Soluksuz bir okuma seyrinden sonra nihayet bitti.
Serinin ilk kitabı olan Fırtına Büyücüsü ile aslında piyasada bulmakta oldukça zorlandığımız çok orjinal bir esere de başlamış oluyoruz. Günümüzde geçen bir fantastik kurgu, merkezde kimsenin büyücü olduğuna inanmadığı Harry Dresden ve ara sıra ondan yardım isteyen Chicago emniyet güçleriyle bazen ona inanıp kapısını çalan bir takım mağdurlar. Kısacası, Harry sinek avlıyor.
Kitap birinci ağızdan yazılmış durumda ve kesinlikle böylesi çok daha eğlenceli olmuş. Harry'nin kendi düşünceleri, olaylara verdiği ya da gizlediği tepkiler, kişiler hakkındaki ilk izlenimlerinin direk onun ağzından dinlemek inanılmaz bir keyif. Dahası, yaptığı esprilerle her daim sırıtmanıza da yardımcı oluyor.
Dilinin oldukça yalın olduğunu belirtmem gerekir. Ayrıca, sizi uzun tanımlarla sıkmak yerine bol bol diyalog içeren bir kitap ki bu da gerçekten okuyucunun bir an bile kitaptan kopmasını engelleyen bir faktör. Etrafta konuşacak kimse yokse bile üzülmeyin, Harry'nin durum değerlendirmeleri ve olaylar için yaptığı esprili yorumlar yeter de artar.
Harry Dresden'e bakacak olursak, bahtsızlığın kitabını yazmış, her türlü belayı üzerine çeken ama aynı zamanda az bulunan bir yeteneğe sahip gerçek bir büyücü görmüş oluruz. Ancak geçmişindeki bazı karanlık olaylar yüzünden Büyücüler Konseyi (evet kitapta böyle bir şey var) kendisine öyle çok da güvenmemekte. Hatta belkide hiç güvenmiyor? Bazı açılardan kendini eski kafalı olarak tanımlasa da bu durum ona oldukça yakışan bir etmen. Kontrolünü kolay kolay kaybetmeyen ve sululuk gibi bir duruma asla düşmeyen seviyeli bir insan. Ailesiyle olan bağlarına kısaca kitabın sonlarıdna değiniliyor ama asla tam olarak ne olup bittiğini anlayamıyoruz. Yazar oturup karakterin geçmişini uzun uzun anlatmak yerine, bazı durumlarda depreşen anılar sayesinde ufak bilgiler verip geçiyor. Eh, bu da Harry ve geçmişni daha fazla merak etmemize neden olsa da yazar bu konuda ketum.
Diğer karakterler ise en az Harry akdar sevilesi (tek tek anlatmayacağım). Onları da okumak gerçekten büyük bir zevk veriyor. (seni sevmeyen ölsün kurukafa Bob)
Bu kitabın kurgusuysa bence gayet akıllıca düzenlenmiş ve şaşırtmayı da başarıyor. Ben kitabın sonlarına doğru, "tamam her şey zaten aydınlandı daha ne olacak ki?" derken olan bir şeyle tükürdüğümü bir güzel yalamış oldum mesela. Eh, bundan şikayetçi değilim

.
Son olarak serinin kendi büyü anlayışı ve sistemi var. Ayrıca büyüye getirdiği kendine özgü bakış açısıyla başka kitaplarda bulamayacağınız birkaç özellik görüyorsunuz. Ama hayır, bunların ne olduğunu anlatmayacağım. Kendiniz okurken karşılaşmanız ayrı bir tat veriyor çünkü.
Sonuçta, okumamanız büyük bir okuma zevkinden mahrum kalmanız demektir. Çok uzun zaman sonra, ilk defa bir kitabın bitmemesi ve çabucak bitirip neler olduğunu anlamak arasında cebelleşip durdum. Daha önce okumadığım için pişmanım. Aynı zamanda iyi ki 2.kitabı da ilkiyle beraber almışım.
Not: Harry'i daha ilk sayfadan seviyor insan. Öyle biri kendisi.