Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street.
Eğer müzikal seviyorsanız kesinlikle izlemeniz gereken bir film. Sevmiyorsanız
şu direktifleri izleyebilirsiniz.-Bundan sonrası spoiler içerir-
Burton-Depp-HBC üçlüsü için bile izlenebilecek bir film. O masalımsı hava, akıp giden olay örgüsü, insanın içine işleyen gerçeklikten uzaklık... Mrs. Lovett karakterine bayıldım özellikle. Tabii bunda Helena Bonham Carter'ın büyük etkisi olmuştur[*]swh[/*] ama aşkı için her şeyi yapacak, değer yargılarını yıkıp geçebilecek kadar büyük bir zaafı ve bir o kadar da güçlü bir karakteri aynı bünyede bulunduran bir karakter. Güzel harmanlanmış zıtlıklar kendini her zaman sevdirir insana.
Sweeney Todd. Açıkçası çok sevdim diyemem klasik bir intikam almak isteyen adam klişesinden çok da farklı bulamadım. Bilmiyorum dikkatinizi çekti mi, aslında alakasız insanları öldürmelerinin sebebi sadece böreğe katmak değil. Onlardan da intikam alıyor. Çünkü bir halk otoritesini en iyi destekleyen şey halkın kendisidir. Yargıcın o mevkide bulunmasının ve insanlara zorbalık yapmasının sebebi bizzat o halk. Evet, Sweeney'i pek sevmedim ama bu demek değildir ki Tulpin'in boğaz kesilme sahnelerinde zevkten titremedim. Özellikle ilk başarısız denemede, o usturanın boyna yaklaşması... Ehem, ne kadar şiddet yanlısı biri olduğumu daha fazla belli etmeden geçelim bence

Farkettiyseniz tüm o boğaz kesme sahnelerindeki kan hiç gerçekçi değildi. Bunun sebebi bir filmin bir Saw filmi değil müzikal olması. Yani odaklanılması gereken şey kan veya öldürme değil, hikaye. Bunun altının çizilmesi gerekli.
Şarkılar... şarkılar o kadar iyi değildi aslında. Yani sahnelere güzel yedirilmişti ama Grease şarkıları gibi değil mesela, durup dururken dinleyemezsiniz. Yine de çok göze batmıyordu. Have a Little Priest, Epiphany, The Worst Pies in London keyifliydi.
Son sahnedeki Mrs Lovett ölümünde Todd'a az küfretmedim ama. Sonra kendisi de öldürülünce içim soğudu ne yalan söyleyeyim.
-Spoiler bitti-
İzleyin, izletin diyorum.