|
Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz
Mesajlar - ada sahilleri
32
« : 07 Şubat 2013, 21:58:47 »
Başlangıç seviyesinde olan bilgimle üstatların önünde saygıyla eğilirim. Çekilişe kaldı işim, geçen hafta da amorti çıkmıştı, şanslı zamanım olabilir
33
« : 07 Şubat 2013, 11:53:04 »
34
« : 07 Şubat 2013, 01:04:31 »
Merhaba, ben 12. diş. Konsey'de ülkemdeki 32 vilayetin,32 valisinin seçtiği temsilci olarak konuşuyorum. Yüce kralımıza ve konseye saygılarımı iletirim...Verdiğiniz "insanları çıldırtma" görevini büyük bir zevkle yapıyoruz, ben ve silah arkadaşlarım her an savaştayız. Ağzının içinde bulunduğumuz insan, dişlerine her gün düzenli bakım yapıyor. Fırçası, diş macunu, gargara suları, diş ipleri... Her an savaşa hazır bir komutan edasıyla bizim için uğraşıyor. Lakin o kadar kolay pes etmiyoruz, o ne kadar uğraşırsa uğraşsın, hangi silahlarla saldırırsa saldırsın, hangi taktikleri kullanırsa kullansın YÜCE KONSEYE VE HALKIMIZA ETTİĞİMİZ YEMİN VAR, ASLA BEYAZLAMAYACAĞIZ! Alkışlamanıza gerek yok sayın konsey üyeleri, biz yapmamız gerekeni yapıyoruz. O bizimle uğraştıkça sarı sarı parlamaya devam ediyoruz, beyazlamıyoruz. İster aylar, ister yıllar geçsin, asla ama asla pes etmeyeceğiz! Fark ediyorum sayın konsey, fark ediyorum.. Çıldırmak üzere, kafayı yemeye başladı, yakında iyice delirecek ve kazanan biz olacağız. Üzerimize düşeni en iyi biçimde yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. YAŞASIN YÜCE KRAL!
Şimdi konuşmasını yapmak üzere Diş Ülkesi'nin komutanı Çokiya Ağrıyoya'yı çağırıyorum.
Selam olsun benden Yüce Kral'ımıza, selam olsun benden konseye! Çürükyar alayını tamamen dişlere yerleştirdik. Büyücünün yaptığı özel koruma kalkanı sayesinde ne diş macunu ne de fırçası bulunduğumuz noktaya erişemiyor. Dişlerin karanlık dehlizlerinde ordunun eğitimi veriliyor. Temel kılıç kullanma eğitimi önceden verilmişti, bir haftadır da ağrıtma büyüleri eğitimi veriliyor. Ordumuz kılıçta güçlü olduğu kadar büyüde de güçlü. Hiç beklenmeyen zamanlarda, bazen bir sınavın ortasında, bazen kitap okurken saldırıyoruz. Beyindeki casuslardan aldığımız bilgilere göre cinnet geçiriyormuş, çekici alıp dişlere saldırması yakınmış.. Eğer ki böyle bir saldırı olursa, görevimizi yapmış olmanın verdiği huzurla, kralımız için ölmeye hazırız.. Eski bir atasözü der ki: "Savaş, savaş, savaş, işin bitince öl". Teşekkür ederim.
___________________________________________________________________
Buradaki iki parağraflık kısa hikaye bir cinnet anında yazılmıştır. Yazım hatası, anlatım bozukluğu, noktalama hatası vb. varsa affola.
35
« : 06 Şubat 2013, 23:06:05 »
Sanırım aynı şeyi düşünüyoruz. Ya da sadece 'basit bir çağrışım' diyebiliriz
36
« : 06 Şubat 2013, 22:57:38 »
Yapımcıların performansı sürekli değişiyor, biri diğerinden daha iyi demek için zaman belirtmek lazım. 2006'ya kadar Pes, eski adıyla "Winning Eleven" serisi Fifa'nın önünde değildi. 2006-2010 arası Pes'in ciddi bir üstünlüğü var ki bence bu Fifa'nın "alanımda tekim adamım" deyip işi savsaklamasından kaynaklanıyor. 2010 sonrasında 'bence' Fifa üstünlüğü ele geçirdi. Özellikle 2013 efsaneler arasına girecek türden. Bu oyunları uzun zamandır oynuyorsanız, "World Cup 2002" ve "Fifa 2005"in efsane oluşuna tanık olmuşsunuzdur. World Cup 2002'deki ateş çıkan topları kim unutabilir ki? Sahi, Rüştü, Hakan Şükür, Bülent Korkmaz, Yıldıray Baştürk'lü efsane kadroyu oynamayan var mı? Neyse konu çok dağıldı, 2013'ün de saydığım oyunlar gibi efsanelerin arasında ekleneceğini düşünüyorum. Kısaca:
1994-2005 Fifa 2005-2010 Pes 2010-... Fifa
37
« : 06 Şubat 2013, 22:40:03 »
 İlk Türk yapımı çocuk fantastik filmi olacakmış. Sanırım fotoğraftaki çocuğu hepimiz tanıdık  1 Mart'ta vizyona girecekmiş. Fragmanına bakarak, klasik orta halli fantastik film diyebilirim ama hem türünde ilk olması hem de çocuklara hitap ettiğini düşünerek "başlangıç için iyi" diyebilirim. İsme bakınca serinin devamı gelebilirmiş gibi geldi, bu durum filmin başarısına göre de şekillenebilir. Fragman: http://youtu.be/Pf9ZK6o8B0M
38
« : 04 Şubat 2013, 21:50:05 »
Genellikle ilk kitaplar üslup olarak yetersiz olur. Birçok yazarda durum böyledir. Bundan sonra ikiye ayrılırlar; bir kısmı üslup olarak kendini geliştiremez, kaliteli yazarların taklidi olmaktan ileri gidemez ve zamanla silinir. Çok satsa sile "işini bilen okur" rağbet etmez, okurcuklarıyla baş başa bırakır onu. İkinci tür yazarlar da ilk kitapta üslup olarak eksiktir ama her yeni eserinde yazınını biraz daha geliştirir, kendine özgü bir dil oluşturmaya başlar. Yazarlığa başlamasının üzerinden zaman geçtikten ve ciddi tecrübeler kazandıktan sonra kendi dilini oluşturur. Artık büyük yazarlara özenmez, kendine özendirir. Bence üslup açısından durum böyledir.
Yazma heyecanını ise her yeni kitapta biraz daha yitireceğini düşünüyorum. Açıkçası "her kitabımı yazarken ilk günkü gibi heyecanlanıyorum" tarzı demeçler hiç samimi gelmiyor. Toy bir gencin koltuk altına sıkıştırdığı kağıtları editöre teslim ederken duyulan heyecan apayrıdır, "acaba yayınlanacak mı" heyecanı apayrıdır, umutları apayrıdır. Yeni bir kitap çıkardığınızı düşünün ve kitapçıya girdiğinizde rafta kendi kitabınızı gördüğünüzü hayal edin. O heyecanı gittikçe yitirir yazar, hatta bir yerden sonra rutine döner işler. Araba kullananlar sürücü koltuğuna tek başlarına ilk defa oturup kontağı çevirdiği zamanı hatırlasın. Fazlasıyla heyecanlıydı, yanılıyor muyum? Şimdi de aradan seneler geçtikten sonra o koltuğa oturup kontağı çevirdiğiniz zamanı düşünün. Her zamanki şeyler, aklınızda araba sürmek bile yok, gün içinde yapacağınız işleri düşünüyorsunuz. Heyecan, yok olmuş, uçmuş gitmiş. Örnek bire bir olarak durumu ifade etmese bile benzerdir.
Bu yüzden ilk kitapların, -bulunabilirse- kitaptan önce dergilerde çıkan yazıların önemi büyüktür bende. Üslup olarak yetersiz olsalar bile hepsi bir samimiyeti barındırır, genç bir yazar adayının heyecanını... İlk kitaplar güzeldir.
Konuyu bir miktar da olsa saptırdıysam affola.
39
« : 04 Şubat 2013, 00:17:28 »
"Şehirlere kapanmış hayatlarımızda kim hayalperest gibi gün gelip yapayalnız ölmekten korkmaz ki? Bir gece yarısı uyanıp yanında yaşam yoldaşının soluduğunu duymak yerine, çıplak tavana bakıp sessizliği dinlemekten korkmayan biri var mıdır?" Dostoyevksi - Beyaz Geceler
"Kabul edemediğim şey, Tanrı'nın kendisi değil, bunu anla! Ben, yalnız O'nun yarattığı dünyayı kabul edemiyorum." Dostoyevksi - Karamazov Kardeşler
"Kendi huzurum için bütün dünyayı beş paraya satarım ben. Beni kıyametin kopmasıyla çaysız kalmam arasında bir seçime zorlasalar, dünyanın batmasını umursamaz, çayımdan vazgeçmeyeceğimi haykırırdım." Dostoyevski- Yeraltından Notlar
- Özellikle sonuncusu hayat felsefesi olacak türden.
"Öyleyse git silahşor, bundan başka dünyalar da var." Stephen King - Silahşor "Kara Kule I"
"Sorma bana "ne kadar seviyorsun?" diye... / O kadar işte! / tavanı kadar sokağın, dibi kadar cehennemin... Nazım Hikmet Ran
"İnce Memed'ten bir daha haber alınmadı, imi timi belirsiz oldu." Yaşar Kemal - İnce Memed
- Bu çok etkileyici gibi durmasa bile efsane olmuş bir kitabın son sayfasında okununca gözleri dolduruyor. Bir de Çukurova'yı iyi biliyorsanız, anlatılan köylerin benzerlerinde bol bol zaman geçirmişseniz, tek cümle betimlemeye ihtiyaç duymadan bütün mekanları gözünüzde canlandırabiliyorsanız çok daha vurucu oluyor, unutulmuyor.
40
« : 03 Şubat 2013, 18:52:13 »
Kara Kule'nin üçüncü kitabını alma amacıyla gittiğim marketten bir adet "Anayurt" kitabıyla döndüm. Başlamayı kitabı elime alana kadar hiç düşünmemiştim ama okuyalım bakalım. Fazlasıyla köklü bir seri ama anlamadığım şey; bu bölümde yazılan mesajlar niye bu kadar eski? Yenileri bile genellikle aylar öncesine dayanıyor. Okuyanı olur diye düşünmüştüm. Ya da herkes okudu, bitirdi ben sona kaldım
41
« : 03 Şubat 2013, 00:00:22 »
dumanı tüten ekmeğe su dökülmesi gibiydi tatsız, ıslak.. ne yapalım? sağlık olsun.
----
eskiden iki göz, iki kulaktandı insan yerin bir metre altıydı sonunda gideceği.
şimdi bir profil iki tweetten insan "hesabımı dondur" tuşu oldu sonunda basacağı.
----
(delicesine uyak)
beyinler hepsinde otomatik nerede karakteristik yapabiliyorsan matematik kralsın burada karizmatik bak hepsinde bozuk genetik alayı burada apolitik ne demek lan diyalektik moruk felsefede test sorusu değildir etik kimine göre sempatik bir de bana sor, o en antipatik siz, sonunu bilmediğiniz yolda en fanatik sorsan hepsi gotik hayatlar bitik gençlik yitik bir üflesem yerdesin lan foseptik iffet ayağına yat ama biliyorum sen hepimizden erotik kölesi olduğun sistematik için sen sadece bir istatistik.
olmak ya da olmamak ormantik ya da romantik statik ya da kinetik boşver be, burada herkes plastik.
----
2013.. yeni yıl.. mutlu yıllar.. umrumda değil içindeki bu eksiklikle ne gelirse gelsin ister yeni yıl ister yeni yüzyıl..
açım yahu açım dolaba baktım yemek de yok yine mi ekmek kemirecem ya!
----
hayat güzel ya müzik dinliyon
arada aşık oluyon sonra s..tiri yiyon müzik dinliyon
başka bir umuda bağlanıyon onu da batırıyon müzik dinliyon
takım tutuyon sürekli yeniliyon müzik dinliyon
senden çok daha yukarıdaki insanları görüyon orayı senin kadar hak etmediklerini biliyon müzik dinliyon
paranı bitiriyon aç geziyon müzik dinliyon
haksızlığa isyan ediyon ciddiye alınmıyon müzik dinliyon
hayat güzel be kaybediyon kaybediyon müzik dinliyon
----
güle gülen gülün gülünç hikayesi güle güldürürken gülü de güldüren anlattığımız. gül, gül gibi gül hadi ehehe.
----
bugünlerde tek hedefim bu savaşı kazanmak şanlı ordu sağlı sollu saldıracak ama şu anda yerlerde sancak
ben onuru için savaşan vahşi bir at kafa hafif sakat sen kendine sahip çıkamayan bir gavat hey şu tipe bak sanki mahlukat bekliyorum pür dikkat elbet bir gün ortaya çıkar hakikat!
öttüklerin kulağıma gelmeyecek miydi sence zaman geçip mumun sönünce? senin işin gücün popo sallamak, eğlence benim hayatım tek soruluk bilmece
ali dandik kafiyelerle üçüncü sınıf ahenkle yazdı bu gece zamanı gelince düzeltir alayını harf harf, hece hece.
----
Bazıları uyak amacıyla, bazıları "bir şeyler" anlatmak amacıyla yazılmış şiirler. Yazıp sözlüğe koyarım, bazıları burada da bulunsun istedim.
42
« : 31 Ocak 2013, 21:47:38 »
Hey! Durun gitmeyin.
43
« : 31 Ocak 2013, 19:30:11 »
Son yazılanları inceledim de benzer kitaplarla başlamışız. Bana kitabı sevdiren eser Muzaffer İzgü'nün "Bisikletim Vız Vız" kitabıdır, ikinci sınıfta okumuştum. Biraz daha büyüyünce elime "4 Kafadarlar" serisi geçti, seride elliden fazla kitap vardı, aslında hedefim de hepsini okumaktı. Ama hatırladığım kadarıyla 10-15 tanesini okuyabildim. Sonra gelen "Vahşiler Futbol Takımı" serisi çok güzeldi, onu tamamen bitirmiştim ama. Türk olmasının da etkisiyle Deniz'i çok severdim ve yedekte olduğu zaman sinirlenirdim ki çoğunlukla yedekte beklerdi.
Hala arada bu kitaplar alıp zevkle okurum. Biraz basit geliyor, aynı heyecanı yaşayamıyorum ama eskiyi hatırlatması çok güzel.
|
|
|