Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Madam Vio

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 24
16
Purgatorio / Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« : 30 Ağustos 2012, 21:20:01 »
“Ah, siyasetten soğumuş bir genç daha.”

Adam sırtını sıvazlayıp ‘afiyet olsun’ diye fısıldadıktan sonra seni rahat rahat kahvaltını yapabilmen için yalnız bırakıyor. Bu esnada diktatörden bir telefon alıyorsun.

“Borcha, neredesin?”

Bulunduğun kafenin yerini tarif ettiğinde yakınlarında kalan ulusal parka doğru yürümen söyleniyor. Sonunda paranı alacağın düşüncesiyle doğru düzgün karnını doyuramadan kafe sahibine hesabı ödüyor ve oradan ayrılmak durumunda kalıyorsun. Arabanı geride bırakıp yürümeye başladığında ise ikinci bir telefon geliyor: “Üzerinde beyaz bir gömlek mi var?”

Bir an için üzerine bakıp onaylıyorsun; ancak kendi “Evet.” cevabından sadece saniyeler sonra duyduğun atış sesleri ve ardına gelen kurşunlar seni bulmakta gecikmiyor.

Kanlar içinde yere yığılıyorsun.


17
Purgatorio / Ynt: Alice Cooper // Galaxie
« : 30 Ağustos 2012, 19:04:09 »
Zihninin az önceye kadar süregelen rüyanın yarattığı bulanıklıktan kurtulmasını ve biraz olsun durulmasını sağlamak için kendine zaman tanıman pek bir işe yaramış gibi görünmüyor. Bu yüzden ki bu kez zihnini dinlendirmek için onu kendi haline bırakmaktansa, zihnini dağıtmak için bir oyalantı bulmak daha makul geliyor.  Neyle uğraşabileceğini düşünürken eskilerde yapmaktan zevk aldığın bir şeyin aklına gelmesiyle o an sana en yakın olan kitabı kapıyor ve rastgele seçtiğin sayfalardan birinde gözüne takılan ilk paragrafı okumaya başlıyorsun.

“Bir insan kısacık bir saniyede, neleri düşünebilir bir hayal et. Ne kurtuluş fikirleri yaratabilir, ne gerçeklerin keşfine erebilir ve ne vazgeçilmezlerin katili olabilir. Bir saniye çok fazladır. Bir dakika, daha da fazla. Bir dakikada ne hisler geçip gider insanın içinden insanın asli var olma sebebi; neler, neleri düşler. Bazen, korku dolu geçirdiğin o bir dakika, bir ömre bedeldir. Kocaman bir ömre… Aynı sevdiğinle geçirdiğin, o sonsuz bir dakika gibi. O şarkıyı dinlemek de, yalnızca 3 dakikanı almıştı hatırlarsan. O 3 dakika boyunca, karşı koyamayacağın en güçlü hezeyana kapıldın, en coşkulu anı yaşadın değil mi? Seni sen yapan da, o 3 dakikada yaşadıkların işte. Seni sen yapan o 3 dakika. Ve diğer 6 dakika. Ve diğer dakikalar. Evet, hatta intihar etme düşüncesinin bir kazık gibi zihnine saplandığı, ardından ise kanlar içinde ölümü beklediğin o son bir saat. Ve sen; her saniyesi algılamak, hissetmek, sorgulamak ve üretmekle geçen bir insanı tanımanın, bu kadar kolay olduğunu düşünüyorsun öyle mi? Saniyelerden, dakikalardan, aylardan ve yıllardan oluşan bir insanı?

Yanılıyorsun. Bilinç öyle bir şey değil. Biz bu değiliz.”


Bu sözler seni hem etkiliyor hem de şüphede bırakıyor, zira daha önce içinde böyle bir paragrafın yer aldığı bir kitap okuduğunu bile hatırlamıyorsun. Kitabı çevirip kapağa, adına bakıyorsun.

“Purgatorio.”

Biraz daha inceledikten sonra ezoterizm ve büyük misterlerle ile ilgili bu kitabın Abel Pierrel kod adındaki biri tarafından kaleme alındığını öğreniyorsun. Okudukça hatırlıyor, neden sonra hevesini yitiriyorsun; çünkü kitap gösterişli bir maneviyat ve kişisel gelişim çalışması olarak yer etmiş hatırında.

Sıkılgan bir ruhaniyet içinde yerinden kalkıyorsun.

18
Purgatorio / Giriş // Capitulo IX - Simya
« : 29 Ağustos 2012, 17:23:03 »
Alıntı yapılan:  Unknown Source #9
Simyagerler hiçbir zaman sanatlarının kimyasal boyutlarını metafizik[1] yorumlamalarından ayırma eğilimi göstermemişlerdir. Kimyasal süreçlerde, fiziki durum ve görünüşün büyük ölçüde değiştiği durumlarda dahi, "bir şeyin" muhafaza edildiğini kabul etmişlerdir. Bu "bir şey" ya da "öz" maddelerin bazı temel prensiplere sahip olduğu, prensiplerin birçok dış görünüş altında gizli halde bulunabileceği ve bu prensiplerin uygun işlemler sonucu ortaya çıkartılabileceği görüşleri de tamamen bu düşünceyle ilintilidir.

Bu bağlamda ‘ilk madde’yi elde etmek tüm madenlerin türediği madde cevherini elde etmek değil; ruhsal varlığın ilk halini, yani maddi dünyada doğmadan önceki saf şuur halini elde etmek anlamına gelir.

Arınma ritüeline girerek bu saf hali elde etmek isteyen kişi ise “cehenneme iniş”, ”yeraltına iniş” ya da “ölüm deneyimi” adı verilen derin trans halinde boş bir mezarda yahut tabutta geçmişiyle yüz yüze kaldığı bir/birkaç gece geçirmek zorundadır. “inisiyatik ölüm” de denilen bu deneyim sırasında trans halindeki kişi, kimilerinin spatyum, kimilerinin esîrî, kimilerinin astral, kimilerinin gayb âlemi dediği görünmeyen öte-alemde geçmişten getirmiş olduğu yaşanmışlık birikimlerinden vicdanî hesaplaşmayla kurtulmak zorundadır.

Deneyim sonunda kişi, vicdani hesaplaşmasını yaptıktan, hatalarını ve geçmişini inceleyip değerlendirdikten sonra menfiliklerinden arınarak, yeryüzünde doğmadan önceki “saf şuur hali”ni elde etmiş bulunmaktadır. Kendisi ölüm-ötesi âlemde yaşadıklarından sonra öyle büyük bir değişim ve dönüşüm geçirmiştir ki, bir çocuk kadar, yeni doğmuş bir bebek kadar saflaşmış durumdadır. Aslında inisiyatik dilde “birinci doğuş” denilen bu deneyime, sonradan, egzoterik kesimce, anneden doğuş ilk doğuş[2] olarak kabul edildiğinden ikinci doğuş[3] adı verilmiştir.

Ezoterik tradisyonda cehennemde yanma sembolü de bu eksende değerlendirilir. Kısacası, cehennem ateşinde yanma sembolizminde bireyin olumsuz, negatif unsurlarından arınması işlemi söz konusudur; ancak bu arınmanın ne şekilde olacağı, ne derece zorluk taşıyacağı ve alternatif seçeneklerin bulunup bulunmadığı hususunda Kabbalah (İbranice Qabbālāh; kök ‘qibbel’) öğretileri bile hâlen yetersiz kalmaktadır. Buna rağmen Abihsira Perets’in kaynaksız alıntılarla dolu olan Ölüm Ritüelleri adlı kitabı, bu arınmayı gerçekleştiremeyenlerin yok olacağıyla ilgili imaları ile, bizlere az da olsa konu hakkında fikirler sunmaktadır.

19
Purgatorio / Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« : 29 Ağustos 2012, 14:56:09 »
Ayaz vaktinden kalan soğuğu fazlasıyla hissedebildiğinden kahvaltını ısıtması olduğunu bildiğin ancak normalde pek tercih etmediğin kafelerden birinde yapmakta karar kılıyorsun. Masalardan tekine yerleşip menüye bakmadan günün kahvaltı tabağından istiyor ve siparişinin gelmesini beklerken etrafındaki orta yaşlılardan oluşan grupla birlikte duvara sabitleniş televizyondaki sabah haberlerine dikkat kesiliyorsun.

Alıntı
…Polis terörist faaliyetlerinden biri olabileceği üzerinde duruyor.

Bu sabaha karşı saat 6:40 sıralarında Hadley Road’da korkunç bir kaza meydana geldi. Güney istikametinden gelen R.C yönetimindeki araç, fabrika işçilerini taşıyan otobüsün şeridi aşıp karşı yola geçmesiyle büyük bir çarpışma yaşadı. Otobüsün yoldan çıkıp şarampole yuvarlanmasıyla sonuçlanan kazada yaralı sayısının 13’ün üstüne çıktığı belirlendi.

18 yaşındaki bir kız dün gece saat 3 sularında kendini 3. kattan aşağı atarak intihara teşebbüs etti. Caddeden geçen bir vatandaşın S.M’yi fark etmesi üzerine ambulans arandı, acil müdahale sonrasında kız en yakın hastaneye kaldırıldı. Basına konuşmayı reddeden ailesi, S.M’nin durumunun kritik olduğunu söylemekle yetindi.

Brezilya’nın Sao Paulo eyaletinde bir noterin, üç kişilik ‘medeni beraberliği’ resmi olarak tanıması tartışma yarattı. Yetkililer, kanunlarda bu tip bir sözleşmeye aykırı herhangi bir madde bulunmadığını belirttirken, noterin bu açıklaması bazı dindar kesimlerin tepkisini çekti.

Yaklaşan yerel seçimlerle ilgili halka yönelik yapılan anketlerde şok edici sonuçlar elde edildi. Hepsi az sonra Sabah Bülteni’nde…

Kafe sahibi olduğunu tahmin ettiğin adam televizyonu şarkı kanalına değiştikten sonra garsondan aldığı tabağı önüne koyuyor ve sandelyelerden birini çekip yanına oturuyor: “Eee, bu seçimler oyun kime genç adam?”

20
Purgatorio / Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« : 27 Ağustos 2012, 23:24:32 »
Yekvücut olduğunuz andaki hissiyatlarını dünyevi zevklerinle mukayese çalışacak olursan, aldığın hazzı anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalıyor maalesef. Bu durumdan oldukça hoşnutsun tabii. O kadar ki, naralar atmak için garip bir hevese kapıldığını bile seziyorsun sarhoşluğunun henüz etkisini sürdürdüğü bir an.

Nefes nefese kaldıysan da terlemiyorsun, hatta bilakis; güzelin leziz kokusu senin de vücuduna siniyor. Üzerine çöken tatlı yorgunlukla beraber yarım saat kadar daha kucak kucağa uyuyorsunuz, ardından da dinç ve huzur dolu bir şekilde kalkıyorsun yerinden. Güzel, kıpırdanışla birlikte hemencecik uyanıveriyor.

Etrafına bakındığında yatağın kenarında ipekten, kırmızı bir entari olduğunu fark ediyorsun. Onu huriye giydirdikten sonra da oradan ayrılıyorsun. Köşkten çıktığında gür bir ses seni buluyor, o sesin söyledikleri ise tatlı düşün bitip de gerçekliğe döndüğünde bile bir süre için aklından çıkmıyor:

“Bakir toprakları andıran teninde hurinin, oldun sarhoş
Ve henüz yemediğin meyvelerin tütmesi celp etti seni,
Kavuşmadasın mes’ud eden cennete; ancak daha mühimi
Diyecek misin bu saltanata, hem hakezasına, berdevam?”

21
Purgatorio / Ynt: Alice Cooper // Galaxie
« : 27 Ağustos 2012, 17:53:14 »
Yanına vardığında yaşlı adam elini dizlerine bastırarak kalkıyor ve hoşnutsuz bir ifadeyle ayaklarına bakıyor. “Kendini kirletmişsin Alice…” Üzerine sürdüğü boyalarının bozulduğunu görünce iyice kaşları çatılıyor. “Yazgını merak ediyordun değil mi? Şimdi sadece görmen icap edenleri göreceksin.”

İhtiyar ihtiyaç duyduğun açıklamaları yapamadan evvel büyük bir patlama sesiyle yankılanıyor her yer. Bulunduğunuz koridor titremeye başlıyor, iki yanınızı saran camekân platform tuzla buz oluveriyor. Ağzın yüreğine gelirken bu kez de sağ tarafında kalan bayan heykeli yıkılıyor gürültüyle. Gözlerinin önünde terazideki üzüm taneleri birer yanar top gibi etrafa saçılıp o güçlü yapılara ve güzelim tabiata zarar veriyor. Göğün rengi kızıla çalarken keşmekeş giderek artıyor.

“Beni takip et.” diye bağırıyor ihtiyar.

Koridorun sonundaki merdivenlerden aşağı nefes nefese iniyorsunuz. Yeşillikli meydana çıktığınızda ise kendinizi tahripkâr bir çatışmanın ortasında buluyorsunuz. Civarındaki dehşetengiz sahnede beyazlara bürünmüş bir grupla karşılarındaki cüppeli askerler muharebe etmekteler. Zaman zaman yere kör edici bir ışık çakılıyor, zaman zamansa göğe kulakları yırtan bir ses dalgası yayılıyor. Bu hengâmenin ve gürültünün içinde doğru dürüst ayırabildiğin tek ses de yine yanındaki ihtiyara ait.

“Soldakiler, kazıklılar oluyor. Sağdakiler ise farklı kollardan oluşuyor: Azaplar, Akıncılar, Sarı kavuklular, Işık getirenler…" Sonra devam ediyor: “Ama korkma, bu sembolik bir savaş. Sana zarar gelmeyecek. Zarar gören tek şey, cennetteki köşkün.”

Parmağıyla işaret ettiği noktanın önünden duman kalkıp da harikulade köşkünün alevler içinde kaldığına şahitlik ettiğin zaman için burkuluyor. Bütün bunlara mana arayıp da bulamazken, yanı başında biri daha beliriveriyor. Suratında insanın içine işleyen silik bir tebessüm, üzerinde ise saman rengi bir urba var. "İzin ver de ben açıklayayım."

"Bir kimsenin cennetini hak etmesi için iki yolu vardır Alice. Cennet... Evet, yaşadığın bu beyaz rüya, bunun için. Bir; mantık ilkelerinin ve vicdanın çatışmaksızın sunduğu yasaklara uymak. İki; yapılan hatalarla yüzleşip, onlardan arınmak. Kabullenişin getirdiği sıkıntı, işlediğin günahların kefareti sayılabilecek bir bedeldir. Aynı cehennem gibi. Tabi kendinle yüzleşmek istemezsen yok oluşu da yeğleyebiliyorsun.”

Konuşmana izin vermeden: “Bir tercih yapacaksın.” diye ekliyor. “Ne yaşayacağına karar vermen gerek.”

Sonra uyanıyorsun.

22
FRP Genel / Ynt: Roll20.net
« : 27 Ağustos 2012, 13:56:31 »
Adra sağ olsun kayıt ettirdi beni, o gösterdi siteyi. Özellikle arkafonda kullanabildiğimiz efektleri ve müzikleri duyunca kendimden geçtim. Sesler de kalitesi düşmeden geliyor kullanıcılara, güzel yani. Videolarda pek üzerinde durulmamış, vurgulayayım dedim.

23
Purgatorio / Ynt: Purgatorio - Başvuru Panosu
« : 26 Ağustos 2012, 01:19:41 »
Alımlar şimdilik kapanmıştır arkadaşlar. Katılımcılarımız: Alice Cooper, Evelyn Oliveira ve Gordon Borcha.

Spoiler: Göster

24
Purgatorio / Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« : 26 Ağustos 2012, 00:37:32 »
+2 RP Bonus

Tokmağın tok sesi yankılanmaya kalmadan kapı aralanıyor. İçeri girdiğinde, divana uzanmış eşsiz güzellikteki bakireyle yalnız birkaç adım sonra rastlaşıyorsun. Hafif bedeni yorgunluktan yığılmış gibi, ağır soluklarla uyuyor. İncecik parmaklarının zarif görünüşüne tezat; pençe gibi tırnakları sıcacık bir gülkurusuna boyanmış. Üzerinde ise beyaz tenini okşayan ancak narin bedeninin kıvrımlarını gizlemeye yetememiş kadife bir örtü var.

Yaklaştıkça, yüzünün keskin hatları daha bir belirginleşiyor. Uzun, kahve saçları alenen sinesine saçılmış. Gözlerini kırpıştırıp kirpiklerini bir iki defa titreştirdi mi, sonra da kışkırtıcı bakışlarını sana doğrulttu mu, dolgun dudaklarına yapışıp o enfes tadı almamak için kendini zor tutuyorsun. Onu izlemekte olduğun her an, içinde şehvani bir arzu tohumu filizleniyor, hoşnutluğun hat safhalara ulaşıp tarifi zor bir feyze eriyor.

Huri biraz doğruluyor, ardından kalkıyor ve divanın karşısında kalan geniş yatağa uzanıyor. Sana saf bir gülücükle karşılık veriyor o an. Böylece yanına geliyorsun. Saçlarını geriye doğru attığında gerdanına dizilmiş inci ve zümrüt gibi envaı değerli taşın pırıltısı nizamını okşamaya başlıyor. Onun sendeki dokunuşlarıysa, bedenini keşfeder gibi ürkek. Her hareketinde etrafa biraz daha karanfil kokusu dağılıyor.

O sana bahşedilmiş bir armağan; kabul edip etmemek ise senin arzuna kalmış.

25
Purgatorio / Ynt: Purgatorio - Sohbet Sayfası // Loqui
« : 25 Ağustos 2012, 19:53:33 »
Oyunu başlatmadan önce uygulamaya çalıştığımız ama anlaşma sağlayamadığımız bir olayı an itibariyle halletmiş bulunuyoruz.

Artık oyuncular karakterleri için kendi resimlerini kullanacaklar! Eh, herkes karakterini az çok kendi fiziğine yakın bir şekilde tasvir edince de, benim baya işime geldi tabi. ^^

Yeni suratlarınız hayırlı olsun. =P

26
Purgatorio / Ynt: Gordon Borcha // Silvarath
« : 25 Ağustos 2012, 14:26:56 »
Kapının ardına attığın anda adımını, kendini bir sarayda buluyorsun. Görevliler ve hizmetliler yemek hazırlığında, gümüş tepsilerde onlarca çeşit yiyeceği taşıyıp duruyorlar farklı masalara. Bu sofralar baharatlı çorbalar, soslu tavuklar, ızgara etler, rengârenk salatalar, taptaze meyveler ve gözünün alabildiği kadar içecekle donatılmış. Kokuları lütufkâr bir endamla davet ediyorlar seni ziyafete katılmaya.

Şahit olduğun kaotik düzenin her bir parçası, bu zamana kadar bildiğinden farklı bir renkte, farklı bir dokuda ışık saçıyor. Masada dizili sebzelerin tazeliğini, daha onları uzaktan uzağa görmüşken duyumsayabiliyor; çeşnilerin kokusunu daha önce tadılmadık lezzetleriyle birlikte hissediyorsun adeta. Görüş alanına ne girse onu tüm duyularınla algılıyor, bütünüyle sezimliyorsun anlayacağın.

Güzel bir bayan yanaşıyor sonra, duyu organlarının sağladığı rehberliğin yetersiz kaldığını görmüş gibi. Bütün telaşenin içinde serin bir şalgam suyuyla buyur ediyor seni içeri. Bardaktan tattığın bir yudumla mest oluyor, hafif meşrep bir hal alıyorsun. Ardından bayan seni kolundan beri, nazikçe tutup sarayın üst katlarına doğru yönlendiriyor. Sana kule tepesine kadar eşlik ediyor ancak araladığı son kapının dışına ulaşmanızla birlikte refakatçilik görevi sona ermişçesine hızla uzaklaşıyor.

Kule, bulutları aşmış bir yükseklikte. Bu yüzden ki kapıdan çıktığında daha aşağısını göremiyorsun. Siluetlerin üzerinde yürüdüğü zemin ise o sık bulutlardan başka bir şey değil. Elbette boşluğa yürümek konusundaki çekimserliğin bir süre devam ediyor.

Bahçe kapısının üstünde “Gordon’un Köşkü” yazan bir ev çarpıyor gözüne, yakınlarda. Biraz da oraya varma hevesiyle, denemen gerektiğine kanaat getirip çıplak ayaklarını bulut kümesi üzerinde gezdiriyorsun. Bu sende sis ya da duman dağıtmaktan başka bir his uyandırmıyor. Ayağını biraz daha aşağı, bulutların daha yoğun olduğu noktalara bastırdığında ise dengeyi bulduğunu tecrübe ediyorsun. Parmaklarında baskı sezmeksizin, süzülerek ilerlemeyi başardığında köşkün kapısı önündesin.

27
Purgatorio / Ynt: Alice Cooper // Galaxie
« : 24 Ağustos 2012, 16:59:25 »
+2 RP Bonus

Odadan dışarı çıktığında uzun bir koridor karşılıyor seni. Koridorun parlak bir zemini ve camekândan yapılma bir dış cephesi var. Bu da koridora iki yüksek yapıyı birbirine bağlayan, havada asılı bir tünel görünümü veriyor. Camdan sınırın arkasında ise enfes bir manzara yatıyor. Sağ tarafını kaplayan görüntü dev bir bayan figürüne ait. Altın parlaklığına sahip bu heykelin uzun saçları uçuşuyor, elbisesi dalgalanıyor gibi. Üzerinde bedeninin yarısını açıkta bırakan bir parça pejmürde kıyafet; elinde ise bir kolunda üzüm salkımı, diğer kolunda kitap bulunan bir mizan var. Maalesef kitabın üzerine işlenmiş kelimelerden seçebildiklerin yalnızca ‘zimen’ ile sınırlı.

Sol yanında serin sahillerin sütliman gelgitleri içinde yoğrulduğu bir deniz ve onun gerisinde bin bir nezih çiçeğin rengiyle bezenmiş sarp dağ sıraları yatıyor. İpek beyazı bir toprak üzerine kurulu olan bu tabiat seni pek bahtiyar ediyor tabi; ancak müziğin dokusuna katılan arpın sakin tınıları hissettiğin o nabzın atışını yavaşlatıyor, seni kendine getiriyor.

Koridorda biraz ilerliyor ve parkelerin üzerindeki kirli görüntüyü yok etmek için zeminin üzerine beyaz boyadan yamalar yapmakla meşgul olan, bu uğraşından dolayı da şimdilik seni görmezden gelen bir ihtiyarla rastlaşıyorsun. İlk bakışta yabancı gibi dursa da, yüzünü biraz daha dikkatli incelediğin zaman birkaç tanıdık simanın sentezinden oluşmuş bir eşkâle sahip olduğu hissine kapılman uzun sürmüyor. Aklına birkaç farklı isim geliyor, fakat yaşlı adam daha önce gördüğün biri mi, bunu hala kestiremiyorsun.

Fark edildiğin zaman aklındaki soru işaretlerinin bazılara açıklık getirecek bir selam alıyorsun ihtiyardan: “Ah! Alice, kurumamış boyaların üzerine basmamaya özen göstererek yanıma gel hadi.”

28
Purgatorio / Ynt: Sufthor Iym // TheSpell
« : 24 Ağustos 2012, 14:13:16 »
TheSpell'in de onayıyla bu oyun kilitlenmiştir.

29
Purgatorio / Ynt: Alice Cooper // Galaxie
« : 24 Ağustos 2012, 00:14:17 »

Gözlerini açtığında mistik bir hülyayı yaşamakta olduğunu fark ediyorsun. Hayatın bütün sıradanlığıyla akıp gittiği günlerden birinin ayazında kendini böyle büyülü bir rüyaya uyanmış bulmaktan da memnuniyet duyuyorsun bir an için. Etrafının çevrili olduğu estetik güzelliğin seyrine daldığın birkaç dakika sonrası ise, biraz endişeli bir hal bürüyor seni. İpekten kumaşlar yukarıdan beri, uzandığın yatağın kenarlarına iliştirilmiş bir şekilde duruyor. Evet, bu senin yatağın değil. Bulunduğun şaşaalı oda da öyle. Çünkü dolaplarının, makyaj masanın ve dahasının yerinde kalın sütunlar, büyük heykeller, hatta geniş basamaklı döner bir merdiven dahi var.

Biraz düşündükten sonra bütün bunların gerçeküstü bir sanrıya ait olma ihtimali diğer tüm seçeneklere oranla daha akla yatkın görünüyor gözüne. Kulağına çalınan puslu melodinin giderek derinleştiği ve irtifa kazandığı an, sen de kendini bilinçaltının yarattığı yönlendirimin akışına bırakıyorsun. Mekân incelemeni bitirmenin hemen ardından, müziğin dışarıdan geldiğini fark edebiliyorsun zaten. Hemen sağında duran devasa kapının aralığından görebildiğin kadarıyla da, odan, saraylara layık bir koridora uzanıyor ve sesler koridordan yankılanarak sana ulaşıyor.

İşte ‘spirit’ kartının simgesini üzerinde taşıyan o kapı, seni güvenli yatağından dışarı çıkmaya davet ediyor.

30
Eğlence & Mizah / Ynt: Bir quanqua hikayesi
« : 23 Ağustos 2012, 21:26:28 »
Sonunda biri eğlence bölümüne yaraşır bir şeyler yazmayı başardı. Yalnız şu yorum var ya, çok pis güldüm.

İntihar edeceğini söyLediğim qısım gerçekten acıkLı olmuş. Tekrar oquyunca fark ettim.  :üü

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 24