Konu: En Son İzlediğiniz Film?

[maviuçurtma]

Now is good (Aşk,Şimdi!)

Konusu bana göre klasikti ama buna rağmen izleyiciyi etkilemeyi başarabilen bir film.

[Erymnys]

Empire of the Sun

O kadar çok acı vardı ki ağlayamadım bile...

Ayrıca film başlı başına Christian Bale'i sevme nedeni. İnsan çalışıp çabalayıp, bir şekilde bir konuda kendini geliştirmeli, o konuda üst düzey yetenekle doğmamalı.

Sıcak Kalpler (Warm Bodies):
Garip, eğlenceli, biraz korkutucu, hoş, romantik bir film. Zombi olmuş bir gencin yaşayan bir kıza aşık olması ve akabindeki gelişmeleri anlatıyor. "Biz farklı dünyaların insanıyız" mevzusunu işlemeyen, zombi janrına farklı bir açıdan yaklaşan hoş bir film bu. Çok bariz bir okumayla "sevgi her şeyin ilacıdır" önermesini görebiliyoruz filmde. Heyecanı sürekli diri tutacak bir işleyiş yok ama kendini izletiyor. Eğlencelik bir film arıyorsanız izleyin derim.

[BerkeB]

Şahin K Günah Keçisi

Adam her ne kadar pornocu olsada bu filmde kendini pornoculuktan kurtulup huzurlu bir yaşam sürmeye çalışan bir adam gibi anlatmış ve güzel de anlatmış. Mizahi de bir film

Spoiler: Göster

Çılgın dershaneyle benzer kulvarlarda koştukları için onunla karşılaştırıyorum.
Çılgın Dershane 7
Günah Keçisi 6

İzleyin güzel bir gençlik filmi tadında olmuş. Önyargıları yıkın . Tabi yanınızda çoluk çocuk çöğrek böğrek çömbelek falan olmasın.

[lenore]

Finding Neverland

Peter Pan'i cok sevdigimden mi, Johnny Depp'e hayranligimdan mi yoksa kucuk Peter'i kucagima alip saclarini karistirma istegimden mi bilinmez, ben bu filmi cok sevdim cok.

[Gülbüyüsü]

Mary and Martha

Hilary Swank ve Brenda Blethyn'in başrollerini paylaştığı film, iki annenin Afrika'da kesişen kaderlerini konu alıyor. Ayrıntı vermek istemiyorum ama paylaştıkları ortak acı iki kadının kendilerini orada yaşayan ve hastalıklarla iç içe yaşam mücadelesi veren çocuklara adamalarını anlatıyor. Bazı sahnelerde ağladım! Modern yaşamın dejenere toplumundan sıyrılıp, insan olmanın sorumluluklarınıda sorgulaması adına güzel bir filmdi.

[Logatti]

Çirkin Dadı.

[TurinTurambar]

Fistful of Dollars

Normalde western izleyen biri değildim ama bu filmi izleyene kadar.Diğer filmleri de izleme isteği uyandırdı.Çok güzel bir film.Clint Eastwood karizmasıyla,oyunculuğuyla harika.

[aynalasya]

Man of Steel

Film boyunca en cok binalara uzuldugumu belirtmeliyim. Hani un savasi yapilinca 'ay kim temizleyecek bunca yeri' diyen insanlardan oldugum icin belki. Iki kisi sehri mahvetti resmen. Bunun disinda cok da bayildigimi soyleyemem filme. Guzeldi, uctular vurdular bitti.

[Erymnys]

Äideistä Parhain

Bir buçuk saatlik filme üç saat ağlamak istiyorsanız kesinlikle tavsiyedir.

[Brsykt]

Hangover
Uzun süredir izlemeye niyetim vardı ama izlememiştim komik bir filmdi ama içinde hafıza kaybı olan filmlere illet oluyorum hele yönetmen hafıza kaybını bir karmaşayla beraber kullanmışsa.
Sıkılmadığım bir filmdi izlenilesi.

[eldar]

In the Mouth of Darkness. John Carpenter filmi. Lovecraft esintileri var bayağı. Şükela film gerçekten.

[azizhayri]

Arene Lupen: Beğenmedim...

[Amras Ringeril]

En son olmasa da bir ara World War Z'yi izledim.

Film eğlenceli. Çok bir olayı yok tabii. Ama zombi olayına zombiyle dövüşten farklı bi açıdan bakması hoşuma gitti. Sanırım kitap bu açıdan doruk noktadaymış.

Her neyse bahsetmek istediğim Türkçe dublajdaki inanılmaz sansür.

Malesef sinemada Türkçe dublajla oynuyordu. Filmde birçok yerde Ortadoğu'dan bahsediliyor. Ortadoğu yıllardır duvar örüyor falan deniyor. Allah Allah ne diyor ulan bunlar, diyerek izliyordum. Dostlarımız "ORTADOĞU"ya gittiklerinde farkettim. Altyazıda "Jerussalem, Israel" yazıyor. Bizim Türkçe dublajımızda Ortadoğu diyor.

İsrail kelimesine oluşan fobiyi kaşımış dublaj yönetmeni kardeşimiz, İsrail yerine Ortadoğu demiş.

(Filmde aşırı derecede İsrail ve Anti-Arap propagandası vardı, o ayrı. Sansürü gerektirmez hiçbir koşul.)

The Mirror Has Two Faces: Aşkın İki Yüzü:
Barbra Streisand'ın yönettiği ve başrolünü oynadığı harika bir film. Ona Jeff Bridges eşlik ediyor. Seks yüzünden başına sürekli dert açılan matematik profesörü Gregory Larkin (Jeff Bridges), kendisine cinsel açıdan hiç çekici gelmeyen ama zihinsel olarak çok iyi anlaşabileceği bir kadınla birlikte olmak ister; onunla sohbet etmek, bilgi paylaşmak, ortak zevklerini cinselliğin yıkıcı gölgesi olmadan keşfetmek ister. Rose Morgan (Barbra Streisand), fiziksel görünüşünden memnun olmayan ama tutkuyu hayatının önemli bir öğesi sayan bir edebiyat profesörüdür; kendisini görünüşüne rağmen sevecek akıllı ve çekici bir adamın hayalini kurmaktadır. Bu ikili bir şekilde karşılaşır ve çok mutlu bir birliktelik yaşamaya başlarlar ama işler sandıkları gibi gitmeyecektir.
1958 yapımı bir fransız filminin (Le Miroir à deux faces) yeniden uyarlanışı olan film, keyifli ve nitelikli bir seyir sunuyor. Çok iyi oyunculuklar var bu filmde. Öncelikle bunu belirtmek gerek. Film gücünü diyaloglardan alıyor. Aşkın dinamiklerine ve çıkmazlarına dair çok güzel şeyler söylüyor. Aşkı aşk yapan öğeler ve onun yıkıcı yanı işleniyor. Keyifle izledim, bolca düşündüm. Sizin de izlemenizi isterim.