Okur Yorumları

locke lamoraCentilmen Piç Serisi
Scott Lynche
_____
Elendil_XX

Tek kelimeyle MUAZZAM’dı.

Sadece bunu söyleyip geçilmeyi hak etmiyor tabi, biraz bahsedelim bakalım(biraz mı?) Smiley

Öncelikle kitabın çevrileceği haberini aldığımdan beri büyük bir merakla beklediğim bir kitaptı Locke Lamora’nın Yalanları. Bunda Rothfuss’un ve yabancı okurların yorumları etkiliydi tabi. Çıkar çıkmaz da aldım okudum ve ne diyebilirim ki BA-YIL-DIM!…Gerçekten de tüm övgüleri hak ediyor.

Bir kere yaratılan atmosfer şahane. Yazar alışılageldik dünya’lardan oldukça farklı bir dünya yaratmış. Gerçi Sanderson ya da Rothfuss’un ki gibi en ince ayrıntısına kadar “kendine özgü” bir evren ile karşı karşıya değiliz. Kitabın geçtiği Camorr şehri bildiğimiz orta çağ Venedik’ine benzer bir şehir. Ama yazar bu şehri öyle bir anlatmış, öyle güzel tasvir etmiş ki (özellikle Sahtefer ve cam kule’ler tasvirleri inanılmaz) hayran kalmamak elde değil. Bu yüzden bir nevi “şehir fantezisi” türüne daha yakın bir evren yaratılmış diyebiliriz.

Gelelim Locke karakterine. Kvothe’den sonra bu kadar benimseyeceğim ve sevebileceğim bir karakter daha çıkacağını sanmazdım, gerçekten çok sevdim. Kitap ilk çıktığında “Rüzgarın Adı” ile karşılaştıranlar ve ana karakterlerinin çok benzer olduğu yönünde yorumlar olmuş. Katılamayacağım, fazla alakaları yok açıkçası. Sadece ikisi de yetim ve ikisi de sahte bir şehir efsanesi yaratıyorlar. Bu açıdan benzer olabilirler ama bunun dışında pek ortak noktaları yok diyebilirim.

(Bu bahsettiğim şehir efsanesi olayı kitapta şu sekilde anlatılıyor ki buna çok gülüyorum.. Grin)
Camorr’un efsanevi BELA’sının yenilmez bir silahşor, usta bir hırsız, duvarlardan geçebilen bir hayalet ve fakirlerin dostu olduğu söylenir.

Peki Locke’u özel yapan ne?..Çoğu fantezi roman kahraman’larının aksine süper güçleri ya da büyü yapma gibi yetenekleri yok ama dolandırıcılıkta, sahtekarlıkta ve soyluları elinde oynatarak soyup soğana çevirmede üstüne tanınmayan biri. Centilmen Piç’ler (bu ne harika bir isimdir!) ile birlikte gerçekleştirdiği oyunları ve dalavereleri okurken ağzınız açık kalıyor(benim çoğu zaman hiç kapanmadı! blink). Özellikle Locke’un sadece kendisine gereken bir kıyafet bulmak için oynadığı oyunları anlatan bir bölüm var ki inanılmaz etkileyici.

Locke dışında ki karakterler de harika, özelikle Jean, Böcek ve Gri Kral’a bayıldım.

Jean de tek başına roman çıkartılacak kadar efsane biri, hayran olacaksınız kendisine diyeyim sadece, başka bir şey söylemeyeyim. Özellikle bir “…Jean gelene kadar” olayı var ki ağlatır.. ne dedin?

Kitap ayrıca bir kurgu harikası. Bölüm içlerine serpiştirilen Locke’un çocukluğunu ve Camorr şehri’nin tarihini anlatan küçük ARA’lar kitaba renk katıyor. Ama bu durum bazen çok can sıkıcı olabiliyor tabi, hikaye’nin bazı kırılma anlarını soluksuz bir şekilde okurken birden alakasız bilgilere mahsur kalacak şekilde araya giren bölümler kopukluk yaratıyor. Bu olur olmadık yerde araya giren bölümler dışında kitap’ta gerçekten haddinden fazla tasvir ve şehir-lord ismi cümbüşlüğü var. Bazen paragraflarca Camorr şehri’nin havasından suyundan, dük ve lord’ların dan bahsediliyor, okurken sık sık “Tamam çok güzel de yeter artık bu kadar bilgi konuya gel” dediğimi hatırlıyorum.

Hikaye içinde bir çok sürpriz de barındırıyor, özellikle ortalara doğru bir ters-köşe olayı var ki apışıp kalıyorsunuz ve Locke’un ondan sonra yaptıklarını “normal” karşılamaya başlıyorsunuz.

Ve final…cidden çok iyiydi. Bu arada kitap boyunca Locke’un aşık olduğu bir kız’dan bahsediliyor, acaba karşımıza çıkar mı diye çok bekledim ama sonra’dan öğrendim ki serinin 3. kitabı olan “Republic Of Thieves” de karşımıza çıkıyormuş.

Son olarak anlatımı, mizahı ve karakterleriyle kitap gerçekten çok iyiydi. Umarım 2. kitap olan “Kızıl Gökler altında Kızıl Sular” da kısa sürede çevrilir ve okuruz.

Şiddetle tavsiye ediyorum. Cool

Yazıyı forum bünyesinde okumak için tıklayın.