Injustice #2 – Tanrılar Aramızda |Tanıtım

injustice-2

Not: Serinin ilk cildini okumayanlar için spoiler içermektedir.

İlk cilt için yaptığımız detaylı incelemede demiştik ki, “Herkes öldürür sevdiğini. En çok da süper kahramanlar…” Ve işte 2. ciltle birlikte olayların rengi griden katran karasına dönmeye başlıyor.

Lois Lane halen ölü ve onun katili halen Superman. Joker halen ölü ve onun katili Superman. Justice League artık ikiye ayrılmış durumda ve toplanacağa da benzemiyor. İşte bu 2. ciltle birlikte karşılıklı hataların, kahramanlık ve adalet kavramlarını nasıl allak bullak ettiğine şahit oluyoruz.

Superman daha iyiye gitmiyor a dostlar. Batman ise ona karşı durmak için kendi kahraman birliğini topluyor. Bir yandan öldüresiye tokatlamak isteyeceğiniz Damian Wayne (onu seven var mı sahi?) ve babasına devam eden ihaneti, diğer yanda Batman’in öldürücü ketumluğunun yeni ekibinde yarattığı güvensizlik. İnanın bana, işler hiç de iyi değil.

Superman artık dünyaya yepyeni bir düzen getirmek için iyiden iyiye kolları sıvadı. Ama onun karşısında kim durabilir? Justice League ile birlikte yaptıklarına bakıyoruz, sonra da ister istemez ona hak veriyoruz. Fakat diğer yanda mağarasında düşüncelere dalmış bir Kara Şövalye görüyoruz. Superman’in bu gidişle nasıl tiranlaşacağını çoktan hesaplamış durumda. Onun için, “Bir katili öldürürsen dünyada katil sayısı azalmaz, aynı kalır,” mottosu tüm hızıyla sürüyor. Ve biliyor musunuz, Batman yine haklı çıkmak konusunda rakipsiz.

Lex Luthor bu cildin en büyük sürprizlerinden. O da artık Injustice ciltlerinin bir parçası ve (sıkı durun) Superman ile iş birliği içindeler. Lex’in müthiş dehası Superman’in adalet anlayışıyla birleşince (bakın, çok ciddiyim) ortaya çoğunluğun iyiliği için yapılacak deneyler çıkmaya başlıyor. İşlerin nereye doğru gittiğini ben söylemeyeyim, siz okuyup görün.

Bu 2. cilt okurları da ikiye bölecek cinsten. Batman’in kendi topladığı ekiple bile paylaşmadığı çoğu bilgi onu haklıyken haksız durumuna düşürecek. Eh, bu noktada yeni ekibine hak veriyorum ben, çünkü Batman’in bu aşırı kontrolcü yapısı ve her şeyi herkesten saklayışı ekipleri ekip yapan şeyi, “güveni” baltalıyor. Yani anlayacağınız, Batman cephesinde işler iyi değil. Öte yandan Superman’in cephesinde de çatlaklar oluşmaya devam ediyor. Özellikle Flash’ın kafası bir hayli karışmış durumda. Artık o da bir şeyleri görüyor olsa da, henüz Superman ve diğerlerinden ayrılmaya hazır değil.

injustice-flash

Kaba kuvvet ve süper güçlerin zirveye oynadığı bu yeni dünyada, artık ölümler sivillerden öte süperler arasında olmaya başlıyor ki, pek çok okurun kalbine dokunacak bir an yaşıyoruz. Süper kahramanlar birer birer, acınmadan Superman tarafından öldürülmeye başlanıyor. Neden? Eh, onlar da Superman’i durdurmak için onu öldürmeye hazır, ama hepsi değil. Bir kısmı, hele ki birisi, artık onun dünyayı aşmış ve kontrolden çıkmış öfkesiyle, çok yanlış bir karar sonucu aramızdan ayrılacak. Hak ediyor mu? Hayır. Kim olduğunu görünce uzun uzun üzerinde düşüneceğinizden eminim.

Tanrılar Aramızda, ama onlar birbirlerinin gırtlağındaki basıncı artırır durumda. Bu cilt, süperler için bir yaprak dökümü. İyiyle kötünün ayrımının bittiği, hatta Superman’in öz babasının bile Kent ailesinden özür dilediği efsanevi anlara şahit oluyoruz. Batman ve Superman’in haklı nedenlerinin haksız şekillerde savunuluşuyla birbirlerine karışmalarını izliyoruz. Karşılıklı hataların tırmandığı zirveyi görüyoruz. Özünde, Superman’in de durmak istediğini gözlemliyor, ama ikna edilecek doğru yöntemin henüz bulunmamasının acısını başkalarının çekişini izliyoruz. Batman hâlâ Superman için en büyük suçlu; çünkü o yıllarca Joker’i öldürmedi.

Ama hepsinden de önemlisi ne, biliyor musunuz? İnternette fenomen olmuş o meşhur Alfred sahnesini, Superman’e sağlam bir tane oturttuğu o malum sahneyi de bu ciltte, Türkçe olarak okuma şansına erişiyoruz.

Herkes öldürür sevdiğini. Sanırım en  çok da süper kahramanlar.