Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - emuk

Sayfa: [1] 2 3 ... 15
1
Eğlence & Mizah / Ynt: Kütüphanenizden Kareler
« : 03 Şubat 2017, 04:42:56 »
  Teşekkür ederim, ne kadarını okuduğumu saymadım. 5 yıl önce saymıştım heyecanla 250 miydi neydi okuduğum kitap sayısı. Yani aşağı yukarı 500'ünü falan okumuşumdur heralde :-\

2
Eğlence & Mizah / Ynt: Kütüphanenizden Kareler
« : 03 Şubat 2017, 04:25:20 »



3
Çok hoştu sahiden de, çok eğlendim şahsen. Emukiye de eğlenmiş, öyle dedi bana. Geç gelen sipariş yüzünden bir saat daha beklemek durumunda kalsak da gocunmadım bundan pek, çok hoş bir muhabbet oldu zira. Seneye tekrar yapalım :D

4
Kız arkadaşımla ben de oradayız.

5
Tartışma Platformu / Ynt: Dünden bugüne benim EN;...?
« : 16 Ekim 2016, 23:29:39 »
  Bu En'lerin yanına birkaç tane de kendi seçtiğim En de eklemek istiyorum, eğer format dışı derseniz silebilirim.

  En sevdiğim yazar: Muhtemelen değil, fakat üstteki cevaplarla aynılaştırmamak ve çeşitlilik sağlamak amacıyla, tarihte belki de en büyük tepkiye yol açmış, yaşadığı dönem boyunca ve hala günümüzde yanlış anlaşılmış ve anlaşılmakta olan, yazdığı kitabın bilimselliğinden ziyade çoğu zaman ideolojik temellendirme amacıyla popülarize edilmiş, işin garibi hem dönemin faşist politikalarınca hem de çoğunlukla günümüzde faşizme zıt fikirlerden biri olan sosyalist politikalarınca ideolojilerin bilimsel tabanını oluşturan 1859'da yayınladığı kitabıyla hala sonsuz tartışmalara yol açan Charles Darwin.

  En sevmediğim yazar: John Man.

  En sevdiğim kitap: Zaman Çarkı serisinin altıncı kitabı Kaos Lordu.

  En sevmediğim kitap: Buraya yazıp bundan nefret ettim diyecek kadar bir kitap gelmedi aklıma.

  En sevdiğim yayınevi: Tübitak.

  En sevmediğim yayınevi: Alter yayıncılık.

  En sevdiğim müzisyen: Neşet Ertaş.

  En en sevmediğim müzisyen: Torbaya daldırdım elimi, ilk çıkanı yazıyorum: Demet Akalın.

  En sevdiğim film: Yüzüklerin efendisi: Yüzük kardeşliği.

  En sevmediğim film: Bir küçük Eylül meselesi.

  En sevdiğim şarkı: Muharrem Ertaş'ın yorumuyla "Kalktı göç eyledi Avşar elleri".

  En sevmediğim şarkı: İbrahim Tatlıses: Tek tek.

  En sevdiğim çizgi film: The Lion King.

  En sevdiğim kahraman/antikahraman: Rasitlin Majere.

  Faydalı bulduğum internet sitesi: evrimagaci.org

  Bundan sonrası kendi eklediğim birkaç En'le alakalı. Açıkçası altta yazacaklarım hakkında diğer insanların düşüncelerini hayli merak ediyorum.

  En sevdiğim bilim insanı: Alexander Fleming.

  En sevdiğim filozof: Aslında bilim insanı kategorisinde de incelenebilir fakat çoğu Antik Yunan düşünürü gibi o da bir hezarfen aslında: Eratosthenes. Dünya'nın çevresini ilk hesaplayan kişi. Yanlış hatırlamıyorsam biri Syene, diğeri İskenderiye'de olmak üzere kurduğu iki düzenekle çok basit bir yöntemle ve yaşadığı dönem düşünülürse inanılmaz bir yakınlıkla hesaplamıştır Dünya'nın çevresini. Kendi ölçütüğü: 24.670 mil. Günümüzdeki ölçümler: 24.870 mil.

  En çok başarılı bulduğum komutan: Cengiz Han'nın mareşali Subutay Bagatur. Yaşamı boyunca savaş kaybetmeyen, tarihin bir noktasında Kore'de başka bir kısmında Macaristan ovalarında, son yıllarındaysa emeklilik hayatını seçerek Orta Asya bozkırlarının sakin hayatında göze çarpan, Batu'nun Avrupa seferindeki başarısının ardındaki gizli deha, Plano Carpini(Giovanni da Pian del Carpine)nin seyahatnamesinde yaşlı kurt diye tanıttığı askeri tarih okurken beni en çok heyecanlandıran ama can sıkacak şekilde hakkında ulaşılabilecek çok az kaynak olan(kendisi hakkındaki bilgileri genelde yazılmış bir iki makaleden, Jean Paul Roux'nun Moğol İmparatorluğu kitabından, Constantin d'ohsson'un Moğol Tarihi ve sair seyahatnamelerden edindiğim) bence gelmiş geçmiş en büyük komutan.

  En abartılmış(overrated) olduğunu düşündüğüm komutan: Jül Sezar.
 
  En çok beğendiğim devlet adamı: İlk aklıma gelenler Abraham Lincoln ve T'ang sülalesinden Orta Asya göçebelerinin canını okuyan Li Shimin oldu(ki kendisi yanlış hatırlamıyorsam Nihal Atsız'ın romanında geçen Kür Şad Ayaklanmasının muadili olan 639 yılında Chieh-She-Shuai ayaklanmasına maruz kalan Çin İmparatoru aynı zamanda.). Fakat biraz düşündükten sonra zekası ve bilgeliğiyle; adıyla zıt işler yapmaya kalkışan Bilge Kağan'ın adeta kulağını çeken Vezir Tonyukuk'ta karar kıldım.

  En başarısız bulduğum devlet adamı: Kubilay Kağan. Tabi ki aslında Kubilay en başarısız değil fakat imparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştırsa da Moğol imparatorluğunun kesin çöküş emrini vermiştir bence. Hayatını Çin'e adamış, başkenti Karakurum'dan(ki burası aslında yüzyıllar önce kurulan Antik Uygur başkenti Beşbalık civarına kurulmuştur.) Hanbalık'a(Pekin) taşımış, Orta Asya ve Avrasya coğrafyasındaki sorunlara çok az kafa yormuş ve resmen olmasa da fiiliyatta imparatorluğu dörde bölmüştür.

Not: Aklıma geldikçe birkaç başlık daha ekleyeceğim :)
 

6
Tartışma Platformu / Ynt: Tuhaf Kitap İsimleri
« : 02 Ekim 2016, 00:11:17 »
Çok da uzakta aramaya gerek yok, bu forumdaki çoğu kişinin kitaplığında duran bir kitap: Güz Alacakaranlığın Ejderhaları. O ne demek yahu?

Güz "Alacakaranlığının" olmasın? :) Üçlemeye genel olarak baktığımızda ilk kitap alacakaranlık, ikincisi gece, üçüncüsüyse şafak ibarelerini içerir isimlerinde. Bu da umudun önce batmaya başladığını, sonra karanlığın hâkim olduğunu, ardından yeşeren umutlarla yeniden şafağın söktüğünü simgeliyor. Güz, Kış, İlkbahar döngüsünün ne olduğu zaten belli :)

Bir ara forumumuzda klasik olan tuhaf bir kitap ismi de benden gelsin o zaman: Sana Soyundum.

  Abi zaten üstte anılan diğer kitapların da okunduktan sonra ismiyle içeriğinin uyumu anlaşılıyordur, fakat diğerleri gibi bu kitabı da ilk duyduğumda "O ne ya?" tepkisi vermiştim ben :)
  
  Bir ilginç isim de Robinson Crusoe. Daha doğrusu ilk basıldığı zamanki ismi: "York'lu Bir Denizcinin, Kendi Kaleminden, Deniz Kazası ile Düştüğü Amerika Sahillerindeki Oroonoque Nehri Ağzındaki Issız Bir Adada 28 Yılını Geçirirken Yaşadığı Serüvenler ve Korsanlar Tarafından Kurtarılması"(Bu arka kapak değil, kitabın ismidir.)

  Bu da orjinal dilinden :The Life and Strange Surprizing Adventures of Robinson Crusoe, Of York, Mariner: Who lived Eight and Twenty Years, all alone in an un-inhabited Island on the Coast of America, near the Mouth of the Great River of Oroonoque; Having been cast on Shore by Shipwreck, wherein all the Men perished but himself. With An Account how he was at last as strangely deliver'd by Pyrates.

Edit: Benimki Güz Alacakaranlı"ğın" Ejderhaları bu arada, Laika'dan, sizinkinden farklı basımdır belki :-\

7
Tartışma Platformu / Ynt: Tuhaf Kitap İsimleri
« : 01 Ekim 2016, 03:21:44 »
Çok da uzakta aramaya gerek yok, bu forumdaki çoğu kişinin kitaplığında duran bir kitap: Güz Alacakaranlığın Ejderhaları. O ne demek yahu?

8
Eğlence & Mizah / Ynt: İtiraflar
« : 31 Ağustos 2016, 23:55:07 »
Daarlan Gardan'ın foruma ilk geldiği zamanı hatırlıyorum, çok efendi ve heyecanlı bir arkadaştı. Zaten çok kısa bir sürede kendini geliştirdiği yaptığı yorumlardan da belli oluyordu. Keşke hep o heyecanlı ve alçak gönüllü tavrını korusaydı. Umarım ileride özür dileyip eski amatör ruhuyla aramıza döner.

9
Sinema / Ynt: Beğendiğiniz Film Sahneleri
« : 31 Ağustos 2016, 07:47:03 »
Hala tüylerim diken diken oluyor,
https://www.youtube.com/watch?v=sMCXrlxkhx0

Hala ezberden söylerim :)
https://www.youtube.com/watch?v=ukH9PikLkn8

Animasyonun devamını bilip de bu sahneyi izlerken gözleri dolmayan var mı?
https://www.youtube.com/watch?v=7nQ8lQ0yG84

11
  Yazacaklarım spoiler içerebilir, dikkat.

  Bilge Adamın Korkusu'nu geçen hafta bitirdim. İki kitabı da çıktıları hafta almıştım, elimdeki güzel kitapları bekletme huyum yüzünden ancak geçen hafta okuyabildim bu eserleri.
 
  Kitaplar gerçekten de beklettiğime değdi. İki bine yakın sayfayı bir haftaya sıkıştırıp iki kitabı okumak bana çok güzel ve yoğun anlar yaşatmakla beraber baş karakter Kvothe'yi daha çok içselleştirmeme yardım etti.

  Eserin dili çok hoş ve okurken akıp gidiyor zihninizde. Çevirmeni tebrik etmek gerek gerçekten. Metinle birlikte akışkanlığı da tercüme etmek zor olsa gerek. Hiçbir cümlede takıldığımı veya eğreti sözcük bulduğumu hatırlamıyorum.

  Arka kapak yazısı da şahane gerçekten. Öyle iddialı bir giriş yapıyor ki eser arka kapak yazısıyla "ya beni seveceksiniz, ya da nefret edeceksiniz" diyor resmen. Yazı öyle şiirsel ve epik ki, kitabı daha okumaya başlamadan kütüphanemdeki yerini hazır etmiş ve oraya koymak için sabırsızlanmaya başlamıştım.

  Kitabın içeriğine gelecek olursak, pek de özgün, orjinal olmayan bir dünya-coğarafyada geçen, orta çağ havası estiren bir atmosferde ilerliyor eser. Yer yer kendini tekrara düşse de(harç yatır, ders çalış, para kazan, müzik yap, Ambrose'a uyuz ol) eserin sürükleyiciliğini gram olsun azaltmıyor, kah Simmon'la gülüyor, kah Kvothe'yle Ambrose'a kıl oluyoruz. İkinci kitabın ortalarında kitabın değişen seyri hikayeye ayrı bir hava katıyor ve protagonistimiz Kvothe'nin kendini tanıma ve tamamlama adına attığı adımların ölçülerini büyütüyor.

  Daha çocukluktan itibaren tanıdığımız Kvothe'nin yavaş yavaş bir efsaneye dönüşmesi ve civar yerlerde ününe mübalağa katılarak anlatılması hızlı bir ivmeyle büyüyen bir çığ misali kendi mitolojisini oluşturuyor(kansız Kvothe, iblis Kvothe vs.). Bu döngüye şahit ederek yazar bizi, bir efsane yaratmak için azıcık zeka, irade, kudret ve yeterince dedikodunun hayli hayli yeterli olduğunu çok ustaca kanıtlıyor.

  Büyü sistemlerine gelecek olursak orjinallikten uzak olmakla beraber desenlerini antropolojik kayıtların bize gösterdiği ilkel kültürlerden almaları beni ziyadesiyle mutlu etti(aslında Sempati'nin başta yazarın uydurması sanıyordum fakat bugünlerde okuduğum Mircea Eliade'nin Dinler Tarihine Giriş kitabında şahit olduğum üzere bu-sempati majisi- çok eski bir maji ve kültür. Şöyle biraz araştırınca buldum ki James George Frazer'ın Altın Dal isimli kitabında da hakkında baya konuşulan bir maji alanı ayrıca). Keza İsim büyüsü de öyle.

  Bunun dışında Vintas ve Ademra kültürleri çok orjinal ve ilgi çekiciydi. Özellikle Ademra hakkında daha çok şey okumak isterdim.

  Karakterlere-daha doğrusu yan karakterlere- gelecek olursak basmakalıp olanları dışında sahiden orjinal olanlarına da rastlıyoruz. Mesela Devi ve Bast.

  Bast sahiden ilginç bir karakter ve onun olduğu kısımlarda sayfaları biraz endişeli çeviriyorum. Bast benim gözümde çok fazla kapalılık ve kaos ihtiva ediyor. Ne yapacağını kestiremiyorum ve psikopatın teki olduğu kanaatine varmış durumdayım. Bast çok tehlikeli biri.

  Denna'ya gelecek olursak, dişiliğini kullanarak erkekleri etkilemeyi ve arzuları doğrultusunda kullanmayı "Sürtük!" yaftasından ziyade "Tanrıça" sıfatıyla başarması bana Dostoyevski'nin Nastasya Filippovna'sını hatırlattı. Karakterler birebir örtüşmese de bir hayli ortak noktaları var.

  Simmon ve Wilem'i biraz yavan buldum açıkçası. Haklarında söylenecek de pek bir şey yok. İyi, hoş, efendi çocuklar.

  Tüm karakterler içinde kuşkusuz en sevdiğim Elodin.(Kvothe diyemiyorum çünkü ben diliyle yazılan kitaplarda karakteri o kadar içselleştiriyorum ki bu soruya Kvothe cevabı vermek "hayatta en çok kimi seviyorsun?" sorusuna "Kendimi" demek kadar hileli ve beyhude geliyor.) Genel yapım itibariyle hafif kafadan çatlak, dahi, gösterdiğinden fazlasını vaat eden karakterlere hayran kalmışımdır. Hikayenin kısmi yerlerinde Deus Ex Machina etkisi gösterirler bunlar ve protagonistimizin seviye atlamasına bir hayli yardımcı olurlar. Zaten yazarın da Elodin'i ilk kitapta "ormandaki münzevi" ile koşut ve görevdaş kılması bu arketipten bilinçli olarak beslendiğini gösteriyor. Bu karaklere diğer kitaplardan örnek olarak Fizban, Farseer'in soytarısı, Tom Bombadil ve Hoid verilebilir.

  Genel olarak kitap tüm beklentilerimi karşıladı ve üçüncü cilt için beni sabırsızlandırdı. Okumayan kalmasın.

12
Radyo Kulesi / Ynt: Ryuk'un Radyosu
« : 23 Ağustos 2014, 01:11:22 »
Merakla bekliyor olacağım, umarım bir aksilik çıkmaz da yayını kaçırmam. Hayırlı olsun :)

13
Radyo Kulesi / Ynt: Kuzgundan Dinlediğim
« : 26 Temmuz 2014, 23:27:47 »
Geçen programın son bir dakikasına yetişmiştim. Önümüzdeki birkaç haftada interneti pek bulamayacağım yerlerde olacağım.

Abi önceki kaçırdığım programlarını da kayıttan izlemiştim. Bu ve bundan sonraki yayınlar için de kayıt alacak mısın?

14
Tartışma Platformu / Ynt: Türkiyede E Kitap Sorunu
« : 07 Haziran 2014, 23:43:50 »
 Sizli bizli konuşulan günleri özledim.

 E-kitap olayıysa bence çok avantajlı. Konuda yetkin değilim ancak güzel birkaç özelliğini duymuştum. Okuduğunuz yerin altını çizmek, binlerce veri yüklemek vs. Yer tasarrufu konusunda da bir hayli yararlı.

15
Televizyon / Ynt: Arrow
« : 06 Haziran 2014, 02:45:16 »
 3-4 gün önce başladım diziye.
 
 Baş karakter Oliver Queen'i canlandıran Stephen Amell en kibar tabiriyle kazma. Bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama adam sürekli kasılıyor. Hareketsiz dururken bile kolları hafifçe yana açılmış ve kasları gergin oluyor. Sağa ya da sola bakarken boynu değil, gövdesiyle dönüyor. Bana en garip gelense adamın başından beri(13. bölümdeyim) diziyi 3-4 mimikle götürmesi: Hafifçe gülme, kaş çatma.
 
 İkiymiş.

 Genel olarak oyunculukları da beğenmedim. Diyaloglar gerçekçi değil, sanki sözcükleri dolapta tutmuşlar da çıkarıp ısıtmadan kullanmışlar gibi. Oliver Queen'in her sözüne karizma katma çabası da pek hoş değil.

 Ergen kız kardeşin tavırları da gittikçe sinir bozucu bir hal almaya başladı. Sürekli ona buna posta koyuyor, kimse de çıkıp demiyor ki "Kızım hem salaksın hem de büyük sözü dinlemiyorsun. Def ol lan lan odana."

 Değinilmiş ama ben de söyleyeyim. Aksiyon sahneleri çok şişirilmiş. Adam bir ok atıyor 20 kişiyi deviriyor. Karşısındakiler de eğitimli falan adamlar. Yolda görseniz korkarsınız.

 Derseniz ki, "E Emuk, o kadar çamur attın, neden 3 günde 13 bölüm izliyorsun? Salak mısın oğlum sen?" diye, cevabım "Bilmiyorum." olur. Dikkatle incelediğim zaman dizinin pek de matah olmadığını düşünüyorum ama öyle olmuyor. Garip, ilginç bir zevk veriyor izlerken. Hani böyle Game of thrones gibi bir bölüm izleyip doygunluğa ulaşmıyorum. Doygunluğa hiç ulaşmıyorum ama ama izledikçe izleyesim geliyor mereti.

 Hatta şimdi de onu izlemeye gidiyorum. Size tavsiye eder miyim bilmiyorum, ama izlerken sıkılmadım ben daha.

Edit: mimiklere bön bön bakmayı da ekleyeyim. Nasıl unutmuşum, oysaki dizinin yüzde seksenini öyle geçiriyor. Üç oldu.

Sayfa: [1] 2 3 ... 15