Okur Yorumları

frankenstein mary shelleyFrankenstein
Mary Shelly
_____
eretrusilden

İlk olarak kitabın konusunu bir kenara bırakıp dilini yorumlamak isterim. Klasik üslup benimsenerek yazılmış bir eser. Birkaç (zorunlu) küçük noktaya değinmezsek neredeyse klasisizm manifestona örnek olarak yazılmış. Diyaloglarda bile asillerin ruhunu sezmemiz mümkün. Tasvirler, mekanlar, yan olaylar ve alttan altta işlenen siyasi konular da bu durumu desteklemekte. Kitabın ruhuna çok uygun olmasına rağmen ölümlerin gösterilmemesi ise, bu yolda bir “ahaaaa!” anı yaşatıyor.

Yazar her ne kadar klasik metinlerden (ve üsluptan) etkilenmiş olsa da sınırsız hayal gücü ve belki de yaşadığı sayısız ölüm ve ayrılık; klasisizme karşı koyar gibi bizi mezarların dibine götürüyor ve ete kemiğe bürünmemizi sağlıyor. Yazarın cesaretinin tek ispatı klasisizmi inceden inceye alaşağı eden bu tutumu değil; ayrıca dönemin kurgu ve yazım dilini de neredeyse günümüz yazarlarıyla kapışabilecek kadar iyi kullanıyor. Neredeyse 1940 larda bırakılmaya başlanan “yazarın kitapta kendini gösterme” etkisini bir an olsun yaşamıyorsunuz; ayrıca (daha önce bir arkadaşımızın da değindiği gibi) atmosferi, mekanı ve yan olayları karakter duygusu ve olay örgüsünü güçlendirmek için kullanıyor. Dönem için anlaşılmaz görünen bu öğeler klasisizm ve modern edebiyat arasında adeta bir ipucu; adeta bir yol haritası.

Bu özelliklerini düşündüğümüzde eserin neden günümüze bir “klasik” olarak ulaştığını anlamak pek de zor değil. Üstüne üstlük bir de günümüzde hala “kadın yazar” sıfatıyla cinsel ayrımcılık sürerken; kadın yazarların isimleri kariyerlerini etkilemesin diye kısaltılırken; Marry Shelley’nin bu iddialı duruşunun edebi gücüne dayandığını da düşünebiliriz.

Kurgusal olarak düşünecek olursak: Önce dönemin özelliklerini ele almak isterim. O dönem Avrupası, keşifler devrimler Avrupa’sı olarak yeni bir döneme geçmiş; skolastik düşünceyi yıkmış olsa da halk için (ve hatta bazen aydınlar için de) geçişlerin kolay olmadığını biliyoruz. Günümüzde nasıl Din – Bilim Savaşı varsa; o dönemde de Eski Bilim – Yeni Bilim savaşı sürmekteydi. Nasıl biz şu an klonlamanın etiğini sorguluyorsak o zaman da yeni bilim adamlarının deneyleri, ömür uzatma çabaları, Tanrı’nın işleyişini değiştirme girişimleri eleştiriliyor ve sorgulanıyordu.

Durum bu haldeyken, klasik eserlerin etkisinde kalan yazarımızın eski bilim yanlısı olması da bizi şaşırtmıyor. Geleneksel tutumunu sadece dilde değil kurguda da görmek kişisel görüşümüz ne olursa olsun öykü bütünlüğünü oluşturuyor. Bir yandan Agripa’yı aşağılarken yeni bilimle oluşturduğumuz “Ucube” bizim en büyük korkumuz oluyor. Kendi içinde iyilikler taşımasına rağmen kontrol edemediği katil genleri modern bilimden ne kadar korkulduğunu anlamamızı sağlıyor.

Modern bilim savunuculuğu yapan bir baş karakteri nasıl sevebiliriz ki? Tanrının işlerine karışmak; masumları canından etmeye, mutlu aileleri dağıtmaya, adaleti yanıltmaya, içimize korku salmaya yetmez mi!
Bütün bunları usta bir kurguyla bize sunarken; işlemeye çalıştığı bir diğer öğe ise yazarın gelenekselciliğini bir kez daha su yüzüne çıkarıyor. İyi yürekli psikopat ucubemiz bile kendine eş arıyor. Tanrısının (!) bizim Tanrı’mızla uyuşmayışını ve ne kadar bencil oluşunu vurguluyor. Bizim Tanrı’mız her şeyi eşiyle yaratıp aile kurmamızı sağlayarak “doğala” kavuşmamızı sağladı; oysaki “yapay tanrılar” doğayı bozuyorlardı. Belki yazarın yaşadığı yasak aşk, belki aile bağlarıydı böyle düşünmesine neden olan ama her ne olursa olsun günümüzün “özgür bireyi” onun için doğal olmayan bir ucubeydi ve sağlıklı mutlu bireyler aile içinde ve eşleriyle olmalıydı.

Belki olumsuz eleştirilebilecek birkaç küçük nokta bulabilirsiniz ama modern okuyucunun ilgisini bile hala çekiyor olması, saygıyı sonuna kadar hak ettiğinin ispatı. Dönemi detaylı inceleyip kitabı eleştireceksek ne kadar ustaca birleştirilmiş bir yapboz olduğunu gözümüzden kaçmayacaktır.

Günümüzde bile bir çok yazar “kadın” sıfatından kurtulamamışken Frankeştayn’ın yazarında bu sıfatı duymuyor olmak; yazarın ustalığıyla bu tarz ayrımcı sıfatlardan sıyrıldığını görmek beni hem motive ediyor hem de içimde gereksiz bir feministliğin kabarmasına neden oluyor.

Yazıyı forum bünyesinde okumak için tıklayın.