Ben buna pek katılamıyorum. "Bir Türk'ün esas hedefi, önce yurt içi, sonra yurt dışı olmalıdır" olarak düzeltebilirim anca. Çünkü eser iyiyse, konu sadece yerel kültüre değil evrensel kültüre hitap ediyorsa, neden sadece Türkiye'de yayınlansın ki? En azından çevrilip birkaç ülkede yayınlanması denenebilir.
Ancak Orta Doğu ve Balkanlar ve birkaç yeri kapsayacak şekilde olabilir bu. İngilizceye basılacak olması pek olası olmaz. Orada doğup büyüyen bir Türk belki bunu becerebilir ama oraya adımını dahi atmamış birisi buradan yazdığı kitabı orada bastırabilmesi için ancak ve ancak dizisinin yapılmış olması gerekir derim.
Kitap dediğiniz kadar patlarsa zaten, ya dizisi yapılır, ya filmi ya da oyunu... Lakin dediğiniz doğru ilk hedeften sonra, çok çok zor bir amaç koyulup yurt dışı hedeflenebilir. Hayallere ket vurmaya lüzum yok.
Araştırdığıma göre kitabınızın yayımlanmasına öncelik eden menajerler varmış. Özet gibi bir şeyi onlara yolluyorsunuz. Beğenmeleri sonucunda yayınevleriyle görüşüyorlar. Kitap basılana kadar da sizden para almıyorlar. Ne kadar doğru bilmiyorum ama bizim piyasadan çok farklı olduğu açık.
Bizim "torpil" geleneğimizin profesyonelce yürütülmesinden başka bir şey değil. Her sektörde artık bu var, denetleyici kurumlarla, üretimi elinde bulunduran, hatta karar veren kurum, kuruluş ve kişilerle bağlantısı olan, lobi faaliyetleri yürütebilecek kişiler menajer oluyor. Senin kazandığından pay alıyorlar.
Bizde hatır için yapılan şey onlarda bir sektöre dönüşmüş yani. Boks gibi bir spordan dünyanın en çok para kazanan sporcusunun çıkmasının nedeni de bu şov dünyasını çok iyi tanıyan menajer, promotörler... Bir endüstri olarak ele aldığımız zaman kitap sektöründe de bunun olmaması için bir neden yok.
Senin Twitter'da 5 milyon takipçin olsun, eminim ki o zaman iyi veya kötü bir kitap çıkarmana izin verirler herhangi bir ülkede. Yeter ki kitlen orada olsun. Ancak sade bir vatandaşı ele alıyorsak, o ülkeyi bilmeyen, oranın vatandaşı olmayan, oranın vizesine bile sahip olmayan birinin kitabını ne kadar iyi olursa olsun niye bassınlar diye aklıma gelmiyor değil. İyi kurgunun sonu gelmez ki, kitap olmaya değer tonlarca kurgu kasalarında duruyordur zaten ve yeni bir tanesini okumaya değer neden bulsunlar?
Kötü yazılmış olmasından çekinirler demiyorum, lakin bu adamlar zaten her gün gelen kurgulardan kafasını çıkarabildiklerini sanmıyorum. Böyle durumlarda araya senin dediğin gibi menajerler, tanıdıklar falan filan girer, popülarite girer, belli bir alanda gösterilmiş uzmanlık girer. Girer oğlu girer yani...
Kurgunun güzelliğinden çok yanındaki parametreleri de önemlidir. Başka bir ülkenin vatandaşı olmak, İngilizce yayınlar için oldukça eksi bir parametredir bence. Üstelik Türk vatandaşısın, burada kötü olan etnik kökenin farklılığı değil o coğrafyada bile bulunmamış olman, orayla ilişkilerinin olmaması, seni kimsenin tanımaması, sana ön yargı ile yaklaşılma ihtimali. Ve daha bir çok şey... Bürokratik meselelerden bahsetmedim bile. Bütün bunlar birer külfet basacak yer için.
Ama her şeye rağmen %100 yok diyemem. %99 diyebilirim... Bu tarz konularda hiçbir şeyin imkansız olmadığı için o da.