Okur Yorumları

gumus cekirgeler

Gümüş Çekirgeler
(Mars Yıllıkları adıyla da bilinir)
Ray Bradbury
_____
TheWalkingIdeas

Gümüş Çekirgeler namıdiğer Mars Yıllıkları, Ray Bradbury’in 1950 yılında yazdığı küçük öyküler topluluğu diye nitelendirebileceğimiz kitabıdır, ismi konusunda çeşitli rivayetler bulunsa da Bradbury’in koyduğu isim Mars Yıllıkları’dır. Fakat İngiliz yayıncı Gümüş Çekirgeler ismini kullanarak basmıştır.

Türkçe’ye çevirilmiş 2 farklı baskı bulunuyor, biri Baskan Kurgu-Bilim dizisinde bulunan 1984 baskısı Gümüş Çekirgeler ötekisi ise İthaki baskısı olan günümüzde yeni baskısını bulabileceğimiz Mars Yıllıkları. İthaki baskısı 382 sayfa olmakla beraber Baskan Yayınları baskısı 227 sayfadır, Baskan’ın basımının eksik olduğu söylenir ki bu kadar sayfa farkından doğru olduğunu varsayıyorum çünkü henüz İthakı baskısını okumadım. Baskan Yayınları’nın Kurgu-Bilim dizisine hayran olduğum için çekinmeden Gümüş Çekirgeler’i aldım. Çevirisinden memnun kaldığımı söyleyebilirim, gayet düzgün anlaşılabilir bir Türkçe ile çevrilmiş; belki ufak tefek harf hataları var ama çok az sayıda. Diğer baskısını okuduktan sonra farkılıkları da bu metnin altına ekleyeceğim. Spoiler vermeden düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım.

Öyküler günlük vari bir şekilde yazılmış. Ocak 1999-Ekim 2026 arası tarihlendirilmiş 26 adet -umarım doğru saymışımdır- öyküden oluşuyor. İtiraf edeyim okurken Fahrenheit 451’i okurken aldığım zevkten fazlasını aldım. Tabi hangisi daha iyidir hala büyük bir tartışma konusu.

Dünyada uzay teknolojileri gelişmeye başlamıştır, insanlar uzaya gitmeye merak salmıştır. Bir yandan bir dünya savaşı çıkıp dünyanın yok olacağı, büyük bir nükleer savaşa sürükleneceği gündemdedir, insanlar Mars gezegenini bir kaçış olarak görürler. Kimisi savaştan kaçmak ister, kimisi hayatını tümden değiştirmek ve dünyadaki düzenden -düzensizlikten, bozuk düzenden- kaçmak kurtulmak için Mars’ı seçer. Öykülerin geneli birbirine bağlı bazıları ise birbirinin devamı gibi veyahut farklı öyküdeki bir karakterden başka bir öyküde bahsediliyor.

Aya giden ekipler var, sırasıyla gönderiliyorlar, hepsi farklı farklı sorunlarla karşılaşıyor. Karşılaşılan sorunlara karşı verilen tepkiler ve olay örgüsü, kurgulanışı muazzam. İnsan psikolojisi, yalnızlık, düzene karşı çıkış, ırkçılık ve bağlılık-birliktelik konuları üzerinde durulmuş. Ne kadar bir bilimkurgu eseri de olsa bir distopya da olsa Bradbury, kendine özgü tarzıyla “insan” kavramı üzerinde durmuş. Seferlerle başlayan kitap daha sonra Mars’a yerleşmiş insanlar üzerinden devam ediyor. Bir çok öyküde ince mizah anlayışıyla gülümsettiği gibi düşündürüp kendimizi de sorgulamamızı sağlıyor Bradbury. Irkçılık üzerinde durulan öyküsü hem gülümsetti hem de tiksindirdi beni. Bir de yalnızlık duygusu içinde geçen bir öyküsü var, kadın-erkek ilişkileri üzerine durulmuş olduğunu düşündüğüm bu öykü de bolca gülümsetti beni. En çok hoşuma giden öyküsü ise “Usher II” isimli olan oldu, öyküdeki ince mizah ve hayalgücüne alaycı, kısıtlayıcı hatta yasaklayıcı tavırla yaklaşan insanlara yöneltilen bir eleştiri gördüm, biraz da mevcut düzen ve sisteme.

Özetle, her bilimkurgu severin kitabı okumasını gerektiğini düşünüyorum. Okurken hem eğlenecek, hem sorgulayacak hem de özeleştiride bulunacaksınız. Vicdanınızı da sorgulayacaksınız.Spoiler vermeden anlatabileceklerim bu kadar.

Bol hayalgücü ve vicdan diliyorum.

Yazıyı forum bünyesinde okumak için tıklayın.