayağının yanında yer alışı can sıkıcı ölçüde tesadüfi olmuş. Ama sonunda Lord Hükümdar'ın Marsh'a dönüp İHANET?! tepkisi beni fena güldürdü.

On birinci metalin işlevi ve ne olduğu zannediyorum serinin ilerleyen kısımlarında daha açıklayıcı gelecektir ama bu kitaptaki varlığının neredeyse tamamen işe yaramaz olduğunu düşünüyorum. Kelsier'in efsaneleri yaymasına yardımcı olan bir araç olarak işe yaradı fakat üzerine o kadar metali sürekli taşıyor olması Lord Hükümdar'ın Ferukemi de yapabiliyor olduğu gerçeğini, onun üzerinde bu kadar çok düşünen kişilerin aklına getirmeliydi. Onu yenmek için ille de bir Terris'li olduğunu öğrenmeleri gerekmiyordu diye düşünüyorum.

Asillerin hayatları ise beni gram tatmin etmedi. Nüfus bakımından kendilerinden katlarca fazla olan skaaları köle olarak kullanıp çalıştırıyorlar ve hayatları neyden ibaret? Balo. Ticaret. Balo. İHANET. Balo. Balo. Gizli anlaşmalar. Balo. Bu mudur yani? Skaalar köle, onların yaptıkları ve yapacakları işler belli ve kitapta onlara sürekli değiniliyor fakat asiller? Kitap boyunca o dünyanın gerçek yaşamı hiç tatmin edici gelmedi ne yazık ki. Sürekli dürüm yemelerine takılmıyorum bile bunu söylerken. :P

Son bir şey; yan karakterler ne kadar sevilesi de olsalar hepsi çok yüzeysel geçilmişti. Yüzeyselden kastım şu: Vin'in değişimini ve gelişimini kitap boyunca gördük, Kelsier'in iç çatışmalarını, sebeplerini ve hareketlerindeki motivasyonu, olaylara karşı değişen tepkilerini gördük. Fakat yan karakterler her zaman belli bir boşluğu ve tam olarak spesifik bir boşluğu doldurmak için oradaydılar. Evet, karakterleri güzeldi, birbirleriyle etkileşimleri güzel ve eğlenceliydi ama hiç tamamlanmış değildiler. Normalde bir kitapta bu durum gözüme batmaz, hele ki işlerini bu denli iyi yapıyorlarsa ama kitabın uzunluğuna ve sayfaların yer yer ne kadar az şey anlattığına bakınca insan daha fazlasını bekliyor. En azından ben beklemiştim.

Sonradan eklenmiş kısım: Unutmuşum bunu yazmayı. Saraya sürekli giden tüm o Atiyum'un gerçekten depolanmıyor ama kullanılıyor olduğu da bariz olan bir diğer şeydi. Ne için olduğu kitap boyunca belli değildi neyse ki ama tahminim Lord Hükümdar'ın son sözlerinde de belirttiği gibi insanların kendi sonunu getirecek olan şeyi (ki o da muhtemelen sisler/Zifir'in kendi ya da bir parçası oluyor) engellemek için kullanıyor olması. Gelecek kitaplarla ilgili hiçbir bilgim olmasa da bu konunun giderek kendini göstereceğini ve atiyum kaynaklarının uzun süreliğine tamamen yok olmasından gelecek bir sorunun da giderek büyüyeceğini tahmin ediyorum. İnşallah yanılırım, ters köşe olurum, dediklerime pişman olurum. Amin.

Bitirirken;

İHANET.


Kocaman sızlanmalarıma rağmen kitabı sevdim. Ama öyle aman aman da sevmedim. Daha fazlasını bekliyor muydum? Bekliyordum. Bulduğumla yetinebilir miyim? Bittabi. Önümüzdeki kitaplara bakacak mıyız? Kısmet.

ihanet.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Ynt: Sissoylu 1: Son İmparatorluk - Brandon Sanderson
« Yanıtla #125 : 26 Ağustos 2015, 01:39:37 »
Ben kitabı doyurucu bulmuştum; ama kafamda bir kıyas yaptığımda Kralların Yolu bana da daha hareketli, daha oturaklı ve daha hoş geliyor bana. Tabii bunun bir sebebi de Sissoylu serisinin Sanderson'ın ilk çalışmalarından biri olmasına da bağlayabiliriz. Gerçekten Son İmaratorlukta dünyanın çok küçük bir bölümü, sadece Luthadel şehri, gösteriliyorken Fırtınaışığı'nda hem karakter zenginliği var hem de dünya daha ayrıntılı işlenmiş, bu sebepten ben Fırtınaışığı'nı daha çok sevmiştim; ancak sonraki kitaplar bu fikirlerimi değiştirebilir tabii ki.


Ayrıca ihanet olayı bana da çok saçma gelmişti, insan ilişkilerine hiç bu kadar negatif bakmamıştım. :P
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı yafeshan

  • **
  • 310
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu 1: Son İmparatorluk - Brandon Sanderson
« Yanıtla #126 : 26 Ağustos 2015, 08:33:00 »
Sissoyluda esas sevdigim sey buyu sistemi olmustur her zaman. Dunya duzeni kurulumu insan iliskileri her zaman baska kitaplarda gorulebilecek seylerdi. Cankutpotterin de dedigi gibi, Sissoylu yazarin ilk kitaplarindan biri, kariyerin ilk baslarinda boyle bir eser cikarmak kolay olmasa gere.

Sadece luthadel ve cevresi anlatiliyor olmasinin bir sebebi var. Belki sonraki iki kitapta o cevre az genisleyecek ama sinirli olmasinin esas sebebi gezegenin sadece cok kusuk bir kisminin yasanabilir olmasi. Yasanabilir kisimlar da uzun yillar once lord hukumdar tarafindan fethedilmis. Bu ulkedeki 1000 yillik yonetim sonucunda hemen heryede benzer bir kultur ve yasam tarzi var.

Sonunda biri sisler ve lord hukumdarin son sozleri hakkinda kafa yormus.

Çevrimdışı Cellophane

  • **
  • 144
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu 1: Son İmparatorluk - Brandon Sanderson
« Yanıtla #127 : 30 Ekim 2015, 17:08:58 »
Bu arada ikinci kitabın neredeyse her işi bitmiş. Çok yakın bir zamanda ön siparişe çıkaracaklarmış.
I tumbled down on my knees
Fill the mouth with snow

The way it melts
I wish to melt into you

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Ynt: Sissoylu 1: Son İmparatorluk - Brandon Sanderson
« Yanıtla #128 : 30 Ekim 2015, 17:12:24 »
Parlayan Sözler içinde yakın bir tarih var diye biliyorum ama... Emin değilim. Neyse, sabırsızlıkla bekliyorum, keşke şimdi çıksaydı, pazar doğum günüm, bana hediye olurdu. :)
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu - Brandon Sanderson
« Yanıtla #129 : 08 Kasım 2015, 19:12:59 »
Başlığın adı Sissoylu 1: Son İmparatorluk'tan Sissoylu'ya çevrildi.

İkinci kitap da yoldayken (son okumaya gitti en son) başlığın artık serisinin adını alması daha doğru :).

Çevrimdışı Elodin

  • **
  • 64
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu - Brandon Sanderson
« Yanıtla #130 : 08 Kasım 2015, 19:31:40 »
Heyecanlandım şimdi :D

Her ne kadar bu sene üniversite sınavlarından dolayı okuyamayacak olsam da ( Babam artık kitap almama izin vermiyor :( ) kapağını görmek bile yeter bana :D

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Ynt: Sissoylu - Brandon Sanderson
« Yanıtla #131 : 08 Kasım 2015, 21:54:45 »
Bu gidişle iki kitap da aynıanda çıkacak. :)


Bu arada bir şey soracağım, bu ikisi için de geçerli, ön okuma"lar" olacak mı?


Spoiler: Göster
 Anlamadığım bir şey var, Cosmere üzerindeki bu kadar çok gezegene insanlık nasıl dağılmış, kökler neresi?
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı kahlan amnell

  • ***
  • 786
  • Rom: 3
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu - Brandon Sanderson
« Yanıtla #132 : 08 Kasım 2015, 23:23:18 »
Sissoylu 2 daha önce çıkacak sanıyorum. Ön okuma koyabiliriz elbette. Bizden ayrılmayın :)

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Ynt: Sissoylu - Brandon Sanderson
« Yanıtla #133 : 08 Kasım 2015, 23:42:46 »
Allahım, heyecan yaptım, keşke bir an önce çıksa da okusak. :)
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı Oliver_

  • **
  • 216
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sissoylu - Brandon Sanderson
« Yanıtla #134 : 13 Kasım 2015, 19:00:05 »
Kitabı az önce bitirdim. Çok farklı duygular içerisinde bitirdim kitabı. Sıkıldım, heyecanlandım, üzüldüm... Kitaba ilk başladığımda 100'e kadar okuyup yarım bırakmıştım. Konu olarak beni bir türlü içine çekmemişti. İkinci kitabın geleceğini duyunca tekrar başladım. Tamda en güzel yerlerinde bırakmışım kitabı. O sayfalardan sonra kitap daha güzel bir hal aldı. Öncelikle söylemeliyim ki Allomansi bana çok farklı geldi. Daha önce bu tür  bir sistem görmemiştim. Orijinal bir şeyler okumak gayet güzeldi. Ortalara doğru tekrar kitaptan sıkılmaya başladım. Zaten Sanderson kitaplarında bu her zaman  olur bana. Çok boğucu yazabiliyor bazen. Olaylar ilerledi, ilerledi ve o benim için hayal kırıklığı olan sona geldim. Yine temposu inanılmaz yüksek olan bir sondu ama öyle olmamalıydı.
Spoiler: Göster
Kelsier ölmemeliydi. Sanderson çarpıcı bir son yazmak istemiş olabilir ama Kelsier kesinlikle ölmemeliydi. Onun artık olmadığını bilerek okumak çok zordu. Kelsier'in ölümünden sonra 60 sayfa vardı yanılmıyorsam. O 60 sayfa bitmedi, süründü. Vin'i severim ama Lord Hükümdar'ı öldürmek Kelsier'in işiydi. O kadar emek verdi. Hem Kelsier olmadan o dünyanın cazip bir yönü kalmıyor ki. Ben gelecek kitapta sadece Vin'i okumak istemiyorum. Zaten okunacak ne kaldı ki? Bütün olaylar bitti. Devleti düzene sokmalarını da okumak istemiyorum. :'( :'(  Neyse, ikinci kitaba olan bütün ilgimi kaybettim. Artık Brandon Sanderson'dan da George Martin kadar nefret ediyorum.