Düşüncenin kendisi hoş da olsa doğurduğu sonuçlar açısından filmlerin yapılması hoşuma gitmiyor. Nedeni oldukça kişisel.
Ortadünya diye FRP oynanan, ev ile kafe arası ilginç bir yer vardı. Bilir misiniz? Orası bizim kalemizdi.
Oraya ilk gittiğimde yaşım oldukça küçüktü.O zamana dek FRP ve fantastik kurgu ile bağlantım şunlardı; Çocukluğumdan beri büyük bir aşkla Conan çizgiromanlarını ve Arnold'un oynadığı filmlerini takip etmiştim, Hobbit'i okumuştum (conan sevdiğimi öğrenen bir arkadaşım vermişti kitabı) ve Hobbit bittikten sonra serinin diğer kitaplarına geçmeyi planlıyordum. O zamanlar her FRP'cinin metalci olduğu ( aslında bu ifadeyi pek sevmem ya neyse) zamanlardı. Bizim için DIO'nun holy diver klibindeki ruh ile Ortadünya'da oyun oynarken yaşadığımız ruh aynıydı.
O zamanlar yaşım küçüktü. Oradaki herkes abi-ablaydı benim için ve ilginçtir; beni ve arkadaşlarımı ciddiye alıyor, bize kitaplar öneriyor, oyunlarına dahil ediyor, bilmediğimiz muhteşem hikayeler anlatıyorlardı. Tıpkı bir jedi'nin padavanını eğitmesi gibiydi süreç. Eskrimin temellerini ve go oynamayı da oradaki abilerimden birinden öğrenmiştim
Okulda ise dışlanan çocuklardık biz. Öğle tenefüslerinde millet koşup zıplarken; biz çantalarımızdan zarları çıkarır, karakter kağıtlarımızı hazırlayıp oyuna başlardık. Hatta zar zor bir Player's Handbook fotokopisi edinmiştik ki o uçları kıvrılmış, sayfaları silik fotokopi bizim için bir hazine gibi değerliydi.
Biz oyunumuzu oynarken okulun salakları dalga geçerdi bizimle. Öyle ya; ne yaptığımızı anlayamazlardı çünkü. Zaten dinlediğimiz müzik satanist işiydi, birsürü garip ırkın ve büyücünün tek bir yüzüğün peşinden koştuğu kitaplar okuyorduk ve bu onlara komik geliyordu. Buna bir de oynadığımız garip oyun eklenince bize iyice ucube gözüyle bakılıyordu. Açıkçası yaşıtlarımız arasında zaten pek yer edinebilen insanlar değildik hiç birimiz.
Kendi aramızda ise durum farklıydı. Ben ve dostlarım; ve bize yol gösteren büyüklerimiz. Biz aynı dünyanın, aynı hayallerin insanlarıydık. Birbirimizle muhteşem bir sırrı paylaşan insanlardık. Dışarıda dışlansak da kendi aramızda son derece mutluyduk.
Aradan biraz süre geçti ve yıkım başladı. Yüzüklerin efendisi'nin filmi çekilmişti.
Ne mi oldu? Normalde fantastik kurguyla hiç alakası olmayan, fantastik kurgu kültüründen bihaber, hatta filme gitmeden bir gün öncesine kadar benim gibilerle dalga geçen bir sürü salak, o filme gittikten sonra sürekli bizim oyunlarımıza dahil olmaya çalıştı. Zaman içinde bu salakların sayısı o kadar arttı ki sonunda piyasada "gerçek FRP'ciler" yerine; "fantastik"," "FRP" sözcüklerini duyduğunda aklına elften,cüceden başka hiç bir şey gelmeyen; bunlar olmadan fantastik bir senaryo olamaz zanneden, bizim toplandığımız tüm mekanları ve Ortadünya'yı işgal edip tüm tadımızı tuzumuzu kaçıran "frp apaçisi" bir güruh ortaya çıktı.
Böylece ben ve arkadaşlarım, ilk gençlik ve ergenliğimiz boyunca dışlanmıyor olduğumuz nadir yerleri de kaybettik.
Kendi adıma konuşuyorum; fantastik kurgunun, fantastik kurgu kültürünün moda haline gelmiş olmasından rahatsızım. Varsın her sene fantastik kitaplar milyonlarca satmasın, her yıl konu ve kurgu olarak birbirinden kalitesiz ama görsel olarak yeniyetmelere iyi hitabeden oyunlar yapılmasın.
Varsın fantastik kurgu bir kazanç ve ekmek kapısı olmasın; varsın binlerce okuru olmasın, sadece bu işe gönlünü vermiş, bu kültürü içselleştirmiş insanların uğraş alanı olsun.
Varsın fantastik kurgu ile kalitesiz kalabalıklar değil; kaliteli azınlıklar ilgilensin.
Bence fantastik kurgunun bu denli ele ayağa düşmesinin en büyük suçlularından biri LOTR filmidir. Çünkü Fantastik kurgunun popülerleşmesine ve cahil topluluk tarafından keşfedilip, sonra da talan edilmesine neden oldu.
Ve ben aynı etkiyi yapacak daha çok filmin çekilmesine karşıyım.