Rıhtım Forumlarında “Rüzgarın Adı” İçin Yazılmış 12 Heyecanlı Yorum

ruzgarin adi

Patrick Rothfuss‘un Kralkatili Güncesi Üçlemesi‘nin son kitabını beklemeye koyulalı aylar oluyor. Fakat Kayıp Rıhtım için, “Rüzgarın Adı” hep ayrı bir yer tutmuştur. İşte forumlarımızda sayfalarca süren tartışmalar arasından çekip çıkardığımız 12 heyecanlı “Rüzgarın Adı” yorumu!

Ayrıca yazar isimlerinin üzerine tıklayarak forumdaki haline ulaşabilirsiniz.

1. Fırtınakıran

Kitapların da müziği oluyormuş, Rüzgarın Adı bana bunu öğretti. Satır aralarında kulağınıza ezgiler çalan bir yapısı var ve daha önce böyle bir şeyi hiçbir yerde görmemiştim. Kendi lirik ve hatta bazen epik tınılarına sahip. Eserin adı olan Rüzgarın Adı’nı ilk duyduğumda (internette başı boş gezerken) bana çok sıradışı ve bir o kadar da romantik bir isim gibi gelmişti. Hem bunda haklı hem de haksız olduğumu gördüm. Ana konuyu öğrenince gayet yerinde bir isim olmasının yanı sıra, umutsuz bir romantizm değil, yani sizi duygu seline boğmuyor ama vermek istediği her türlü duyguyu içinize işleyecek şekilde veriyor.

Kvothe büyüdükçe hikaye de duygular da değişiyor ve siz de onunla birlikte büyüyorsunuz. Şunu gördüm ki yazar karakterini büyütmek için acele etmemiş. İlk kitap aşağı yukarı 2 senelik bir dilimi kaplıyor. Ama eminim ki ikinci kitap olan Wise Man’s Fear da genç bir erkek göreceğiz ve o zaman kitap şimdiki lirik yanını kaybedip daha sert tonlara geçecek.

Rothfuss bir kitap yazmamış, şarkı bestelemiş.

2. Narr

Eğer bu kitap başlangıçsa, devamında neler olabileceğini düşünemiyorum bile. Bugüne kadar bir çok fantastik-kurgu vs. okudum, bazıları diğer kitapların tınılarını taşıyordu, tahmin edilebilir ve önceden tecrübe edilmiş hisler barındırıyordu. “Kendine mahsus” diyemiyordum. Ama bu kitabın bir kişiliği var. Kendine özgü bir tonu ve anlatım tarzı. O his. Ben içinde kaybolduğum kitapları, beni sürükleyen kitapları, sarsan kitapları seviyorum. Bu o tarzda, güzel bir kitap.

3. Elendil_XX

“Yüzüklerin Efendisi”‘nden sonra tartışmasız okuduğum en iyi fantezi romanı. Beni bu kadar etkileyen Rothfuss’un karakter yaratmadaki ustalığı. Kwothe şimdiye kadar okuduğum hiçbir kahramana (hatta anti kahramana) benzemiyor. Kitap ile ilgili söylenecek çok şey var aslında ama keşke 2 ve 3. kitabı da en kısa zamanda okuyup seriyi tamamlayarak son sözü öyle söyleyebilsek.
Kitap ile ilgili beni en çok şaşırtan şey de inanılmaz bir edebi değeri olması ve bir o kadar da rahat okunabilmesi. Muhteşem!

4. DarLy OpuS

“Rüzgarın Adı”, kavga ettiğim ilk kitap olarak tarihe geçti. Bildiğiniz kavga ettim kitapla. Kızdım, öfkelendim falan. Bitmiyordu çünkü bir türlü. Sonunda, kitabı nihayete erdirdiğimde derin bir huzur ve mutluluk yaşadım. Ve bir kez daha anladım ki, deliler gibi high-fantasy okuduğum günler; boşuna geride kalmamış.

Yer yer keyiften çıldırdığım, zaman zamansa, “Bu bölüm niye bitmiyor!” diyerek ikide bir kaç sayfa kaldığını kontrol ettiğim; ilginç bir macera oldu “Rüzgarın Adı”. Kvothe’nin hayatının bir kısmını deneyimlemek güzeldi. Fakat yine de kitabın uzunluğu, çoğu kitapta doğal karşılanabilecek sıkıcı bölümleri çekilmez bir çile haline getirdiği de gerçek. En azından benim için. Belki de Rothfuss macerayı daha küçük parçalara bölme fikrini daha ciddi düşünseydi; şu an bunları konuşmuyor olabilirdim. Kendi tercihine saygı duyuyorum; ancak bölseydi iyiydi işte!

İkinci kitabı ne zaman okurum, bilmiyorum. Okur muyum, onu da bilmiyorum. Belki de Kvothe’nin macerası, iyice derinlere gömüldüğünde; -kimi o çok güzel yazarlar gibi- Rothfuss beni de çağırır, yeniden Kvothe’nin peşine takılmam için. O güne kadar uzaktan seveceğim seni “Bilge Adamın Korkusu”.

5. Elijah

Bu seri hakkında söylenmesi gereken çok şey var. Rüzgarın Adı, son zamanlarda okuduğum en iyi fantastik kitaptı, hatta Yüzüklerin Efendisi serisini okumadığım için en iyisiydi. Kitap uzun diye canınızı sıkmayın, bitirince kısalığından yakınacaksınız.

Kitabı okuduğum an boyunca kulağımda bir ezgi vardı, ismi de Rüzgarın Adını Okumak olabilir mesela. Hatta kitabın hazzını katlamak için kısık bir müzik eşliğinde sayfaları çevirdim. Başta odaklanamıyorsunuz, ama sonra ikisi bütünleşiyor. Mesela kahramanlık bölümlerinde Regina Spektor-Hero olabilir, genel anlamda da Howard Shore-Purpose olabilir. Denna kısımlarında dinlediklerimi de kendime saklıyorum.

Öncelikle yazardan bahsedeceğim. Biraz garip gelecek ama yazar tüm birikimlerini, zekasını, fikirlerini, duygularını ve hayallerini resmen kusmuş bu kitaba. Üslubuysa oldukça hayranlık uyandırıcı ve özgün. Mesela, kitapta iki kişinin karşılıklı konuşmasında daha önce hiç duymadığınız yerler, isimler, kişiler ve mekanlar geçer, fakat Patrick Rothfuss açıklamaya bile gerek duymaz. Bence onun bu üslubu kitaba ayrı bir hava katıyor ve gerçekçiliğiyle birlikte iştah da arttırıyor. Ayrıca başlık anlayışı da farklı, bazen o bölümde öylesine söylenmiş bir kelimeyi başlık yapıyor, bazen de o bölümün tamamını tek kelimeyle özetleyen bir başlık yapıyor.

Kısacası, ileride Tolkien, George Martin gibi isimlerin yanında Patrick Rothfuss gibi bir isim daha duyacağımıza inanıyorum.

Kitaba değinirsek, arka bölümdeki o kısa paragrafın bende yarattığı etkiden sonra, kitaba beklentim çok büyük olmuştu, fazlasını da aldım zaten. O kadar akıcı ve kendine çeken bir kitap ki, sabahladığım, uykusuz kaldığım zamanlar oldu. Ama pişman değilim, yine olsa, yine yapardım.

Ayrıca yazım tarzı zenginliği de vardı, 1. tekil ve ilahi bakış açısı anlatımın iç içe olduğu bu kitapta, sıkılmanız gerçekten imkansız.

Bir de Ara Bölüm diye bir şey düşünmüş yazar, iyi de düşünmüş. Hem bir soluklanıp, analiz yapıyorsunuz, hem de Yoltaşı Hanı’nın sıcaklığı içinde sohbete dahil oluyorsunuz, onlarla birlikte hikayeyi değerlendiriyorsunuz. Ayrı bir ilgi çekiciydi Ara Bölümler.

Gelelim Kvothe’a. “a” eki kullandım çünkü yazar ikinci kitapta bir kesit okurken Kıvoft diye telaffuz etmişti yanlış hatırlamıyorsam, neyse. Okuduğum çoğu kitap arasındaki en sağlam karakterlerden biri. Müthiş derecede akıllı, hafızası koca bir halk kütüphanesini barındırabilecek derecede iyi, dili kırık cam parçaları kadar keskin, sesi taş kalpli adamları ağlatabilecek kadar dokunaklı, ve acıları insanı öldürebilecek derecede ağır. Fakat tüm bu müthiş özelliklerine rağmen bir Süperman değil. Kusurları var, hataları ve zayıf noktaları var. Ve en önemlisi bir arayış içinde: Rüzgarın adı. Onun hayatını bir destan haline getiren de bu sebepler. Aldığı lakaplar ise hayatını özetleyecek nitelikte. Bazıları Kralkatili der, bazıları Kansız, kimi hikayelerinde Beyaz Atlı Prens, kimi hikayelerinde ise… Neyse.

Fakat bu kitaptaki tek güzel şey başkahraman değil. Hikayenin geçtiği zaman ve yer, Orta Çağ ile paralellik gösteriyor. Çoğu fantastik kitapta bu böyle diyebilirsiniz ama bu kitapta daha bir iç içe. Hazal Ablanın da değindiği gibi yazarın göndermeleri de gözden kaçmıyor. Kilisenin tutumu ve kurnazlıkları, Tarbean’daki sınıf farklılıkları ve dış görünüşün saygı ve sevgiyi yönettiği şehirden anlıyorsunuz ki, kitap Orta Çağ’ın sosyal ve kültürel bir uzantısı niteliğinde.

Diğer karakterlere gelirsek, onlar da en az Kvothe kadar iyi yaratılmış. Hatta yazar Denna’yı Kvothe’un gözünden öyle güzel anlatmış ki ben bile aşık oldum. Üniversite karakterleri ise olması gerektiği gibi canayakın ve gıcık tipler. Dostum ve düşmanım böyle olsun, diye içinizden geçirebilirsiniz.

ruzgarin adi 2

6. syrio forel

Lafı hiç uzatmadan söylemek gerekirse kitap hakkında söylenenleri sonuna kadar hak etmiş. O kadar akıcı bir kitap ki sanki insan da buzda kayıyor hissi uyandırıyor. Sadece akşamları okumama rağmen 5 günde bitirdim.İlk 100 sayfaya bakıp aldanmamak lazım. Ne zaman ki Tarihçi Yoltaşı hanına geliyor ve Kvothe hikayesini anlatmaya başlıyor olaylar ondan sonra sular seller gibi akmaya başlıyor. İlk 100 sayfada aklıma takılan ‘acaba mı’ sorusu o anda silindi.

Kitabı okurken dikkatimi çeken bir diğer şeyde kitaptaki olayları, mekanları, kişileri net bir şekilde hayalimde canlandırabilmem oldu. Sanki bir film izliyor hissine kapıldım. Hani çok klişe bir tabir vardır: ‘Sözcüklerle Resim Çizmek’ diye bence yazar bunu başarıyla uygulamış. Bu da yazarın ustalığını gösterir bence.

Kitabın içeriğine gelecek olursak en sevdiğim bölümler Kvothe’nin ailesinin Kumpanyası ile birlikte olduğu çocukluk günleriydi. Ayrıca birde şunu söylemeden edemeyeceğim kitabı okurken insanda Kvothe’nin lavtasıyla çalıp söylediği şarkıları dinlemek isteği uyanıyor. Yazar Kvothe şarkı söylerken öyle bir anlatım yapıyor ve şarkıyı dinleyenler öyle bir etkileniyor ki bunlar nasıl şarkılar acaba diye insan merak ediyor.

Son olarak şunu söylemek gerekirse usta bir yönetmen ve iyi oyuncularla bu seriden çok güzel filmler çıkabilir. Büyük bir ihtimalle filmi-dizisi çekilecektir bence. Umarım güzel şeyler ortaya çıkar ve biz de keyifle izleriz.

7. beerold

Herhalde Yüzüklerin Efendisi’nden bu yana tek seferde bu kadar çok sayfasını okumayı başardığım ilk kitap Rüzgarın Adı. Her bir bölümünü bitirişimde bir diğerine geçmeden edemiyorum. Yurtdışında olduğum için kitapları stokluyorum desem yeridir. Sık sık alma imkanım yok ama bu ve ikincisi çok hızlı bitecek sanırım. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim şimdi.

8. Fizban

Açık bir şekilde söylemem gerekiyor ki bu kitabı okuduktan sonra bir daha elime aldığım hiçbir kitap beni etkileyemedi. Örneğin ilk denediğim kitap Gedik Savaşları Efsaneleri oldu ancak okurken kitap ne beni etkiledi ne de anlatımı bana o büyüyü yaşatabildi. Patrick Rothfuss kesinlikle şu andan itibaren gözümde ki en mükemmel yazar yerine oturmuş durumda. Adam kitap boyunca o kadar güzel kullanıyor ki dilin inceliklerini, hikayenin anlatımı sırasında bir ozanın ezgilerini dinler gibi oluyorsunuz. Hemde en iyisinden bir ozanın. Bir saniye olsun “şu kitabı bırakayım biraz sıktı” gibi bir cümle kurmadım. Soluksuz iki kitabı da sonuna kadar okudum ve daha çok kitap için sabırsızlıktan ölmek üzereyim. Herkese tavsiye ettiğim ve kesinlikle okunması gereken bir seri.

9. Grayswandir

Biraz fazla olacak belki ama: Okuduğum en iyi şey. Öncesi, sonrası, arası, devamı ne yazıyorsa bir şeyler yazsın şu adam da okuyalım artık. Beklemekten aklımı çıldıracağım, bundan sonra okuduğum kitaplardan tat alamaz oldum resmen.

10. Fiddler

Uzun süredir bu kadar keyifle epik fantazi okuduğumu hatırlamıyorum.

Çevirmene ayrı şapka çıkartmak gerek. Yağ gibi akan, çok temiz bir çeviriyle okuyorum kitabı.

Rothfuss’un ne kadar çok revize ettiğini, ve mükemmel olmadan hiçbir kitabını teslim etmek istemediğini biliyordum zaten.

Ders niyetine okutulabilecek bir kitaba benziyor. Taslaklamanın önemini, revize yapmanın ne demek olduğunu gösterir nitelikte bir yazın.

Hiçbir cümle eksik ya da fazla değil. Göze batmıyor. Her şey olması gerektiği gibi. Tüm pürüzlerin alınması için ne kadar uğraşıldığı belli.

Tüm bunlar ‘Rüzgarın Adı’ için geçerli bu arada; ama Rothfuss’un diğer kitaplarının da beni yanıltacağını sanmıyorum.

Bir de son not: Kitabın adını hiçbir zaman beğenmemiştim. Kitabın ilk birkaç sayfasını okuduktan sonraysa tamamen fikrim değişti. Çok tatlı bir metin vardı kitabın adıyla ilgili.

ruzgarin adi 3

11. salvorhardin

“Rüzgarın Adı”nı yeni bitirdim. Öncelikle şunu belirteyim, kitap övgüleri gerçekten hak ediyor.

Benim eserde en çok hoşuma giden yazarın Kvothe’nin duygularını, yaşadığı olayları neredeyse tümüyle okucuya aktarmasıydı. Üslubu çok akıcı. Hatta Eolian’ da Kvothe’ nin lavta çalışını bile hissediyor insan.

İlk başları biraz sıkıcıydı. “Hani ne zaman başlıcak, nerde kaldı Kvothe” derken, öyle bir başladı ki, sarıp-sarmaladı beni.

Çeviri kusursuz değildi, bazı tasvirler çoğu kez tekrarlanmış. Belki eşdeğer bir kelime olmadığından. Birkaç harf yanlışı dışında hatanın olmaması sevindirdi beni, özen gösterildiği belli oluyor.

12. uveybaba

Kitap hakkında hemen hemen her şey yazılmış. Ben de bir iki noktadan bahsetmek istiyorum. Öncelikle mizah anlayışı da oldukça yüksek bir eser. Kvothe, Simmon ve Wilem’in diyalogları oldukça eğlenceli. Üstüne bir de Devi ve Fela katılınca tadından yenmez oluyor. Zaten üniversitede geçen bölümler fazlasıyla keyifli. Bir yandan Elodin, Auri diğer yandan Hemme, en zevkli kısımlardı benim için.

Kralkatili Güncesi hakkında, sayfalarca yorum, teori ve tartışma hemen burada. Siz de katılabilirsiniz hiç çekinmeden katılabilirsiniz! Ayrıca site bünyemizdeki ayrıntılı inceleme için de sizi buraya tıklayabilirsiniz.

Biz Bunu İstiyoruz projemizle yıllardır izini sürdüğümüz Kralkatili Güncesi‘ni yeniden anmak istedik. Ve evet, biz hâlâ 3. kitabı bekliyoruz…