Kayıt Ol

Hangi Kitabı Okuyorsunuz ve Eleştiriniz

Çevrimdışı Neysis.

  • *
  • 3
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #930 : 01 Şubat 2012, 19:44:32 »
Küçük Mucizeler Dükkanı - Debbie Macomber

Efm çok tatlı, hoş, insanı böyle devamlı gülümseten bi eserdi ve çok güzeldi. Hani sıcacık romanlar olur ya, nolacağını, nasıl gelişeceğini değilde, insanlar mutlu olacaklar mı gerçekten diye bekleyerek okursunuz, öyle bi şey (: Marian Keyes'in tarzında yazan bir bayan bu da, onu da çok severdim zaten (: Tavsiye edilesi. (:

Bu akşam Tanrıça serisinin 3. kitabı olan Işık Tanrıçası'na başlıyorum bakalım o nasıl gidecek (:

Çevrimdışı hanne

  • **
  • 326
  • Rom: 4
  • maybe one day...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #931 : 21 Şubat 2012, 20:44:22 »
Od -İskender Pala
Yunus emre hakkında okuyabileceğim en güzel eserlerden biri olduğunu düşünüyorum.Ben nadir şekilde bir kitabı ikinciye okurum üzerinden zaman geçmesi gerekir ama bu kitabı bitirince tekrar başlayabilirim. ^^
....Sanki bir erik ağacına çıkmıştım da orada üzüm yiyordum  ama bahçe sahibi gelince cevizleri neden yediğimi sormuştu....

Çevrimdışı daifunka_vc

  • ***
  • 618
  • Rom: 20
  • Kronik Öğrenci
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #932 : 28 Şubat 2012, 23:27:30 »
A Storm of Swords. Kendisinin şu aralar okumakta olduğum ikinci yarısı, sinirden fırlattığım ilk kitap olma özelliğini taşıyor. (Ders kitaplarım hariç tabii ki.) O kadar muhteşem olmuş bir kitap kendileri. :D

Bu kitabın en kuvvetli yönleri, çokça duyduğumuz ama yeni ortaya çıkan mükemmel karakterler, bu uzunlukta bir kitaba göre beklenmedik hızda gelişen olaylar ve mükemmel POV seçimleri olmuş. Şu ana kadar okuduğum kitapları arasında, serinin açık ara en iyi kitabı olduğunu söyleyebilirim. (Daha bitirmedim kitabı; ama şu saatten sonra kitabın herhangi bir düşüşe geçeceğini zannetmiyorum.) Hoş, belki bu kadar iyi özelliği bir arada bulundurması, 4. ve 5. kitabın daha zayıf kalmasına yol açmış gibi görünüyor.
There are two secrets to becoming great. One is never to reveal all that you know. - PS:T

Çevrimdışı Legend

  • ***
  • 590
  • Rom: 18
  • I write because your wrong
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #933 : 28 Şubat 2012, 23:43:42 »
Fırtına Büyücüsü - Dresden Dosyaları 1.Kitap

Uzun ve yoğun bir okuma macerasından sonra aldığım için kendisini ve sınav zamanıda geldiği için elime aldığımdan beri kaplumbağa hızında oku(maya zorluyorum kendimi)yorum. Şu darboğazdan çıkıp, eski günlerime dönmeyi ve buraya daha çok mesaj atmaya can atıyorum ama martın sonuna kadar böyle maalesef benim için.

Kitaba gelirsek. Daha 85'te olan benim için olaylar yeni ısınıyor. Ama buraya kadar bilindik sıkıcı kitap başlarının aksine beni iyi getirdi. Yorumlarda sürükleyiciliğin gittikçe artacağını söyleniyor. Bende o girdaba doğru giderek yaklaşıyorum diyeyim.

Çevrimdışı zekican5

  • **
  • 320
  • Rom: 0
  • .............
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #934 : 29 Şubat 2012, 12:55:07 »
Yüzüklerin efendisi-Kralın dönüşü .Bu seriyi tam olarak 52. okuyuşum.Şimdi bu manyak kaç kere okuduğunu mu sayıyor diyeceksiniz ama napayım alışkanlık işte :)

Çevrimdışı LegalMc

  • ****
  • 1215
  • Rom: 33
  • Unimpressed was his default state.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #935 : 15 Mart 2012, 21:41:15 »
Varolmayanlar

Kitabı birçok yerde gördüm, övüldüğünü duydum ve hemen edindim. Malesef beklediğimi bulamadım henüz kitapta. Gerçi ilk 160 sayfadan sonra -ne söylesem spoiler- bir şeyler oluyor, kitap hareketlenmeye başlamasa da nelerin savunulduğunu anlamaya başladım. Geçiş kısmı çok uzun sürmüş kısacası, daha kısa olabilirdi. Kitabı bitirince daha detaylı bir yorum yapacağım.
Yaşasın!
Ne kadar da ideolojik yaklaşıyoruz birbirimize.

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #936 : 15 Mart 2012, 23:36:12 »
Ankara'da Soğuk Gece'ye yeni başladım. Okumadan önce uzun süre kitaplığımda kaldı, açıkçası da pek bir beklentim yoktu kitaptan. Ama okumaya başladığım5 ilk sayfalarda inanılmaz derecede sardı. FRP severlerin mutlaka okumasını isterim -ki zaten onlar benden çok çok önce okumuşlardır. :) - Özellikle büyü ritüellerinin gerçekleştirilme şekli çok hoşuma gitti.

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #937 : 16 Mart 2012, 22:21:21 »


Wasteland. Hoz comics tarafından 2010 yılında yayınlandı. Geçen sene elime geçmişti ve bu kaçıncı okuyuşum kim bilir. Harika bir post-apocalyptic senaryo; içinde metafizik öğeler de barındırıyor. Sanırım okuyucu tarafından değeri anlaşılamadı ki 2. sayısını hiç basmadılar.
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı zekican5

  • **
  • 320
  • Rom: 0
  • .............
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #938 : 17 Mart 2012, 23:29:56 »
Yaşlı adamın Savaşı... Gayet güzel bir kitap ben 152. sayfasındayım ama asıl gelişmeler yavaş yavaş başlıyor.Herkeze öneririm... :)

Çevrimdışı minrand

  • **
  • 80
  • Rom: 19
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #939 : 21 Mart 2012, 16:32:52 »
Terry Pratchett-Büyünün Rengi

Kitap Diskdünya serisinin ilk kitabı. Kitap hakkında söylenebilecek çok fazla şey var ama benim ilk
söyleyeceğim şey kesinlikle kendine özgü bir tarzı olduğu. Zaten bir kaplumbağanın üzerindeki 4 filin sırtına tepsi şeklinde yerleştirilmiş bir dünyadan bahsediyoruz sanırım kitaptan orijinal bir şeyler beklemek çok da anormal değil.

Kitapta bir fantastik kurguda olması beklenen neredeyse herşey var. Tanrılar ejderhalar, kahramanlar, büyücüler, dilenciler loncası, katiller loncası... Şöyle ufak farklılıklar var yalnız. Diskdünya'da tanrılar olayların nasıl gelişeceğine karar vermek için zar atarlar ve boş zamanlarında da ateistlerin camlarını kırarlar. Ejderhalar yalnızca siz onların var olduğuna inanırsanız var olurlar.Bu dünyadaki büyücülerin en büyük amacı diskdünyanın üzerinde durduğu kaplumbağa olan A'Tuin'in cinsiyetini belirlemektir,  çünkü bu bilgi dünyanın kaderini yakından ilgilendirir. Ve de büyücüler Görünmez Ünüversite'de eğitim alırlar. Yukarıda  anlatmaya çalıştığım gibi Diskdünya bilindik fantastik evrenlerden birazcık daha farklı bir dünya.

Büyünün Rengi fantastik kurgu ve mizahın mükemmel bir karışımı. Kitabı fantastik kurgu eserinden ziyade fantastik kurgu parodisi olarak da görmek mümkün. Kitap boyunca genel olarak fantastik kurgu klişeleri tiye alınıyor zaten. Yazarın mizahi yönünün çok kuvvetli olduğu bir gerçek ama kitap salt komedi demek yazara ve kitaba haksızlık olur. Kitapta yer yer çok ince politik-kültürel-dini göndermeler de mevcut. Ayrıca diyaloglar sizi çoğu zaman kahkahalara boğsa bile uzun uzun düşünmenize sebep olan diyaloglar da mevcut. Hepsinden öte yazarın hayalgücü ve alışılmışın dışındaki düşünce tarzı kitabı değerli kılıyor. Yazar alışılmış kalıpların dışında düşün "think outside the box" sözünü benimsemiş hatta yaşam mottosu haline getirmiş bence. Hiç sorgulamadan kabul edilen fikirlerin sorgulanması, o fikirleri temel alan sistemlerin yıkılıp yerine yeni sistemlerin kurulması kitaba değer katan başka bir etmen.

Kitap Ankh-Morpork şehrine İkiçiçek isimli Karşıağırlık Kıtası'ndan bir turistin gelmesiyle başlıyor. İkiçiçek yaşadığı kıtada canı sıkılmış bir risk hesaplayıcısı ya da Diskdünya'da bilinen şekliyle skortacıdır. Bir gün Diskdünya'nın efsanevi güzelliklerini görmek ve sıkıcı hayatını biraz olsun renklendirmek adına dünyayı dolaşmaya karar verir. İkiçiçek yolculuğunun başında Rincewind isimli büyücüyle karşılaşır ve onu seyahat
rehberi olarak tutar. Her ne kadar turizm ve turist kavramları (Rincewind turist sözcüğünün gerizekalı anlamına geldiğini düşünmektedir) Ankh-Morpork şehrine yeni olsa bile Rincewind çok iyi bir ücret
karşılığında seyahat rehberi olmayı kabul eder ve olaylar gelişir. Büyünün Rengi, Rincewind ve İkiçiçek'in başından geçen birbirinden bağımsız diyebileceğimiz 4 hikayeden oluşuyor.

Kitabın dili çok akıcı, kitabın inceliği ve hikayenin sürükleyiciliği bununla birleşince kitap bir çırpıda bitiyor zaten. Yazar ayrıca diyalog yazma konusunda çok başarılı, doğuştan korkak Rincewind ile aşırı iyimser İkiçiçek'in diyalogları ayrı bir güzel. Karakterlere gelince yazar yan karakterler  için hiç çaba sarfetmemiş kendisine bir savaşçı lazım olduğunda hemen klişe bir savaşçıyla işini halletmiş. Özetle yan karakterler de genellikle fantastik kurgu stereotiplerini kullanılmış. Ama ana karakterler de durum tamamen farklı. Rincewind karakteri çok başarılı ve iyi kurgulanmış bir protagonist. Kendisi karşılaştığım en sıradışı büyücülerden biri, gerçi büyü yapamadığı daha doğrusu bildiği tek bir büyü olduğu gerçeğini göz önüne alırsak bu durum çok şaşırtıcı değil sanırım. Yan karakterlerden ölüm de çok fazla gözükmemesine rağmen beni etkileyen bir diğer karakter.

  
Kitabın olumsuz yönlerine gelince kitabın içine girmek çok kolay değil. Kitabın başlarında çok fazla kişi,şehir,kavram öğrenmeye çelışıyoruz ve bu durum okuyucunun işini biraz zorlaştırıyor. Kitabın sıradışı tarzını da düşününce kitabın başlarında bir kaç kez kitabı bırakma fikri akla geliyor. Daha önce söylediğim gibi yan karakterler üzerinde fazla durulmamış. Bir de şöyle bir durum var kitapta. Herhangi bir anda belirli bir sebebi yokken ya da  okuyucuya hiç ipucu verilmeden rastgele bir şey olabilir ve hikayenin akışı tamamen değişebilir. Yani tutarlı bir olay örgüsü yok kitapta, "Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi" ile benzerlik gösteriyor bu açıdan biraz. Fakat bu durum bir eksiklikten ziyade tarz meselesi bence ama niyeyse buraya yazdım. Ayrıca yazar bazen İngilizce kelime oyunları kullanarak espiri yaptığından çeviri okurken bazı espriler arada kayboluyor ne yazık ki.

Serinin şu ana kadar yazılmış 39 kitabı var ve bunların 13'ü Türkçe'ye çevrilmiş durumda. Böyle uzun soluklu bir seriye başlama kararı çok kolay verilemese de Diskdünya'ya en azından bir-iki kitabına şans vermek gerekiyor bence.  
"oh lord, if there is a lord,
save my soul, if i have a soul."

Çevrimdışı Kaze

  • **
  • 154
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #940 : 23 Mart 2012, 00:10:23 »
Ben Efsane - Richard Matheson

Matheson'ın 1954'te kaleme aldığı, şimdiye dek 3 kez sinemaya uyarlanmış, Türkçede 3 defa farklı isimlerde basılmış (Hepimiz Vampiriz / 1972, Gecenin Konukları / 2000, Ben Efsane 2003) kimilerine göre Korku/Gerilim, kimilerine göre Bilimkurgu baş yapıtı.

Robert Neville haçı vampirin yüzüne tutar fakat vampir korkmak şöyle dursun, pis pis güler kendisine. Haç her daim işe yaramamaktadır, önceleri buna bir anlam veremez fakat sonunda bulur, "Her vampir Hristiyan değildir."

Kitap bu ve bunun gibi vampirlere dair pek çok tez öne sürüyor ve Robert Neville vampirlere karşı genel inanışları belli bir mantığa oturtarak hayatta kalma şansını arttırmaya çabalıyor.

Kitabın korku/gerilim türüne ait olduğunu düşünmüyorum. Nitekim okuma fırsatı bulursanız kitabın içinde daha çok bir adamın zihinsel bunalımları, yalıtılmışlığın ve yalnızlığın boyutlarının bir kıyamet sonrası dönemi arka planında okuyucuya aktarıldığını göreceksiniz.

Türkçe baskılarının hiç birisinin baskısı mevcut değil fakat "Gecenin Konukları" ve "Hepimiz Vampiriz" adlarıyla yapılmış baskılarını sahaflarda bulmak mümkün.
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #941 : 30 Mart 2012, 18:15:10 »
Asker Kaçağı: Savaşa Karşı Bilimkurgu

Philip K.Dick'ten Alfred Bester'a kadar birçok bilimkurgu ustasının anti-militarist öyküler yazdığı ilginç bir hikaye kitabı. Ancak benim bunu yazma nedenim kitabı bitirmeye yaklaşırken karşılaştığım bir öykü oldu.

Katherine MacLean ve Tom Condit'in yazmış olduğu "Anlaşmak Kolay Değil" adlı öyküsünde bir araştırma gemisinin adı Kemal Atatürk o.O. Hatta çevirmenler not düşmüş: bu yazarların seçtiği isimdir, çeviride eklenmemiştir diye. Daha da ilginci, telepatlarla dolu bu gemiye köleleştirmek için saldıran bir imparatorluk var. Bu nokta da durup yazar adlarını kontrol ettim. Sevineyim mi, şaşırayım mı, yoksa şüphe mi edeyim bilemedim.

Çevrimdışı minrand

  • **
  • 80
  • Rom: 19
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #942 : 10 Mayıs 2012, 12:14:06 »
Diyardaki Bela'yı yani İnançsız Thomas Covenant Yıllıkları'nın birinci kitabını uzun süredir okumak istiyordum. Kitabı geçenlerde bitirdim ve şimdi kitaba bu kadar geç başladığım için kendime kızmakla meşgulüm. Kitapta bir epik fantaziden beklediğim çoğu şey ve daha fazlası vardı. Devam etmeden önce hemen kötü haberi vereyim. Serinin şu ana kadar yayımlanmış 9 kitabı var ve serinin onuncu ve son kitabı The Last Dark'ın 2013'te yayımlanması bekleniyor. Ülkemizde ise birinci ve ikinci kitap sırasıyla Phoenix ve İthaki tarafından basıldı. Serinin devamı gelecek mi bilmiyorum ama son kitabın 2007'de çıktığını göz önüne alırsak fazla umutlanmamakta fayda var gibi.

Kitabın arka kapak yazısı şöyle:

Gerçek bir adam - gerçek olarak bildiğimiz her açıdan gerçek bir adam - kendini birden dünyadan soyutlanmış ve varolması mümkün olmayan bir fiziksel duruma sokulmuş bulur. Seslerin aroması, kokuların rengi ve derinliği, görüntülerin dokusu, dokunuşların ses perdesi ve ses rengi vardır. O yere getirilmesinin sebebinin bir kahraman olarak kendi dünyasını temsil etmek olduğunu söyler bedeni olmayan bir ses. Başka dünyadan    bir  kahramana karşı ölümüne, teke tek cenge tutuşmak zorundadır. Eğer yenilirse ölecektir ve kendi dünyası - gerçek dünya - yok edilecektir. Çünkü o takdirde kendi dünyası hayatta kalmak için gerekli, içten gelen kuvveti haiz değil demektir.

Adam, kendisine söylenenin doğru olduğunu kabul etmeyi reddeder. Ya bir düş ya da bir sanrı gördüğünü iddia eder ve gerçek bir tehlikenin olmadığı, sahte bir ölümüne dövüşe girmeyi reddeder. Bu görünürdeki duruma inanmamaya son derece kararlıdır ve diğer dünyanın kahramanı tarafından saldırıya uğradığında dahi kendini savunmaz.
 
Soru: Adamın davranışı cesurca mıdır, yoksa korkakça mı? İşte bu, ahlakın temel sorunudur.

Ahlakmış! diye kendi kendine hırıldadı Covenant. Lanet olsun, kim uyduruyor bunları?


Kitap hakkında söylenmesi gereken ilk şey, Thomas Covenant'ın yani serimizin baş karekterinin gayet başarılı kurgulanmış bir anti-kahraman olduğu. Belki kendisi bir Elric (bkz:Elric Destanı) değil ama favori anti-kahramanlarımdan biri olmaya aday şu anda. Bu tarz bir tahmin yapmak zor ve bazen çok isabetsiz sonuçlar da ortaya çıkabiliyor ama eğer Elric Destanı'nı sevdiyseniz bu kitabı(seriyi) da sevme ihtimaliniz bir hayli yüksek bence.  

Covenant en hafif tabirle geçinilmesi zor bir insan. Sanırım kendisini bencil, korkak, nankör, rezil bir adam olarak betimlemekte mümkün. Eğer kendisinin güçlü bir savaşçı olduğunu düşünüyorsanız durum tam olarak öyle de değil. Kendisi zayıf, güçsüz, hasta ve hastalığının izin verdiği ölçüde de zalim birisi. Kendisi aptal değil ama çok zeki olduğu da söylenemez.

Karakterimizin böyle şekillenmesinin sebebi diyebileceğimiz ya da onun neden böyle bir insan olduğunu anlamamıza yardım edebilecek bir durum var. Thomas Covenant bizim dünyamızda lepra denilen çoğunluğun ise cüzzam olarak bildiği hastalıktan muzdarip. Burda biraz duraklayıp cüzzam hakkında konuşmak gerekiyor sanırım. Çünkü yazarımızın da dediği gibi eğer bir kez bu hastalığa yakalanırsanız cüzzam sizin tek gerçekliğiniz olur ve hayatınızın sonuna kadar geriye kalan her şey ikinci plandadır. Karakteri anlayabilmek için bu hastalığı anlamak gerekiyor bence. Cüzzamı da sanırım en iyi anlatabilecek insanlardan birisi Stephen Donaldson bu sebeple kitaptan alıntı yapıyorum.


Cüzzam insanlığın tüm dertleri arasında en anlaşılmaz olanıdır. O bir sırdır tıpkı canlı ve cansız nesneler arasındaki ince ayrım gibi bir sır. Tabii ki hastalık hakkında bildiğimiz şeyler var ; ölümcül değildir, alışageldik türden bir bulaşıcılığı yoktur, çoğu zaman uzuvlardaki ve göz korneasındaki sinirleri yok ederek etkiler. Çoğunlukla sakatlıklar yaratır; çünkü bedenin hissederek ve acıya tepki vererek kendini koruma yetisini etkisizleştirir; bu ileride tümüyle sakatlıkla, yüzün, kolların ve bacakların biçiminin had safhada bozulmasıyla , körlükle sonuçlanabilir; ve geri dönüşü yoktur, çünkü ölmüş sinir hücreleri yenilenemez. Antibiyotik kullanımıyla gerçekleşen uygun bir tedavinin hastalığın yayılımını durdurabildiğini ve sinirlerdeki kötüye gidişin bir kez önüne geçildikten sonra uygun ilaç kullanımı ve tedaviyle hastanın kalan yaşamı boyunca hastalığı kontrol altında tutabildiğini biliyoruz. Bilmediğimiz şey ise belli kişilerin hastalığı neden ve nasıl kaptığı. Kanıtlayabildiğimiz kadarı ile, hiçbir neden olmadan bir anda ortaya çıkıyor. Ve bir kere bulaştı mı şifa bulmak için umutlanamazsınız.


Hastaların çektiği inanılmaz acılar bir yana hastalığın bir de psikolojik yanı var ki sanırım hastalığın en çok korkulan illetlerden biri olmasının sebebi psikolojik etkileri. Cüzzamlı olmak demek toplumdan izole edimektir; aslında lanetlenmek demektir. Cüzzamlı hastalar uzun yıllar yaşayabilir ama hastalığın ilerlemesiyle birlikte artan sakatlıkları yüzünden çoğu zaman kendi kendilerine bakamazlar. Bu durum  cüzzamlıların dışlanmışlıklarını daha çarpıcı hale getiriyor. Cüzzamlıların dışlamasının çeşitli nedenleri var tabi. İlk ve en çarpıcı olanı cüzzamlıların deforme olmuş vücutlarının çirkinlikleri ve vucutlarından yayılan dayanılmaz nahoş kokular. İkinci neden ise hastalığın sebebi ve de bulaşıcı olup olmadığının bilinmemesinin yarattığı o büyük  gizem.  İnsan bilmediği(anlayamadağı) şeyden korkar denilir ve cüzzam da bu duruma bir istisna değil ne yazık ki. Özellikle Ortaçağ'da hastalığın sebebinin ve tedavisinin bulunamayışından ötürü cüzzamın bir çeşit ceza olduğu inanışı oldukça yaygınmış. Tanrının gazabı, içimizdeki sapkınlığın dışa vurumu ve de ahlaki yozlaşma en popüler cüzzam nedenleri olarak biliniyormuş bu dönemde. Kesin olan ve ne yazık ki değişmeyen tek gerçek ise cüzzamlı  olmanın çoğu zaman ölene kadar süren bir yalnızlığa mahkum olmak anlamına geldiği.

Kitaba ve karakterimize geri dönecek olursak Thomas Covenant bizim dünyamızda başarılı, evli, çocuklu bir yazardır. Bir gün elinde bir gariplik olduğunu farkedip hastaneye gider ve orda cüzzamlı olduğunu öğrenir. Daha sonra eşi onu terkeder, toplum tarafından dışlanır ve bir gün tam kendisine araba çarpacakken yere düşer ve uyandığında Diyar denilen ve bizim dünyamızdan olabildiğince farklı bir dünyada uyanır. Sonradan Diyar'ın ezeli düşmanı olduğunu öğreneceğimiz Lord Foul(Habis Efendi) kendisine bir çeşit şampiyon olduğunu ve Diyar'ın kaderini belirleyecek bir savaşta ölümüne dövüşmek zorunda kalacağını söyler.  Sonrasında Diyar'ın efendilerine kendisinden bir mesaj iletmesi için İnançsız'ı gönderir ve olaylar gelişir.

Kapak yazısında da dendiği gibi her mantıklı insan gibi Thomas Covenant böyle bir durumun mümkün olmadığını düşünür ve kendisini bir rüyada olduğunu inandırır. Bu mekanın gerçek olduğuna inanmaz çünkü hastalığı mucizevi bir şekilde iyileşmiştir ve bunun imkansız olduğunu bildiğinden bir çeşit halüsinasyon gördüğünden neredeyse emindir. Rüyanın sonunu getirmenin tek yolunun rüyayı yaşamak olduğunu düşünür ve görevi kabul eder. Buradan sonra klasik bir epik fantazi tadında ilerliyor kitap. Thomas Covenant görevini yerine getirmeye çalışırken Diyar'ı boydan boya geçmek zorunda kalır, yeni müttefiklerle tanışıp, maceralar yaşar... Gerçi Thomas Covenant sayesinde bu kısımlar da alışılagelmişin oldukça dışında geçiyor. Diyar bir nevi inancın ve umudun vücut bulmuş hali ve Diyar'daki insanlar da barışçıl, dürüst, yardımsever insanlar. Bu topluluğun arasına İnançsız Thomas Covenant'ı saldığınız zaman okuması oldukça eğlendirici sahneler ortaya çıkıyor. Gerçi kitabı Covenant'ın gözünden takip ettiğimiz için kitabın genellikle depresif bir havası olduğunu belirtmekte fayda var.

Diyar hakkında biraz daha bahsedilmeyi hakeden bir kaç ayrıntı var.Yazarın yarattığı Diyar denilen dünya oldukça başarılı. Kitaptaki büyü sistemine gelince şimdilik ilginç diyeyim ama umut vadeden bir yapı var.  Gerçi biraz daha ayrıntılı işlenseymiş daha güzel olabilirmiş sanki. İnşallah serinin devam kitaplarında biraz daha açar bu mevzuyu. Sonra Diyar'da yaşayan devler var. Bana biraz entleri hatırlattılar nedense ama kendilerini çok sevdim en azından Köpükizci isimli devi. Bir de kanbekçileri, Ra-erleri ve Ranyhynlar var tabi ama onları da siz okuyunca görürsünüz artık. Sadece şunu söyleyip geçeyim kanbekçilerine hayran olmamak çok zor.

Şöyle toparlayayım fazla uzadı sanki mesaj. Thomas Covenant'ı dolayısıyla Diyardaki Bela'yı ya çok seveceksiniz ya da nefret edeceksiniz arada kalmak biraz zor gibi. Ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirm ki kendisi türün yazılmış en gerçekçi karakterlerinden birisi. Kitap bir baş yapıt olmayabilir ama ortalamanın çok üzerinde bir eser bence. Vaktinizi ayırmaya değer olduğunu düşünüyorum en azından. Son olarak aşağıya kitaptan benim çok hoşuma giden iki pasaj koyuyorum belki ilginizi çeker. (spoiler içermez ama yine de spoiler kutucuğuna koyuyorum)  

Spoiler: Göster

Köpükizci'nin sorusu onu düşüncelerin içinde gezinirken yakaladı. "Sen bir öykü anlatıcısı mısındır Thomas Covenant?"

Dalgınlıkla karşılık verdi Covenant. "Bir zamanlar öyleydim."

"Ve bıraktın öyle mi? Ah, üç sözcükle hüzünlü bir öykü. Anlatmış olabileceğin diğer tüm öyküler kadar hüzünlü bir öykü oldu bu. Ama öyküsüz bir yaşam tuzsuz bir denize benzer. Sen nasıl yaşıyorsun böyle?"

Covenant çenesini küpeştenin önüne dayadı ve kollarını kavuşturdu. Tekne hareket ettikçe, Andelain önünde bir gonca gibi açılmaya başladı; ancak Covenant aldırış etmedi, Andelain yerine pruvanın ötesindeki şikayet edip duran suya yoğunlaştı. Bilinçsizce yüzüğüne dokunarak yumruğunu sıktı.

"Yaşıyorum işte."

"Bir tane daha mı?" diye Köpükizci karşılık verdi. "Yalnız iki sözcükle ilkinden daha hüzünlü bir öykü. Daha fazla anlatma tek bir sözle ağlatacaksın beni."


Spoiler: Göster

"Dev benim... benim dostlara ihtiyacım var."

"Neden? hiç dostun olmadığını mı düşünüyorsun?"

Covenant, gözlerini kırpıştırdı ve Diyarda yaptığı her şeyi düşündü. "Saçmalama," dedi.

"O halde bizim gerçek olduğumuza inanıyorsun."

"Ne?" Covenant Dev'in sözlerinin anlamını bulmaya çalışıyor, ama zihni parmaksız eli gibi yetersiz kalıyordu.

"Seni bağışlama gücümüz olmadığını düşünüyorsun." diye açıkladı Köpükizci. "Seni düşler dışında kim seve seve bağışlayabilir ki?"

"Hayır" dedi İnançsız. "Düşler- onlar asla bağışlamaz."

Sonra yalımların ışığı kayboldu, Köpükizci'nin nazik yüzü kayboldu, uykuya daldı.


"oh lord, if there is a lord,
save my soul, if i have a soul."

Çevrimdışı Buzmavisi

  • **
  • 136
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #943 : 10 Mayıs 2012, 13:53:12 »
Ben Buz ve Ateş'in şarkısı serisinin ilk kitabını okudum.

Uzun süren araştırmalarla ve uğraşlarla yazılan bir roman olduğunu düşünsem de benim için daha çok entrikalarla dolu brezilya dizilerini andırmaya başlamıştı romanın sonlarına doğru. Geçen ortam, doğa, dünya vs... bunlar dışında insanların karakter yapıları bu dizilerdeki insanlar gibi: Acımasız, kendisinden başkasını düşünmeyen, seks ve cinselliği ön planda tutan, entrikacılar...

Ve bu kitapta beni tek çeken şey şu oldu: fantastik bir doğa ve yeni bir dünya. Bunun dışında, karakterler çok iç karartıcıydı, biraz da mide bulandırıcı olmaya başlamıştı ensest ilişkiler ve diğer şeyler.

İkinci kitabı henüz okumadım. Umarım bu karamsarlık ve karakterlerin iç karartıcılığı ikinci kitapta biraz olsun daha düzelecektir.
Yepyeni bir fantastik serüvene hazır mısınız?
Anatolya Efsaneleri İlk iki bölüm pdf:http://www.mediafire.com/?uadhvz1vcgmqkct

Yeni Töre'nin ikinci yasası:
Umutlar, inançlar ve dilekler içlerinde bir parça mantık barındırmıyorlarsa hayatları kolayca mahveden boş yalanlara dönüşürler.

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hangi kitabı okuyorsunuz ve Eleştiri
« Yanıtla #944 : 12 Mayıs 2012, 23:36:11 »
Ben Buz ve Ateş'in şarkısı serisinin ilk kitabını okudum.

Uzun süren araştırmalarla ve uğraşlarla yazılan bir roman olduğunu düşünsem de benim için daha çok entrikalarla dolu brezilya dizilerini andırmaya başlamıştı romanın sonlarına doğru. Geçen ortam, doğa, dünya vs... bunlar dışında insanların karakter yapıları bu dizilerdeki insanlar gibi: Acımasız, kendisinden başkasını düşünmeyen, seks ve cinselliği ön planda tutan, entrikacılar...

Ve bu kitapta beni tek çeken şey şu oldu: fantastik bir doğa ve yeni bir dünya. Bunun dışında, karakterler çok iç karartıcıydı, biraz da mide bulandırıcı olmaya başlamıştı ensest ilişkiler ve diğer şeyler.

İkinci kitabı henüz okumadım. Umarım bu karamsarlık ve karakterlerin iç karartıcılığı ikinci kitapta biraz olsun daha düzelecektir.

Aslında kitabın entrikalarla, ensest ilişkilerle ve karamsar karakterlerle dolu olmasının sebebi, yazarın kendisinin de belirttiği gibi tarihi gerçekleri ve fantastikliği harmanlamış olmasıdır. Yani bir nevi amacı okuyucuya gerçekleri fantastik bir evrende sunmaya çalışmasıdır. Zaten biraz tarihin saklı kalmış yanlarını kurcalarsak, orada da kitaptaki iğrençlikleri ve acımasız karakterleri bulabiliriz. Bu yüzden serinin diğer kitaplarında da iğrençlikler pek azalmıyor, aksine yazar dozajı biraz daha arttırıyor.
Planemo Syndrome