Aslında güzel bir kurgu oluşturmuşsun @üveybaba ama teorinin bazı noktalarında hatalı olduğunu düşünüyorum.
Kralların Yolu'na dönelim. Dalinar'ın Hıyanet Günü'nü gördüğü görüdeyiz :
Bu görüde benim ilgimi çeken en önemli nokta göz renklerinden garip şekilde bahsedilmiş olmasıydı. Parlayan Sözler'de hatırlarsanız Kaladin Parlayan'a dönüştükten sonra gözlerinin rengi değişmişti. Fakat Hıyanet Günü'ne ait olan görüde önce Shinovar'lı gibi açık tenli bir Parlayan Şövalye'yi görüyor. Sonrasın da ise kendi sözleriyle devam edelim " Adam döndü, bir Alethi gibi derisi bronzlaşmış ve saçları koyuydu. Gözleri en solgunundan maviydi. Hatta doğal olmayan bir şekilde solgundu; irisleri neredeyse beyazdı." Bölümün devamında Parlayanlar'ın her ırktan olduğundan bahsediliyor ve sonlanıyor.
Buradan çıkarttığım sonuç şu ; Göz rengi Parlayanlar için belirleyici bir özellik değil. Bu aklımızda kalsın.
Bu bölümde parlayanın göz renginin açıklığının fırtına ışığını kullanma süresiyle alakalı olduğunu düşünüyorum, yani Kaladin yıllarca fırtına ışığını düzenli olarak kullanırsa onunda göz rengi açılacak ve gözleri daimi bir parlaklık kazanacak diye düşünüyorum. Yani göz rengi parlayanlar için belirleyici bir özellik değil ama gözler parlayanlar için belirleyici, çünkü parlıyorlar.
Parshendi'ler savaş formundayken kendi zırhlarını vücutlarından çıkartabiliyorlardı. Hatta Kaladin bu zırhları sökerek Köprü Dört için bir savunma sistemi kurmuştu. Pare Zırh'larında bu şekilde bir oluşum olabileceği bana çok mantıklı geliyor. Pare Kılıç'larının ölü sprenler olduklarını biliyoruz. Parshendi'ler savaş formundayken kılıç yaratabildiklerine dair hiç bir şey duymadık. Bu da düşüncemi güçlendiriyor.
Parshendiler farklı bir ırklar, tıpkı kabuklarını sırtında taşıyan kaplumbağalar ve savunma durumunda dikenden bir topa dönüşen kirpiler gibi...Parshendilerde amaca yönelik olarak vücutlarını ve zihinlerini farklı formlara dönüştürebilen varlıklar. yaptıkları şeyin pare zırhı veya kılıcı ile bir ilgisi yok...Tek paredarları Eshonai'yi düşünecek olursak; savaş formunun üstüne pare zırhını giyiniyor ve pare zırhı savaş formunda olan bedeninin şeklini alıyor.
Bu kıtada ise Sprenlerin yaptıkları şeyin Parshendilerin açısından ihanet olarak yorumlandığı. Ve Sprenler'in kendileri için ne kadar önemli olduğu. Aynı zamanda Parshendiler Sprenler ile bağ kurdukları zaman Shallan ve Jasnah gibi Shadesmar ile bir şekilde iletişime geçebiliyorlar.
Parshendilerin insanlar gibi sprenlerle bağ kurabildikleri muhakkak...ama Parshendilere ihanet eden sprenlerin hangileri olduğu muğlak, ben ihanetin kızıl sprenlerden kaynaklandığını düşünüyorum.
Sprenler hakkında söylenen en net ifade onların bir fikir olduğu. Burda insan düşünce tarzı ile Parshendi düşünce tarzı arasındaki fark nedeniyle kızıl sprenlerin olduğunu, normal şartlarda uysal ve toplum çıkarları yönünde hareket eden parshendilerin kızıl sprenler(negatif düşünceler) nedeniyle vahşi formlara büründüklerini ve kendi annelerinin bile ölüm emrini vermekte sorun yaşamadıklarını görüyorum. Bence bu durum Parshendilerin sprenler tarafından uğradıkları ihanetin temeli, terk edilen değil terk eden taraf Parshendiler.
Neyse şimdi biraz teoriyi toparlayıp bitireyim. Parshendiler hiç bir zaman Yokelçiler olmadılar en azından tamamen bir ırk olarak. Yani Parshmenler ve Parshendiler evcilleştirilmiş Yokelçiler değiller.
Bu kısımda tamamen aynı fikirdeyim
Parshendiler Hıyanet Günü görevlerini terkeden Parlayanlar'dı. Sprenlerin kendilerine verdiği gücü insanlara da vermeye karar vermesinden sonra onları terk ettiler. Pare Zırhları büründükleri formun eseri, Kılıçları ise terk edip ölüme bıraktıkları sprenler. Sprenler ile çok daha fazla varlık paylaşan Parshendiler görevlerini bıraktıktan sonra fiziksel değişime uğradılar. Uzun süre acı, yalnızlık ve dışlanmışlık yaşadıktan sonra son kalanları Harap Ovalar'a yerleşti Urithiru'nun varlığını sürdürdüğü alana. Pare Kılıçlarına sahip olamayıp , Urithiru'ya geçen kapıyı açamasalar bile orada huzur buldular.
Buraya ise malesef katılmıyorum...Parlayanlar silahlarını ve zırhlarını bıraktıktan sonra dünyaya dağıldılar...Çoğu ailelerinin yaşadığı yerleri, bir kısmı Urithiru civarını tercih etmiş olabilir ama amaçları savaşmayı bırakmak olduğu için bir grup olarak kaldıklarını düşünmüyorum. Harap ovaların haraplığıda aslen terkedilmişlikten geliyor bence. Parshendilerin buraya yerleşmesi ise Gavilar'dan sonra gerçekleşiyor aslında..Savaş kesinleşince çekildikleri bir kale, daha önce yaşadıkları bir yer değil yani. Eshonai annesini ziyaret ederken bu konuda ipuçları veriyor.
Özet olarak şunu söyleyebilirim; Parshendiler toplum olarak yokelçiler değil(toplum olarak değil dememin nedeni Yokelçilerin bir ırk olmama ihtimalini düşünüyor olmam) ve parlayanda değiller. Parshendiler insandan farklı fizyolaojiye sahip bilinçli varlıklar bence…
Sprenler, duygu ve düşüncelerin ruhu, acı sprenleri ve yaratım sprenleri gibi… ve sprenlerin kendi doğalarına yakın olan insanlar ile bağ kurduklarını sanıyorum, böylece kişi ve spren karşılıklı birbirlerini güçlendiriyorlar. Sprenin doğasını oluşturan bir insan onun daha katı olmasını sağlarken, sprende kişinin o doğa çerçevesinde daha güçlü olmasını sağlıyor, bu nedenle de 10 farklı tarikat oluşuyor. Yani her spren her insanı aynı yönde güçlendirmiyor. Bu noktada kızıl sprenler devreye giriyor, negatif fikirler olduklarını düşündüğüm bu spren türü, yıkıma yönelik fırtına formuna girmiş Parshendiler ile kolaylıkla bağ kurabiliyor, ama hali hazırda kullandıkları işçi, eş vs formlarında böyle bir yatkınlık olmadığından o formlarda parshendiler ile bağ kuramıyorlar. Her ne kadar yazar Parshendilerin geçmişte parlayan olup olmadıklarına karar veremedim desede Parshendileri bir nevi parlayana çevirmiş durumda(kırmız parlayan gözler ile) sadece sınıflandırılmamış yada varlığı istenmeyen bir tür