5 6 ay gibi çok büyük bir zaman aralığından sonra hikayeyi hatırlayan kalmışmıdır bilmiyorum ama hala akılında yer etmiş olanlar varsa karşınızda 5. Bölüm
Serin Sümük Hanı 5
"Yaa" dedi Masalcı, "İşte böyle. Garip bir şey bu gerçeklik. Mesela ben ustamdan eğitim alırken çok iyi hatırlıyorum, Hancı ile Prenses TatlıDimağın ilişkisini tartışırdı sürekli kendi kendine."
Sözünün bu kısmında biraz durdu ve ağırlığını hissettirmek için olsa gerek bir kaç saniye alt dudağını emerek bekledi.
"Sonuçta" diye başladı sözüne düşünceli bir tonla "Prenses TatlıDimağın var olmasının Hancıyla ilişkili olduğu çok kesin bir gerçek. Düne kadar ihtiyarların kendilerini önemli hissetmek için değerli bir kıssaymış gibi anlatıp durdukları bir masal o gün gerçek bir devrim hikayesine dönüşüyor ve belki de Setir Tiranlığının kurulması için gereken olaylar silsilesini başlatıyor. Biliyor musun bu dünyanın en zalim insanları çocuklardan çıkar. Yani teknik olarak tüm insanlar çocuklardan çıkar ama... Yok olmadı, bu söylem çocukların insan olmadığı gibi bir sav taşıyor içerisinde..." Sözünün bu kısmında Masalcının yavaş yavaş kısılan sesi iyice mırıltıya dönerek duyulmaz hal aldı. Kendisiyle tartışırmış gibi bir hali vardı. Ellerini kollarını sallıyor anlatmak istediği ince bir nüans varmış gibiçırpınırken minik bir ter damlası yaşlı kaşlarında birikiyordu. İhtiyar Masalcının kendi içinde kaybolmasına fırsat vermemek için araya girdi genç;
"İhtiyar, anlatacak çok şeyin, düşecek bir sürü anekdotun olduğuna eminim ama şu anda ilgilendiğim tek şey hikayenin sonu. Küçük nüanslarına sonra dönsek."
İhtiyar bir anlığına gencin varlığına şaşırmış bir ifadeyle baktı. "Sen de kimsin?" diye soruyordu gözleri. Garipseyen bakışların hemen ardından Masalcı kendi şapşallığına gülermiş gibi oldu ve ekledi;
"Doğru diyorsun. Biz masalcıların kafası çok karışıktır bilirsin. Evet nerede kalmıştık? Heh! Yokun var olmasında. Şimdi, eskilerden kalma bir tartışma vardır gerçekliğin doğasıyla ilgili; Hani bahsetmiştim sana daha önce, 'gerçek, toplumun ortak hayalinden yansıyan ışık hüzmeleri arasında dans ederek şekilleniyor ve herkese kendisini beğendirmeye çalışırken aldığı şekillerin arasında tanımlanıyordu.'"
Gencin kafası karışmış gözlerine baktı bir anlığına ve yürümeyi sertçe keserek hızlı el kol hareketleri ile birlikte hararetli bir anlatıma koyuldu.
"Şimdi bak, evrenin temelinde sadece iki şey vardır Parçacık ve Bilgi. Ya da daha doğrusu biz Masalcılar heyetinin genel kanısı bu yönde. Hoş pek de ciddi bir heyet sayılmayız, daha çok kendini ciddiye alabilecek kadar koflamış olanlar topluluğu demeliyiz kendimize. Masalcıların ciddi bir kısmını oluşturan gençler genelde masalcılığa o kadar dalmış olurlar ki düzenleme ya da gerçeği tanımlama gibi boş detaylara asla zaman ayırmazlar. Asıl önemli olan şeylere, hikayelere yoğunlaşırlar tüm zamanlarında. Bu da doğal olarak gençleri daha iyi masalcılar yapar." Bir an dalgın dalgın güldü ve gence bakmayı bırakarak tekrardan yürümeye başladı İhtiyar adam, "Heyetin masalcıların en kötüsünden oluşması oldukça enteresan aslında."
Genç ani hareket değişikliğine uyum sağlamak için İhtiyarın arkasından koşturdu. Tekrar duyma hizasına geldiğinde İhtiyar Masalcının konuşması onunla ilgili değilmiş gibi hiç ara vermeden devam ettiğini farketti.
"Evet dediğim gibi Masalcılar Heyetinde kabul olan görüşe göre evrendeki her şey temel bir parçacıkdan oluşmuştur. Bu parçacık nihai küçüklüktedir ve kendisi dışında hiçbir boşluk bırakmayacak şekilde gerçekliğin sınırlarına doğru uzanır ya da gerçekliğin sınırlarını tamamlar demeliyim galiba. İşte buna evrenin potansiyel enerjisi denir. Kinetik enerji ise Bilgidir. Daha doğrusu parçacığa bağlanmış bir yük mü demeliyim? Ya da, bir zamanlar verilmiş bir imanın kalıntısı. Tabi bunu diyince imanı da açıklamam gerekir, iman bilgiyi oluşturan şeydir. Hani bir ormanda bir ağaç devrilse ve bunu kimse görmese o ağaç gerçekten devrilmiş midir? diye bir soru vardır ya. Heh işte herhangi bir insan tarafından görülene kadar o ağaç asla devrilmemiştir. Tabi iman eden tek varlığın insan olduğunu varsayacak olursak geçerli olur bu. Temelde her bir farkındalık sahibi canlı -ki bunlara ağaçlar da dahildir iman edip bilgi oluşturabilir. Hatta bunu görmesine gerek yoktur düşeceğine dair yeterince inancı varsa o ağaç teknik olarak düşer." Kendi kendine konuşurmuş gibi devam etti. "Tabi bu durumun diğer canlıların inançlarıyla çatışması durumunu konuya katmazsak. Onu da katarsak ... neyse bu çok derin bir konu. Dalmaya korktum bir an" korkmasından oldukça eğlenirmiş gibi güldü kendi kendisine.
"Bİlgi ise parçacığa yüklü şekillerle ilgilidir. Daha doğrusu orada olduğuna inanılan bir enerji topluluğudur. Yani var olan her şey var olduğuna inanılan ya da bir zamanlar inanılmış şeylerdir. ve var olduğuna inanılan ya da yine inanılmış bilgiler yeni şeylere inanır, bu da böyle zincirleme bir şekilde zamanı doğuran bir oluşuma devilir. Elbette şimdi bu anlattıklarım bir çok soruyu doğuruyor ve herbirinin üzerine saatlerce gidip kendimi eğlendirmek istesem de bu yolla bir şeyler tamamlayabileceğime inanmıyorum. O yüzden burada kesmeden önce son bir şey daha söylüyeceğim. Gerçekliğin yani bilginin oluşumu sırasında iki ya da daha çok iman etme kapasitesine sahip varlık varsa asıl sorun ortaya çıkar. İmanın bilgiyi etkilemesi bunun insanın kendi içinde olup biten bir şey olmadığının en büyük ispatıdır. Buradan yola çıkarsak belirli zaman ve yerde bir arada bulunan farkındalıklar birbirleri ile sürekli bir çatışma halindedir. Bu çatışmaların sonucu olaylarla ilgili imanları oluşturur. Tabi bu da yine başka bir sorunsala iter. Herkes olayı farklı açılardan farklı yerlerden görür. Bu yüzden bazı imanlar diğerlerine göre avantajlı bir konuma geçerler bu durumda. Ve farklı imanlar farklı açılardan galip geldiğinde tutarsızlıklar oluşur. Mesela hiç aynı olayı anlatan iki ayrı kişiyi dinledin mi, detaylara inmeye zorlarsan birbirlerinden üstün oldukları noktalarda tutarsızlıklar görmeye başlarsın. İkisi de bilgiyi kendi imanlarıyla şekillendirmiş ve farklı açılardan aynı noktalara farklı imanlar etmiş ve ikisi de imanlarını bilgiye çevirebilmiştir. Ama teknik olarak ikisinin de aynı anda olması mümkün olmayan bir zıtlık oluşmuştur. Bu gerçeklikler doğaları itibariyle uyumlu olduğundan en fazla iki farkındalık arasında tartışmalara ve zamanla kırgınlıklara yol açar. Ya da genel olarak tartışma sonucunda biri diğerinin imanını silip tutarsızlığı düzeltir." Gencin iyice sıkıldığını gören ihtiyar zor bulduğu dinleyicisini kabul etmemek için hızlıca ekledi.
"Tabi tüm bu akademik detaylara bizim ihtiyacımız yok. Bizim bilmemiz gereken tek şey Prenses TatlıDimağın, İhtiyar adamın o gün Hancıya hikayesini anlatana kadar büyük ihtimalle gerçek dahi olmaması. Ancak Hancının ihtiyacı ve kısılıp kalmış fıtratı birleşip hayatı boyunca kendine söylediği yalanları yıkmaya çalışınca Yalan Aşkla ortak olup bir kaçış rampası uydurdu ve Hancının fıtratı büyük bir tutkuyla bu rampaya saptı. Tabi burada aşkın yalnız geçirdiği hayatı beklenmedik bir etkiye sebep oldu. Zira aşk bütün yeteneğini ve hayal gücünü uzun yıllar birikmiş rüyalarını kullanarak mükemmel bir bilgiye iman etti. İşte gerçeklikteki yırtığa da bu sebep oldu. Az önce dediğim gibi bazı iman farklılıkları gerçeklikte tutarsızlıklara sebep olabilir. Ancak bu tutarsızlıklar iyi huylu olduğundan evrensel sorunlara sebep olmaz ancak Hancı bütün hayatını yalan üzerine kurmuş ve Aşkı tamamıyla dışarıdan gelecek eğitime karşı aç bırakmıştı. Yetiştiği ortam buna sebep olmuş bu da Aşk duygusunu aşkı kendi kendine tanımlamaya mecbur etmişti. Elbette bu da çok ciddi tutarsızlıklara sebep oldu. Zira Aşkın iman ettiği bilgi bu evrenin doğasından o kadar farklıydı ki neredeyse bütün evren bilgisini baştan yazacaktı. Elbette buna gücü yetmeyince ikinci en zor eylemi yaptı ve yepyeni bir gerçeklik bilgisini eski gerçekliğin arasına yazıverdi. Bu da zamanla, kültür, adalet ve mazlumiyetin temsilcisi Setir Sultanlığını Setir Tiranlığına dönüştürdü. İki farklı huylu gerçekliği bir evrene sıkıştırdı. Tabi iki karpuz bir koltuğa sığmadı ve yırtık oluştu.
Gerçeklik daha sonra detaylı olarak yine değineceğim bir bilgi kültürüydü. Tabi bu durum biz Masalcılar tarafından çok büyük bir ciddiyetle saklanılır. Ancak kendi aramızda bilgi kaybolmasın diye anlatırız. Masalcılar kendilerini otomatik iman huyu denilen eğitimsiz zihinlerin hastalıklarından sıyırdıkları ve imanı silahlaştırdıklarından bu bilgi evrene zarar veremez ama her bulduğu boşluğa iman eden eğitimsiz beyinli küçük halklardan sakınılması gerekir."
Genç biraz ilgisini toparlamış olsa da bütün bu salatanın geçip ana yemeğe gelecekleri zamanı heyecanla bekliyordu. Ve elbette Masalcı bunu farketmeden heyecanlı bir şekilde parlayan gözleriyle ekledi;
"Ama işte asıl soru burada çıkıyor. Masalcı nasıl böyle bir gerçeklik seviyesinde iman edebilmişti. Veya nasıl bu kadar büyük bir kudrete sahip olabilmişti. Bu sorunun cevabı biz heyet üyelerini çok uğraştırdı. En sonunda tek çareyi gidip Hancıya sormakta bulduk. Tabi hancının olduğu yer iki gerçekliğin en çok içiçe geçtiği sıfır noktası olduğundan ortada gezen başıboş her bir iman parçacığının farkında olan biz Masalcılar için pek sağlıklı bölgeler sayılmaz. Zaten sırf bu yüzden buraya gitmeye cesaret edebilmemiz bu kadar uzun nesiller aldı."
Gencin duyduğu şoku atlatması biraz zaman almıştı.
"Dur bir dakika İhtiyar." dedi heyecanlı bir ifadeyle. "Ne demek gidip Hancıya sordunuz. Sizin bu iman denen şey üzerindeki gücünüz zamanada mı geçiyor?"
Hancı soru karşısında hem dehşete düşmüş hem de müthiş derecede heyecanlanmış olmalı ki çatık kaşlar ve korkak gözlerle gülmeye başladı. Gencin kısa hayatı içerisinde gördüğü en rahatsız edici yüz ifadesiydi karşısındaki. Bütün heyecanının sönüp kalbinde korku uyanmaya başlayınca masalcı çılgınlığı denen şeyin bu olduğunu farketti. Demek bu yüzden yol boyunca masalcı dediğini duyan insanlar iki adım geriye atıyordu. O kadar gerçek dışı ve anlamsız bir ifadeydi ki karşısındaki az önceki heyecan, yerini büyük bir kendini yabancılama hissine bıraktı.
"Tabi ki hayır. Zaten imanın üstüste devinilmesi zamana sebep oluyor. Zamanı değiştirmek imanı kaldırmakla mümkün olabilir ancak. Devilimleri teker teker düzeltmen lazım." Sözünün burasında meraklı bir şekle büründü suratı. Yürümeyi bıraktı ve heyecanla konuşmaya başladı; "Tabi soyutlanmış bir bölge oluşturabilirsen ve bilgileri birer birer geri döndürerek devilimi kaba yöntemle geriye doğru sararsan parçacıklar üzerinde kalan hatıraları inceleyebilirsin. Her bilginin bir parçacıktan diğerine geçerkenarkasında eser miktarda bir etki bıraktığını ispatlamıştı Devrik Heyet Başkanı DerinNefes. Bu şekilde belirli bölgelerde ki olayları tekrar görüp ciddi miktarda etkilemelerde bulunabilirsin. Ayrıca gerçeklik alanını olay sırasında soyutlandığından ciddi yayılımlara sebep olmaz alacağını alıp çıktıktan sonra gerçeklik doğasına göre kendisini tekrardan tanımlar. Tıpkı yırtılan derinin kendinionarması gibi. Vücudun orada ne olduğuyla ilgili hiç bir fikri yoktur ancak ne olması gerektiğinden kesinlikle emindir. Tabi bunu başarabilmek için dediğim gibi gerçeklik soyutlaması üzerinde çalışmak lazım ama kolcuların eğitimleri sırasında bu tür ayinler yaptığı bilinen bir gerçek. ."
Hancı heyecanlı ve hararetli bir şekilde kendi kendine tartışmaya devam ederken Sözlerinin anlamsızlığı gençte klostrofobik bir etkiye sebep oldu. Ve panik bir şekilde bağırarak susturdu Masalcıyı.
"Tamam sus bir dakika. Hancıyı görmeye gittik demiştin. Nasıl yaptınız?"
"Yani" dedi Masalcı şaşkın bir tonla, "ben eşşekle gitmiştim ama Hancıya yaklaşırken bir cigaralığa döndüğünden yolun bir kısmını yaya gitmek zorunda kaldım. Galiba yolun tamamını alan tek masalcı olmamın bununla bir bağlantısı olabilir, emin değilim." Bir anda durarak bilmiş bir ifadeyle ekledi. "Hancıya yaklaşırken bu tür gerçeklik dalgalanmaları oldukça normaldir. Hatta bu şekilde servet edinmeyi amaçlayan hayalperestler cesaretlerine göre değişim bölgesinin sınırlarının farklı yerlerine değişik madenlerle gezip altın bulmayı umut ederler. Hatta demir bardağı altın bir heykele döndüğü için bozulan bir sarhoşun hikayesini hatırlat da anlatayım sana bir ara."
"Ama" dedi Genç "Hancının hikayesi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Hala hayatta olması mümkün mü"
"Elbette" dedi. "İkinci gerçeklik var olmak için ondan gelen imana muhtaç. Doğaları itibariyle bilgi imandan bir kere güç alır ve sonsuza kadar tek başına akmaya devam eder. Ancak bu durumda iki gerçeklik doğaları itibariyle durmaksızın çatıştıklarından sürekli bir iman desteğine ihtiyaç duyuyorlar. Bu da hangi tarafın adamları daha yaygınsa o gerçekliğin daha güçlü olmasına sebep oluyor. Hatta kolcularla bizim savaşımız da yine bu temele dayanıyor. Onlar rasyonel gerçekliğin yani Hancının ironik bir şekilde iman ettiği gerçekliğin tarafında savaşırken biz ise Masalcı gerçekliğin yani hancının yaşadığı gerçekliğin tarafında kalıyoruz. Artık Hancının bu savaşta nasıl bir yer taşıdığını anlamış olmalısın ha?" diye sordu Masalcı. Konuşmaktan oldukça yorulmuş olsa gerek ki ağır adımlarla asasına dayanarak sarsak adımlarını atmaya başladı.
"O zaman" dedi genç o anda kurabildiği en düz mantığı kurarak, "eğer Hancı var olmayı bırakırsa bu gerçeklik çatışması da son bulur."
"Yani" dedi masalcı."Çok doğrudan ve ilkel bir düşünce bu. Kulenin yıkılma tehlikesinden kurtulmak için sağlam durmayan temel taşını parçalamak gibi bir eylem olurdu. Hani evet yıkılma tehdidi ortadan kalkardı ama sonuçlarının ne kadar büyük olacağını eminim sen dahi tahmin edebilirsin. "
"Eee" dedi Genç "Ne yapacağız yani. Köylülerimin güzel vıraklamaları için yetiştirdiği kurbanlar besi hayvanlarına, devler diyarına büyümesi için diktiği fasulye fideleri lahana meyvesine dönerken, her bir gencimiz vahşi bozkırlıların elinde acı içinde can çekişirken iki taraftan birinin yok olması için mi bekliyeceğiz."
Masalcı çocuğun aptallığını hoş görür bir tonda cevap verdi.
"Hiç bir savaşda iki tarafdan herhangi biri asla tam olarak bitmez ki. Zaten bizim savaşımız, tek gerçekliği bizim gerçekliğimiz yapma savaşı da değil. Tam tersine sorunu yok etmektense çözümün bir parçası haline getirmek bizim amacımız. Kültür değişimi gerçeklik algısının şekillenmesine ve bir sentez oluşmasına yol açar ve bunun için savaştan daha hızlı kaydedilmiş bir yöntem bulunmuyor. değil mi Kolcu?"
Genç şaşkın bir şekilde olduğu yerde saplanıp kaldı Hancı ise yanından geçtikleri yüksek ağaçlardan birine doğru başını dikmiş bildik bir şekilde gülüyordu. "Sonuçta" diye ekledi. "Önemli olan hikayenin anlatılması. Zamanla imanlar huylarını birleştirecektir.
Genç dallardan gelen hışırtı üzerine sertçe kılıcına davrandı. Ürperen tüyleri dışında hiçbir duyusu düşman hakkında bilgi veremiyordu. Bu sessizlik savaşın gerginliğini taşıyordu içerisinde.