Guguk Kuşu
Robert Galbraith (J.K. Rowling)
_____
Elendil_XX
JK Rowling’in Harry Potter serisi dışında da iyi bir kitap yazabileceğini göstermek için yazdığı “Boş Koltuk” romanını bir türlü okuma fırsatı bulamamıştım. Ama yazarın sahte bir isim kullanarak çıkardığı “polisiye romanı”nı okumak öncelikli olarak çok daha ilgi çekici geldi ve büyük bir merakla kitabı okudum.
Rowling gerçekten de çok usta bir yazar. Buna “Guguk Kuşu” ile tekrar şahit oldum. Farklı ve ilgi çekici karakterler yaratmada ve iç içe geçmiş olay örgüsü oluşturma da ki başarısı takdire değer. Bir kere karakterler çok gerçekçi. Özellikle dedektifimiz Cormoran Strike (karakterin sırf geçmişi ve çalkantılı özel hayatı bile başlı başına bir roman çıkartılacak kadar ilginç bence) ve “kazara” yanında asistanlığa başlamış yardımcısı Robin (aşık olunacak bir kadın karakter!) inanılmaz derecede gerçek. Sanki okurken yanınızda bitiverecekmiş gibiler.
Kitapta ana hikayenin yanında bir çok şey anlatılıyor. Ünlülerin kokuşmuş sahte yaşantılarına tanık oluyoruz. Modacıların, film prodüktörlerinin, paparazzilerin, rapçilerin de dahil olduğu bir “toplum eleştirisi” yapıyor Rowling. Aynı şekilde insanların para için neler yapabileceğini ve nelerden vazgeçebileceğini çarpıcı bir şekilde görüyoruz.
Hikaye boyunca lüks malikanelerde, gece klüplerinde, bakımsız dairelerde ve Londra’nın ilgi çekici bar ve sokaklarında dolaşıyor ve çeşit çeşit insanla tanışıyoruz. Kitap ta ki bahsettiğim karakter yaratımında ki “gerçekçilik” aynı şekilde mekanlarda da karşımıza çıkıyor. Sanki dedektifle beraber sizde o mekanda bulunup sorgulama yapıyorsunuz.
Kitabın yarısından çoğu diyalog şeklinde ilerliyor ve dedektif Cormoran Strike gibi siz de küçük ipuçları yakalayarak katilin kim olduğunu bulmaya çalışıyorsunuz. Kendi adıma bu durumdan çok zevk aldığımı ve heyecanla okuduğumu söyleyebilirim. Sanki bir puzzle tamamlıyormuşsunuz gibi bir his yaratıyor. Kitap bittiğinde de kurgu da ki “kusursuzluğu” fark edip hayran kalıyorsunuz.
Bence yazarın burada ki en büyük başarısı kitap her ne kadar fazlasıyla “gerçek” bir dünya da geçiyor olsa da Rowling’in harika anlatım dili ve büyüleyici tasvirleriyle oldukça “fantastik” görünmesi. Hatta kitap ta ki bir diyalog ta bir gönderme yaparak fantastik edebiyatta olduğu gibi polisiye roman yazmada da “gerçekten iyi” olabileceğini gösteriyor bize.
Bahsettiğim diyalog şu;
“Çok saçma” diye fısıldadı.
“Dedektifliği bırakıp fantastik edebiyata geçmelisin Strike. Söylediklerini ispatlayacak tek bir delilin bile yok!…”
“Yanılıyorsun var!…”
Kitabın finali ise, bence tatmin edici bir şekilde noktalanıyor. Katilin hiç birinizin beklemediği bir kişi çıkacağına garanti ederim, sadece o kadarını söyleyeyim. Apışıp kalıyorsunuz hani!..
Sonuç olarak; benim için harika bir deneyim oldu. Hem iyi bir dedektif romanı, hem de tekrar müthiş bir Rowling hikayesi okumuş olduğum için memnunum. Umarım devam kitabı olan “İpek Böceği”de en kısa sürede dilimize kazandırılır ve okuma fırsatı buluruz.
Bu arada kitabın çevirisi ne kadar iyiyse, sayfa düzeni de bir o kadar kötüydü. Yazı düzeni, kimi yerlerde sıkışık sıkışık kimi yerlerde sayfaya alabildiğine yayılmış bir şekilde karşımıza çıkıyor. Pegasus Yayınevi, umarım diğer baskılarda bu durumu düzeltir.
Yazıyı forum bünyesinde okumak için tıklayın.
Leave a Reply