İçeriden Ölmek
Robert Silverberg
_____
Elijah
Daha önce hiç böylesini okumamıştım. Resmen soğuk duş etkisi yarattı bu kitap bende. Kitap bittiğinde saygıyla andım yazarı, önünde eğildim içimden. Fakat başlayacakları uyarıyorum: kitabı herhangi bir beklentiyle okumayın. Okuyacağınız sayfalarda macera yok, aksiyon yok, haraketlilik yok. Sadece içten içe ölen ve kederli bir arayış içinde olan David Selig var.
Yazarın tarzı, kitabı güzel kılan en büyük unsurlardan. Kısa cümleler, yalın anlatım ve sade üslupla karşılaşınca insan direk kitaba dalıyor, o kadar derinlere dalıyor ki çıkamıyor. Ayrıca ciddi ve soğuk da anlatmıyor Silverberg, yeri geldiğinde eğlenceli ve komik yazımıyla, bir o kadar eleştirel görüşleri ve araya sıkıştırılmış ironileriyle de yüzümüzü gülümsetmeyi başarıyor. Eliot’tan, Robert Browning’den, Shakespeare’den ve diğer birçok sanatçıdan yaptığı alıntılarla sadece kendine değil, başkalarına da hayran bırakıyor bizi. Nadir de olsa yaptığı betimlemeleri ve tasvirleri kitaba uyumlu şekilde karamsar ve açık. Mesela David Selig’in acınası halini acımasız bir şekilde anlatışı, kitabın gidişatını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Kahramanı anlatım şekliyle okur az çok anlıyor nasıl devam edeceğini. Şöyle bir kesit koyayım kitaptan, daha iyi anlarsınız.
“…Hava tahminleri bugün, bu gece ve yarın havanın açık ve güneşli olacağı yönünde; sıcaklık ortalaması 16 dereceyi bulacak. Yağış olasılığı bugün yüzde 0, yarın ise yüzde 10. Hava kalitesi seviyesi iyi. David Selig 41 yaşında ve yaşlanmaya devam ediyor. Boyu ortalamanın biraz üstünde,kendi yaptığı yavan yemeklere alışkın bekârlarda görülen ince bir vücudu var ve geleneksel yüz ifadesi mülayim, şaşkın bir somurtma hali. Gözlerini çok sık kırpıyor…”
Kitabın kurgusu normal bir bilim-kurgu klişesi olarak görünebilir, fakat yazarın usta elleri ve sıradışı düşünceleriyle kitap diğerlerinden farklı bir kulvarda koşuyor, “ben başkayım” diye bağırıyor. Bu 250 sayfayı özel kılan şeylerin başında ise yazarın bize anlattıkları ve olayların tüm güzelliğiyle ya da tüm çirkinliğiyle yansıtılması geliyor. Mesela kitaptaki bir kız güzel olsa bile, David Selig mutlaka fiziksel kusurlarına da değiniyor. Onunla da sınırlı kalmıyor, kızın zihnini röntgenleyerek geçmişine ve duygularına bakarak onu her şeyiyle tanıyor. Evet biraz rahatsız edici, fakat tamamıyla gerçek. Belki de kahramanımızın doğuştan yeteneğini asla benimseyemeyişinin altında yatan neden de buydu. Eski İngiliz atasözünün de dediği gibi: Kapı deliğinden bakan kişi, görmek istemediklerini de görür. Ne kadar David’i David yapan Tanrı’nın vergisi yeteneği olsa da, aynı zamanda onu çürüten de oydu. Tıpkı beyninde dolaşan bir kurtçuk gibiydi, onu yiyip bitiriyordu.*
Kitabı güzel kılan bir diğer unsur da, içinde bir çok şeyi barındırması. Genel kültür, edebiyat, biraz bilim, biraz cinsellik, siyaset, aşk, dram, felsefe…Yazar bir bilim-kurgu kitabından beklenenden daha fazlasını veriyor, hatta verdikleriyle boğuyor, hayatın gerçeklerini tokat gibi yapıştırıyor. Her sayfada altı çizilmesi gereken paragraflar buluyorsunuz. O kadar çok çizmek zorunda kalıyorsunuz ki kalemin ucu bitiyor. Hele ki Tanrı’ya yakarış şeklinde geçen o birkaç sayfa var ki, tüyleri diken diken ediyor.
Ve tüm bu anlattıklarımın tam ortasında, 41 yaşında ve ilahi gücü körelen David Selig var. Dışarıdan bakınca düz görünen, fakat içinde entropik savaşlar veren David. Henüz yaşarken küçük bir ölüm geçiren David. İnsanları ve dünyayı her daim eleştiren David. 40 yıllık birikimini sayfası 3-4 dolardan satan David. Röntgenci ve kendini herkesten üstün gören Duvid. Bu adamın acıklı hikayesi ne koyuyor ortaya? İçeriden ölmenin nasıl bir deneyim olduğunu göstermekten başka, hiçbir şey. Ona acımamızı değil, sadece görmemizi istiyor aslında. Atalet ve sessizliğe gömülüşünü görmemizi istiyor.
Oturup saatlerce anlatılır bu kitap, fakat ben yine de burada bırakayım. Kitabı şiddetle tavsiye ediyorum, okuyana katacakları çok fazla. Robert Silverberg’in usta ellerinden çıkan bu 250 sayfa, binlerce sayfalık macera kitaplarından çok daha doyurucu ve aydınlatıcı, en azından çok daha fazla hayranlık uyandırıcı. Kitabın kapağını açmanızla gerçeklerin içinde kayboluyorsunuz ve David Selig’in ölümünü en ön koltuktan izliyorsunuz. Ve kitap bittiğinde de, uzaklardan bir fon müziğinin tınısını duyuyorsunuz kulağınızda. Tanng. Tinng. Tonng.
Yazıyı forum bünyesinde okumak için tıklayın.
Leave a Reply