|
Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz
Mesajlar - Tenekeci
46
« : 26 Haziran 2015, 23:34:41 »
Wattpad'deki sorun tamamen kullanan kitleyle alakalı, sen ne kadar kaliteli hikaye koysan da o kitlenin okuduğu şeyler belli. Ben bu tarz tamamen sıfırdan bir programı daha mantıklı buluyorum. Hatta ekitap satışı yapıp para kazanılan bir bölümüde olabilir içinde.
Google kitaplar bu işlevi görür, herkes pdf veya farklı formatlara getirdiği kitaplarını ekleyip satabiliyor Google Kitaplar'da basitçe, fakat iş burada halkla ilişkiler ve tanıtım faaliyetlerine geliyor. Bunlar olmazsa hitap edilecek kitleyi bir araya getirmek zor.
Şimdi Wattpad'ın durumuna bakarsak, edebiyat kitle ile oluşan bir olgudur zaten. Okur ve yazarın oluşturduğu denge sayesinde kitle oluşur. Varolan edebiyat yığınına ne kadar iyi eser katkısı yapılırsa, okuyan kişilerin seviyesi o kadar yükselir. Seviyeyi yükselten şey girdilerdir, sonuçta okurun okuma alışkanlıklarını belirleyen şeyler onlara sunulanlardır. Öyle bir ortamda bunu birkaç iyi yazar ile sağlamak mümkün değildir. Veya mümkünse bile o yazarın tabiri caiz ise patlayıp gitmesi, bütün gözlerin onun üzerinde olması gerekir... Böyle bir durumda da o kişinin kitabı basılacak duruma gelmiş olur zaten, binde bir görülen bir şeydir, günümüzde çok yazar var bu şekilde parlayan ama dediğim gibi o kişiler on binlerce kişiden biri oluyor ancak. Orada oluşan daha doğrusu varolan seviyeyi planlı bir şekilde düzeltmek mümkün değildir yani. Kaldı ki, maalesef bizim ülkemizde edebiyat alternatif kültürdür. Bu nedenle kalitesiz eserler okumaktan gocunmayan insanların birer kalite anlayışının varolduğunu sanıp daha iyi eserler sunmakta çözüm olmayabilir. Senin hikayen yaşlı bir adamla başlıyordur, kitlenin aradığı ise kurt adam ile vampir kızın sevişmesidir, hikayen bir sayfa bile okunmadan kapatılır. Kalite ölçütü bu olmasa da, hikayelerin değerlendirme ölçütü bu. Bundan dolayı kalite anlayışı zaten yok diyorum. Gerçekten kendisi gibi insanlara hitap etmek isteyen hikayeci, bir edebiyat dergisine, atıyorum bir fanzin, webzine, bir mobil dergiye, bir siteye(mesela kayıprıhtım) hikayesini yollar. Az ama öz bir şekilde yorum alır, ancak kendisine yararlı olacak tüm eleştirileri alma ihtimali yüksektir. İnternetten patlayıp gitmek Türkiye'de zordur, ayrıca aktif yazarlığa zarar veren bir süreç olur. Türkiye'de, internette patlayıp gitmiş yazarların hiçbiri de edebi içerikle bunları yapmamıştır zaten. Kimisi blogunda seviştiği erkekleri afişe etmiş, libidosunu doyuramamış insanlar ordusunu peşine takıp kitap yazma imkanı bulmuş, kimisi de etkileyici bir dille anlattığı komplo teorilerinin etkisinde bıraktığı insanlardan bir kitle oluşturmuş, elleri kaşınan endüstriyel yayıncılar ile bir olup kendilerinin kitap dediği garabetleri toplumun önüne sermişlerdir. Kitle yine aynı kitle... Wattpad'deki insanlar... Senede bir iki defa ise hem burada, hem de başka yerlerde fantazya, distopya ve benzeri türlerde kitaplar yayınlayan genç isimleri görüyorum. İsimlerini yeni duyuyorum ancak yazdıkları kitaplar kalın ve belli ki emek sarfedilmiş. Bazılarını alıyorum, bazılarını imkanım olmazsa almıyorum. Şimdi bu cümleyi yazarken nerede olduklarını düşünüyorum, hepsi kaybolmuşlar. Aslında bu tarz kitap yazmak ve edebiyatı alternatif kültür olarak gören kitleye sunmak bile pek doğru bir yol değil. Düşünün en garantici, en somut ve profesyonel yolu kat edip aşan insanların bile kaderi bu olabiliyor. Böyle bir ortam varken, kültürel bir devrime girişebilirsiniz veya akışına bıraktığınız bu sektörde(maalesef artık sektör) zaman kaybetmeyecek olmanın buruk sevinci ile yola devam edersiniz.
47
« : 25 Haziran 2015, 11:40:38 »
Bir Cortes veya Pizzaro olmasam da, ben adayım. Heyecan verici bir hikaye altyapısı var, bunun bir parçası olmak zevkli olur.
48
« : 22 Haziran 2015, 02:03:22 »
Bu konuda her şeyin yapılması, olabildiğince kurumsallaştırılmasını desteklerim, Fırtınakıran'ın dediği gibi bunun belli otoritelerce kontrol edilip, endüstriyel yönünü faydalı kullanıp, oyun oynayan insanların da taşkınlık yaptığı bu ortama bir düzen, nizam getirilmesi doğru olur.
Bu nedenle olabildiğince kurumsallaşmalı fakaaat...
...spor denen olgu, rekabete, centilmenliğe ve harekete dayanan bir şeydir. Böyle bir organizasyona spor demek diğer sporlara hakaret olur. Sporun bir felsefesi vardır. Spor zihin, beden ve hisler gibi niteliklerin kolektif ve sağlıklı, doğru kullanılmasını gerektirir.
Bu nedenle bu organizasyona ne kadar spor denilse de, ben asla ve asla bunu bir spor olarak göremem. Sporla benzediği tek nokta takım ve rekabet oyunu olması olabilir ancak. Bu da onu bir spor yapmaz.
Sanırım bir organizasyonun spor olabilmesi için günümüzde endüstriyel bir nitelik taşıması gerekiyor. Bunu da sportmenliğe aykırı buluyorum. Keza futbola bakarsak yine aynı şeyi görüyorum. Maç başına yüz binlerce dolar kazanan futbolcuları, her sezon başı milyonlarca dolar yatırım yapıp verim alamamayı sportmenliğe yakıştıramıyorum. Ne de bu sporu yapanları birer sporcu olarak görebiliyorum. Fiziken sporcu olabilmişlerdir ancak kafa olarak asla olamayacaklardır bence.
Aynı şey birazcık "E-Spor" organizasyonlarının oyuncuları içinde geçerlidir. İki sene önce spor ile ilgisi olmayan, ekseriyetle bilgisayar başında oyun oynayan ve göbeğinde üç kat yağ birikmiş, e-spor denilen olgu ile kendine bir yer bulmuş ve bu işten para kazanmaya başlamış bir insana nasıl sporcu diyebilirim ki?
Spor felsefesi, olimpizm ve sportmenlik kavramına aykırı... Spor denilen güzelliğin içini boşaltmaya yardımcı olacak bir olay daha eklenmiş olur gündeme.
Bu nedenle bu organizasyonların "spor" kategorisine girmemesini, katılımcılarının ferdi veya kulüp adına sporcu lisansı alamamasını isterim... Ancak kurumsallaşmasını sonuna kadar desteklerim...
Şimdi bu konuya değinmişken bir de Avcılık denilen spor var. Gerekli zihin, beden, ruh, his koordinasyonları ile yapılan gayet dikkat isteyen bir spor olmasına rağmen bu sporu da sportmenliğe uygun olmaması ve canlılara zarar verilmesinden ötürü sevmiyorum. Avcılıkta e-spor gibi "spor" kavramının içini boşaltan faaliyetlerdendir.
Yani durumu sadece oturup oyun oynayan çocuklara indirgemek istemediğim için son paragrafı da yazdım. Çünkü bu tarz serzenişler çok var, ben olaya spor felsefesi açısından bakıyorum ve bu şekilde değerlendiriyorum.
49
« : 20 Haziran 2015, 04:40:10 »
merhaba bir sorum olacaktı. Yaklaşık 1,5 yıldır bir roman yazıyorum ve bir iki gün önce bitti adı: Karanlık Sevgili.. fantastik, korku romantik.. türünde.. genç yetişkin tarzında.. Sormak istediğim word de A4 e 400 sayfalık yazılan bir roman basıldığında kaç sayfa çıkar? yayın evine göndermeden önce cevaplarsanız çok sevinirim..
Standart kitap boyutu A5 veya biraz daha büyüğü olur. 800-900 sayfa tutacağını söyleyebiliriz, ancak yayınevinin editöryal çalışmaları da bunu etkiler. Kitabın puntosu, boyutu vesairesi... Belki kısaltma talepleri bile olabilir, çok sayfalı romanlar gereksiz derecede ayrıntıya boğulmuş olurlarsa kısaltılması için geri yollanabiliyorlar.
50
« : 23 Mayıs 2015, 16:06:16 »
Yevgeni Zamyatin'in "Biz" isimli eserini seçtim.
Hem okumayanlar okusun ve bu eserle olabildiğince erken tanışsınlar. Hem tekrar okuyup, güzelce hatırlayalım ve tartışalım.
Yevgeni'nin bu kitabının bence tartışmaya açık bir sürü yönü var, daha doğrusu yorumlamaya açık diyeyim. Fakat okurlar olarak hem bu kitabı okuyan az, aynı zamanda bir araya gelip yorumlamakta da sıkıntılar var.
Bence bu fırsatı Yevgeni Zamyatin'in kitabı ile değerlendirmeliyiz.
51
« : 21 Mayıs 2015, 01:14:11 »
Beğendim, gerçekten hem anlatım olarak, özellikle diyaloglar çok güzeldi. Hem de çok kısa bir hikayenin vurgulaması gerektiği kadar öz ve aynı etkileyicilikte vurucuydu.
Bravo...
52
« : 13 Mayıs 2015, 16:15:36 »
Ben şöyle bir sebebe bağlıyorum;
Bu adam tam bir kitap fabrikası... Zaman çarkı öncesi ve bilhassa Zaman Çarkı ile kazandığı tecrübe onu dev bir yazar yaptı. Dil bilgisi, betimleme, anlatım ve akıcılık namına her şeyi sindirmiş ve kolaylıkla uygulayabiliyor. Bir cam ustasının cama, bir demircinin demire kolaylıkla şekil verebilmesi gibi düşünmek lazım.
Bu nedenle adam aklından geçeni veya o an kurguladığını kağıda -ekrana- hızlı ve tecrübenin getirisi ile maksimize en iyi şekilde aktarabiliyor. Bu da onu hem hızlı, hem çok yaratıcı, hem de iyi bir yazar yapıyor.
Ona verebileceğim tek sıfat, "Yazı Sanayisi" olur. Sanayi ürünü standart kalite, düzenli bir üretim metası gibi, standart kalite -elbette çok iyi bir standartlıktan bahsediyorum- düzenli üretim ile kitap çıkartabiliyor.
Eski yazarların birbir azaldığını düşünecek olursak, Brandon Sanderson gibi bir adamın dünya üzerinde fantazi ve bilim kurgu alanında başat bir yazar olması edebiyat severler için bir şanstır. Kadrini bilmek lazım.
53
« : 06 Mayıs 2015, 16:17:51 »
Selçuk Üniversitesi kütüphanesi de Yeni Bahar'ı ciltli olarak barındıran ender yerlerden biri. Dünya gözüyle görmek isteyen, gidip bakabilir.
54
« : 20 Nisan 2015, 18:18:42 »
Böyle bir adam artık ne zaman gelir bir daha bilinmez...
Ölünün ardından pek fazla bir şey söylemek istemiyorum, "kör ölür badem gözlü olur" derler. Oktay Sinanoğlu kimdir, ne yapmıştır, ne için mücadele etmiştir bilmeliyiz zaten.
Bana düşen tek şey ruhu şad olsun demektir.
55
« : 14 Nisan 2015, 21:05:03 »
Son yazısının içeriğine göz attım ve bana öyle geliyor ki, girmesinin pek iyi olmayacağı konulara girmiş. Tasavvuf, üzerinde herkesin bir fikir belirtebileceği kadar berrak ve açıklanabilir bir konu değildir.
Aynı zamanda ermek, ilahi varlığa şahit olmak gibi kavramları içeren başka spiritüel görüşte çok fazla yoruma açıktır. Budizm, Sufizm, Şamanizm ve benzeri yollar gibi.
Benim yazı hakkında yorumuma gelecek olursam; Zaman kaybıydı. Tasavvuf ile sınırlı kalmayayım, dünyamızdaki bütün "arayış", "erme" amacı güden görüşler hakkında kesin yargılara varmak her yiğidin harcı değildir.
İllüminati ve diğer şeyler hakkında teoriler üretirken iyiydi, kitap sahibi de oldu. O şekilde devam etmeli derim ben.
Teşekkürler.
Bence göz atmayıp tamamını okumalısınız. Daha sağlıklı bir eleştiri olabilir böylece.
Şimdi tasavvuf konusunda çok bilgin sayılmam fakat benim bu yazıdan önce de savunduğum bir düşünce var. Bence gerçek din sadece ve sadece kutsal kitaptan öğrenilmeli. Bu her din için böyle olmalı. İslam için konuşursak hz. Muhammete ait olduğu söylenen ( hadis ) sözler, farklı mezhepteki insanların dini farklı farklı anlamlandırması, bence bunlar çok yanlış. Yani tabi ki hz Muhammedin söylediği doğrudur ben yanlış demiyorum ama sıkıntı o sözün aslında hz Muhammede ait olmadiğını söyleyen biriyle tanışırsan başlar. Kuran değiştirilemez diyoruz ama hadis değişmez, değiştirilemez demiyoruz. Tasavvuf için acı çekmek davincinin şifresini okuyan varsa eğer paganların inanışlarında olduğu yazılmış. Peki bizim Mevlanalar, Ahmet yeseviler, Yunus emreler niye kendilerine bu kadar acı çektirmişler, niye kendilerine iyi davranmamışlar da sürekli acı. Halbuki Kuran vücudunuza iyi bakın bundan da hesaba tutulacaksınız der. Ahmet yesevi ne için kendini bir çukura atıp aç susuz beklemiştir?
Sonuçta benim düşüncem kısa ve öz: Din tanrının bizzat gönderdiği kutsal kitaplardan okunur, okunmalı. Onun bunun lafıyla din olmaz. Ayrıca din saf olmalı her kafadan çıkan ses dini bozar.
Ben de bundan dolayı diyorum, tasavvufu dini bir görüşle bir tutmamak gerekli, bir spiritüel görüş olarak ele almak gerekir diye. Yetkin birisi olsaydım, uzun uzun açıklayabilirdim fakat benim de dinler veya spiritüel görüşlerle alakam pek yok. Fakat şunu söyleyebilirim ki, bu tarz şeyler farklı deneyim ve sınama testlerine dayanır, kimi öğreti 'misal' bir bardak psikoaktif karışım ile insan zihnini farklı yerlere götürür ve farklı şeyler yaşatır, kimi öğreti oruç vesaire, meditasyon ile zihni boşaltarak ilahi aydınlanma ve benzeri amaçları gerçekleştirmek ister. Demek istediğim, bu amaçlara ulaşmış, bu hissi yaşamış insanların düşündükleri ve o konu hakkında hissettiklerini bilmeden, deneyimlemeden üzerine yorum yapmanın anlamsız olacağı. Arabaya binmeden, araba yolculuğunu riskli olmasını yorumlamak gibi. Dışarıdan her türlü fizik kuralını ölçüp biçerek bir arabaya fiziken ne olacağı izlenerek bilinebilir belki fakat içeriden edinilecek bilgi ne tarz bir bakış açısı verecek bilinmez. Tabi bunun bugün ki boyutu da var, tekkeler, zaviyeler, tasavvuf mekanları bugün artık kör cahil ve baskıcı bir din anlayışı ile faaliyet gösteren, yobaz işletmevari mekanlar olabilir, var olan çok var... Bu konuda bir diyeceğim yok. Hadis dinine ise kesinlikle karşıyım, eğer merak uyandırırsa dini inancım, bir şeye inanmıyorum fakat kur-an dinine nötrüm üzerine yorum yapmam. Ancak hadisler ışığında alınan dini kararları ve yapılan eylemleri kati suretle saçma ve yanıltıcı bulurum. Tek görüşüm budur. Umarım derdimi, daha doğrusu düşüncemi anlatabilmişimdir. Tekrar teşekkür ederim.
56
« : 13 Nisan 2015, 22:47:13 »
Son yazısının içeriğine göz attım ve bana öyle geliyor ki, girmesinin pek iyi olmayacağı konulara girmiş. Tasavvuf, üzerinde herkesin bir fikir belirtebileceği kadar berrak ve açıklanabilir bir konu değildir.
Aynı zamanda ermek, ilahi varlığa şahit olmak gibi kavramları içeren başka spiritüel görüşte çok fazla yoruma açıktır. Budizm, Sufizm, Şamanizm ve benzeri yollar gibi.
Benim yazı hakkında yorumuma gelecek olursam; Zaman kaybıydı. Tasavvuf ile sınırlı kalmayayım, dünyamızdaki bütün "arayış", "erme" amacı güden görüşler hakkında kesin yargılara varmak her yiğidin harcı değildir.
İllüminati ve diğer şeyler hakkında teoriler üretirken iyiydi, kitap sahibi de oldu. O şekilde devam etmeli derim ben.
Teşekkürler.
57
« : 28 Mart 2015, 20:42:10 »
Hoşuma gitti, gelecek vaadeden bir başlangıcı var. Bir başlangıç bölümüne pekte benzemese de, bu bir roman değil, kabul edilebilir bir şey.
Bence devam etmelisin, hatta Alfred karakterinin de sıradan bir karakter olduğunu düşünmüyorum. Bütün bunlara verdiği tepkiler aşırı değil bence, hatta ölü taşıma işine bile soğukkanlılıkla girdiğini düşünülürse hiç normal değil.
58
« : 24 Temmuz 2014, 04:56:57 »
Satış kısmını bilmem fakat, dünya büyük bir kağıt kıtlığı içerisinde. Bu aslında çok uzun zamandan beri günümüze gelen, sancısı daha fazla artan zor bir süreç ve bu süreç daha da zorlaşacak. O vakit e-kitaplara daha sıkı ve daha severek sarılabiliriz.
Kindle gibi e-kitap okumayı kolaylaştıran, sevdiren ve göz yormayan aparatlar var. Gerçekten yatarken bu aygıtla kitap okumak insana çok rahat geliyor.
Öte yandan e-kitabın basım maliyeti yok ve elektronik ortamda bulunan bir unsur. Bundan dolayı indie tarzı kitapçılığa, edebiyat türlerinin yayımına, insanların çeşitli romanları, öykülerini bağımsız bir şekilde yaymasının güzel bir yoludur. E-kitap konusunda geliştikçe bu konuda da daha fazla ilerleme kaydedeceğiz.
Çünkü eserlerimizi yayınlamak için gereken tek materyal içinde epub veya pdf düzenlemeye yarayan bir program bulunan kişisel bir bilgisayar oluyor. Hepimizin bilgisayar sahibi olduğunu düşünürsek ve piyasa da bir sürü ücretsiz yayılan e-kitap düzenleme programı olduğunu var sayarsak bir insanın indie tarzda bir kitap yaratımının ne kadar fonksiyonel ve kolay olduğunu görebiliyoruz.
Zaten format elektronik ortamda bulunduğu içinde, burası veya başka edebiyat siteleri gibi sitelerde, e-kitap havuzlarında çabalarını yaymak konusunda bir sıkıntı çekmezler. Hatta günümüzde halkla ilişkiler ve tanıtım faaliyetlerinin yarısından çoğunu kullanan sosyal medya ve elektronik ağları da verimli bir şekilde değerlendirerek kendilerini tanıtmış olurlar.
Umuyorum ki, çok kısa bir süre içerisinde böyle bir kültürle karşılaşabiliriz.
59
« : 11 Temmuz 2014, 00:25:42 »
Bunun sebebi bana kalırsa yazma alışkanlıklarımızı hangi yönde kullandığımıza bağlıdır. Burada "yazmak" derken, kağıt ve kalemi kast ediyorum.
Şimdi kağıt ve kalemi ömrümüz boyunca ne amaçla kullandığımıza dikkat edersek ortaya çıkması olası ihtimaller;
Ömrümüzün belli bir kısmı öğrenci olarak geçmiştir ve bizler alfabeyi, bunları birleştirip kelime yapmayı ve bu kelimelerle anlamlı cümleler oluşturmayı okullarda öğrenmişizdir. Fakat güzel başlayan bu yolculuk bazılarımız için pekte zevkli gitmez, çünkü öğrencilik hayatı sürekli kısıtlamalar ve stresle, korku ve panikle dolu olabilir. Öte yandan bizim sistemimizde bana göre öğrenciler, çocuklar yaratıcı çalışmalar yapmaya yöneltilmiyor. Yani nasıl açıklayabilirim bilmiyorum ama bizim matematik bilimimiz yok, matematik dersimiz vardır. Edebiyat sanatımız yoktur, edebiyat dersimiz vardır. Bu nedenle devamlı not tutarız, bu notları tutarken belli bir sisteme ve düzene uymamız gerekir ve sınırlarımız vardır. Bilimin veya sanatın sınırsızlığı içinde kaybolup heyecanlanmayız ve yazma eylemini gerçekleştirirken tamamen ezberimiz bizi kontrol eder.
Bilgisayar ve internet ile tanışmamız ise daha farklı ve eğlenceli aslında hepsinin biraz harmanlanmış halinin sınırsız dünyasına düşmenin yarattığı bir seviye atlama var. Artık ne öğrenmek istediğiniz sizin parmaklarınızın ucundadır. Onu kötü veya iyi işleriniz için kullanmanız tamamen sizin tasarrufunuzdadır. Zamanla bir foruma kaydolabilir, bir blog sahibi olabilir, bir sosyal medya hesabında paylaşımlar yapabilirsiniz ve bu paylaşımlar, düşüncelerinizi belirttiğiniz yazılarınız veya öyküleriniz klavyeden dökülmüştür. Yani bu tarz şeyleri yaparken bir sistematiğe ve ezbere bağlı kalmadan, tamamen zihin gücünüz ve yaratıcılığınız ile oluşturmuşsunuzdur. İşte bu klavyenin yarattığı farkındalık olabilir.
Toparlamak ve özet geçmek gerekirse, biz aslında hiçbir zaman toplum olarak kağıdı ve kalemi yaratıcı çalışmalarımızın birer unsuru olarak görmedik ki... Bundan dolayı bizim beynimizden, kalemimize akan yolun tıkanıklığı, bilinçaltının ve alışkanlığın ürünüdür bana göre.
Elektronik cihazlarla bu işimizi görmediğimiz yıllarda bile bizim ülkemizde bu tarz yazınların daktilo gibi makinelerde yazıldığı olmuştur ama o dönemin alternatifsizliğinden ötürü elbette kağıt ve kalem kullanan değerli sanatçılarımız olmuştur. Onları tenzih eder, sözlerimi bugünün insanlarına atfeder, genelleme yaptığımı belirtmek isterim.
Bizler elektronik ve global dünyanın insanları olarak kendimizi burada rahat görüyoruz ve bundan dolayı zihnimizden klavyeye akan yol daha berraktır.
60
« : 13 Haziran 2014, 19:08:40 »
 Callandor'da epey karizmatik bir silahtır. Hem normal bir silah, hem de bir sa'angreal olarak kullanılabilmesi fonksiyonelliğini gösterir. Kılıç olmayan kılıç...
|
|
|