Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Black Helen

Sayfa: [1] 2 3 ... 46
1
Duyurular / Ynt: Proje: Öykülere İlan-ı Aşk
« : 12 Şubat 2017, 05:30:41 »
Ben kalp bu öyküler diyerek aşkını ilan edenler kervanına katılayım öyleyse.

Kendi Halinde Bir Adam - Henri Michaux

Tuhaf öykülere olan düşkünlüğümün çıkış noktası olduğu için Henri Michaux'yu başa koymadan yapamadım. Kendi Halinde Bir Adam, pasif ve her halükarda kurban olmaya yazgılı karakterimiz Plume'ü konu alan bir hikaye serisindeki ilk öykü.
Belki Michaux'nun sürekli kıyaslandığı Kafka'ya en paralel gittiği metnin bu olduğunu düşünmemden, belki tren raylarında sekiz parçaya ayrılmış karısının yanında fütursuzca uyumaya devam eden Plume'ü aklımdan çıkaramamamdan ya da belki de sadece  bir sabah uyanıp elimi uzattığımda evimin duvarını orada bulamamak gibi bir korkuyla beni tanıştırmasından ötürü, Kendi Halinde Bir Adam benim gözümde kesinlikle bir çikolata kutusu hak ediyor.

Benim Frapan Torunum - George Saunders

Tuhaf demişken Saunders'ı anmadan bir öykü listesi yaptığımı hayal edemiyorum. Pek çok hikayesine gönlümü kaptırmış olsam da Benim Frapan Torunum, kendimi en yakın hissettiklerimden biriydi. Saunders'ın -tıpkı Michaux gibi- olağan karakterleri, rahatsız edici ve abartılı bulup görmezden gelsek de aslında çoktan gerçeğimiz oluvermiş olaylara paketlemesini epey seviyorum. Bu hikayede de, reklam bombardımanına tutulmadan iki adım bile atamadığımız "modern" hayatlarımızın, tıpkı bizler gibi sıradan karakterlere yüklenip tekrar gözümüze sokulmasını zevkle okumuştum.

Koku - Yalçın Tosun

Koku, bu saydıklarım içerisinde sanırım kanıma en çok dokunmuş olan öyküydü. Anne-babanın ölümü gibi sayısız metinde, sayısız duygularla işlenmiş bir konunun, koku duyusuyla birleşince öyküyü bu kadar özelleştirebileceğini hiç düşünmezdim ama ne derler bilirsiniz, aşkın nereden geleceği belli olmaz. Yazar tarafından huzursuz bir anda dondurulmuş tüm o çocuksu fakat bir o kadar da iğneleyici duygular ve betimlemeler gırtlağına tıkanıp kalıyor insanın. Bu öyküyü bu denli unutulmaz yapan da,  bir anı basit bir şekilde kucaklayışı ve onu tepeleme dolduruşuydu bence.

Dönüş - Ferit Edgü

Dönüş, öykü kurulumu hakkında son derece kalıplaşmış fikirlere sahip olduğum bir dönemde karşıma çıkıp şiirsel dili ve yapısıyla beni büyülemişti. Kendi bulantısının tam ortasına yine kendi ayaklarıyla dönecek kadar bir yere bağlı olmanın çaresizliğini okurun omuzlarına yükleyişindeki sadelikle ve sonunda Sait Faik'e çaktığı zarif selamla gönlümü fetheden bu kısacık öykünün kalbimdeki yerini bir başkasına bırakabileceğine pek az ihtimal veriyorum.

2
Bu anket 2016'yı ot gibi geçirdiğimi göstermek açısından harika oldu :') Adam akıllı fantastik kurgu okumamışım mesela.

Yılın En İyi Yabancı Bilimkurgusu : Ben Robot, Kudret
Yılın En iyi Tuhaf Kurgusu :Biz Gayet İyiyiz
Yılın En İyi Yabancı Çizgi Romanı : Saga 3
Yılın En İyi Genç-Yetişkin Kurgusu : Bayan Pregrine'in  Tuhaf Çocukları Serisi

Yılın En İyi Kurgu Çevirisi Roman/Öykü: Kudret - Yaprak Onur
Yılın En İyi Kurgu Dışı Çevirisi: Söylem Türleri ve Başka Yazılar - Okan N. Çiftci

Yılın En İyi Kapak Tasarımı: Sürgün Gezegeni
Yılın Yayınevi (Kitap) : Delidolu ve Nora Kitap (Nora Kitap yılın son çeyreğinde çok sağlam kitaplarla geldi dış kulvardan, mutlaka olmalı listede bence. Yaşasın küçük yayınevleri :P)

Yılın En İyi Dizisi: Mars, Westworld
Yılın En İyi Filmi : Canavarın Çağrısı, Fantastik Canavarlar, Arrival
Yılın En İyi Animesi: Boku dake ga Inai Machi, 91 Days (Çizimlerine tahammül edip izlemeye devam ettiğim iki anime buydu ama bence bu sene anime açısından epeyce çorak geçti.)

Yılın En Güzel İncelemesi : "Black Mirror: Baktığınıza Pişman Olacağınız Bir Ayna", "Okumadığınız İçin Teşekkürler: Sana Diyeceklerim Var Kitap Dünyası", "Yavru Kuş: Vampirizm Üzerinden Ayrımcılığın Tüm Renkleri" (Seçemiyordu, hepsini yazmak istiyordu :( )
Yılın En Güzel Haberi : "Ve The Witcher Serisi Sonunda Türkçe!", "Yüzüklerin Efendisi’ni Bir de J.R.R. Tolkien’in Sesinden Dinleyin!"

3
Gerçekten de dört dörtlük bir fuar ziyaretiydi. Kısmen erken saatlerde gitmiş olmanın ve akşamki maçın da etkisiyle rahat rahat gezebildik, kimseye yapışmak zorunda kalmadan alışveriş yapabildik -ki sırf bu yüzden bile en iyi fuar ziyaretlerimde başa oynar-. Rozetler epey sükse yaptı gerçekten, hem nice indirime vesile oldular hem de yakalarımızı ve çantalarımızı süslediler. Hazal abla da sağolsun bizi tam anlamıyla her konuda tavsiyeye doyurdu, özel rehberimiz olsa böyle gezemezdik :D

Geçen senelere oranla kısa süren fakat dolu dolu geçen ve son zamanlarda biraz uzak kaldığım forum kısmında aktif olan çok değerli arkadaşları da tanımama vesile olan on numara bir fuar ziyaretiydi. Gelen herkese teşekkürler, gelemeyenleri de gelecek senelerde aramızda görmeyi bekleriz ^^

4
Bir terslik çıkmazsa ben de 20'sinde orada olacağım ^^

5

Bodleian Kütüphanesi, J.R.R. Tolkien’in üzerine kendi el yazısıyla pek çok not aldığı bir Orta Dünya haritasını koleksiyonuna ekledi.

Yüzüklerin Efendisi Serisi ve Hobbit’in taslakları başta olmak üzere Tolkien’in çalışmalarıyla ilgili materyallerden oluşan dünyanın en geniş koleksiyonuna sahip olan Oxford’daki Bodleian Kütüphanesi, üzerinde ünlü yazarın kendi el yazısıyla yazılmış pek çok not ve açıklama bulunan bir haritayı  arşivlerine ekledi. Harita, coğrafi işaretler de dahil olmak üzere Yüzüklerin Efendisi Serisi’nin efsanevi dünyasının yaratım sürecine ışık tutan pek ilginç detay barındırıyor.


Coğrafi yönergeler Tolkien tarafından, yarattığı dünyanın haritasını çizen Pauline Baynes’a hikayedeki mekanların özellikleriyle ilgili ipuçları vermek amacıyla kaleme alınmış aslında. 1969 yılında kağıda dökülen Yüzüklerin Efendisi evreninin haritasının aklındaki gibi yansıtılması konusunda oldukça hassas davranan Tolkien, üzerinde Baynes’in de notlarının bulunduğu bu harita taslaklarını çizerle birlikte geliştirerek daha sonra pek çok nüshada karşılaşacağımız ünlü poster haritanın temellerini atmış.

Taslak olarak kullanılan harita ise Tolkien’in en küçük oğlu Christopher tarafından kitabın 1954 baskısı için çizilen haritanın Baynes’ın kendi Yüzüklerin Efendisi kitaplarından aldığı bir kopyasıymış. Baynes, Tolkien’in onayladığı tek illüstratör olmasının yanı sıra, Tolkien tarafından C.S. Lewis ile tanıştırılarak daha sonra Narnia Serisi’ni de çizme şansı da yakalamış.


Yeşil mürekkeple ve kurşun kalemle alınan notlar Tolkien’in gözünde, yarattığı dünyanın ne kadar gerçek olduğunu ortaya koyuyor. “Hobiton yaklaşık Oxford genişliğinde olmalı,” yazmış ünlü yazar haritanın üzerine ve yarattığı dünyayı gerçekliğe yaklaştırabilmek için başka pek çok not daha eklemiş .

Alıntı
Minas Trith yaklaşık Ravenna kadar ( fakat Habitton’un 1450 km. doğusunda bulunduğundan Belgrad’a daha yakın). Haritanın altı ise yaklaşık Jarusalem genişliğinde (2250 km.)

Minas Thrit’in dışında gerçekleşen büyük savaşta filler de vardı (İtalya’da Pyrrhus komutasında yapıldığı gibi).

Üzeri notlarla kaplı bu nadide haritanın varlığı, Oxford’da bulunan Blackwell’s Rare Books adlı kitapçı tarafından online olarak satışa çıkardığı 2015 yılına kadar bilinmiyordu. Haritanın keşfinin haberi ise kısa zamanda yayılarak koleksiyoncular, serinin hayranları ve medyada büyük heyecan yaratmıştı. Haritanın bir önceki sahibi ise 2008 yılında vefat eden Baynes’ın ta kendisiydi.

Dünyadaki en geniş Tolkien koleksiyonuna sahip olan Bodleian Kütüphanesi yetkilileri de Blackwell tarafından değeri 60,000 sterlin olarak belirlenen bu haritayı arşivlerine ekleyebilmek için V&A Purchase Fund‘dan borç aldı ve bağış topladı.

Bodleian’ın özel koleksiyonlarından sorumlu yetkili olan Chris Fletcher bu fedakarlığı yapmalarının sebebinin haritanın Tolkien’in yaratım sürecinin temelini oluşturması olduğunu söyledi ve haritanın yurt dışına ya da özel bir koleksiyoncunun arşivine gitmesinin yazık olacağına değindi.

Alıntı
Bu özel harita, şimdilerde hepimizin aşına olduğu Orta-Dünya’nın ilk resimlerinin yaratım sürecine göz atabilmemizi sağlıyor. Bu haritayı elde edebilmiş olmaktan oldukça memnunuz ve onu Oxford‘da bulundurmak da kesinlikle duruma uygun. (…) Tolkien yetişkin yaşamının büyük kısmını bu şehirde geçirdi ve haritayı oluştururken de açık bir şekilde, şehrin coğrafi özelliklerini düşünüyordu. Eğer harita özel bir koleksiyona katılarak ortadan kaybolsaydı ya da yurt dışına gitseydi bu oldukça hayal kırıklığı yaratırdı.


6
Çizgi Roman & Manga / Ynt: Engelsiz Çizgiler
« : 28 Şubat 2016, 16:23:53 »
Yalnız sölemeden geçemeyeceğim, hunklar, tunklar, blammlar derken biz bayağı da eğlendik. :D

"Rrrrummbblee!"dan sonra bende ipin ucu kaçtı :D Efenim daha önce belirtildiği üzere projede yer almanın çizgi roman kültürü hakkında epeyce bir bilgi edinmenizi sağlamasının yanı sıra, yazma yeteneğinizi ve kaleminizi de güçlendirdiğini söylemeden geçemeyeceğim. Çünkü aslında yaptığımız iş, gördüğümüz bir resmi en ince ayrıntısına kadar ve akıcı bir şekilde yazıya dökmeye çalışmak. Projenin bana göre en güzel ve sevindirici kısmı kelimelere döktüğünüz bir çizgi roman okunurken görme engelli arkadaşlarınızın da sizin çizgi romanı okurken hissettiğiniz heyecanın aynısını hissedebilmesini sağladığınızı görmek.

Betimleme, planlı ve programlı gidildiğinde hızlı ve sorunsuz ilerleyen bir süreç. Çok vaktinin gideceğinden endişelenen ya da ne yapacağından tam olarak emin olamayıp projeye dahil olmaya çekinen arkadaşların endişelerini anlayabiliyorum çünkü başta ben de bu endişelerden muzdariptim. Ama günlük işlerimizden taviz vermeden ve gerektiğinde hep birlikte çalışarak zorlukların üstesinden geldik ve projeyi tamamladık. O yüzden içinde istek olan arkadaşların gelip bir denemesini tavsiye ediyorum. Herkese kapımız açık :)

7
Duyurular / Ynt: 13. Sanal Kitap Fuarı Başladı!
« : 03 Ocak 2016, 21:17:29 »
Her şeyi son dakikaya bırakmayı sevdiğimden ötürü sanal kitap fuarında da bu duruşumu bozmadım. Yurtiçi kargo da bir problem çıkarmaz, kitaplarım tek parça ve zamanında gelir belki diye umacak kadar indirim sarhoşuyum şu an.

Spoiler: Göster

Leibowitz İçin Bir İlahi-Walter M. Miller, JR.

Gökdelen-J. G. Ballard

Zeplin-Karin Tidbeck

Büyünün Rengi-Terry Pratchett

Don Kişot-Flix

Kıyamete Bir Milyar Yıl-Arkadi Strugatsky, Boris Strugatski

Adam Strand'ın Otuz Dokuz Ölümü-Gregory Galloway

Sonsuzluğun Sonu-Isaac Asimov

Micromegas-Voltaire

8
Güncel / Ynt: Mutlu Yıllar
« : 31 Aralık 2015, 22:22:58 »
Herkese mutluluk ve sağlık dolu bir yıl diliyorum :)

9
Daha önce yazılan yorumları okuyunca çoğu kişiyle aynı fikirleri paylaştığımı gördüm. Öncelikle kitabı okurken keyif aldım mı? Fazlasıyla hem de. Denildiği gibi "bağıl" fikri kitaba asıl değerini katan kısım. Ben detayları da sevdim açıkçası. Gezegenler, ırklar arası politik çatışmaları okumak, vatandaşlık kavramı üzerinden dönen tartışmayı görmek zevkliydi bana kalırsa.

Cinsiyete bakış da kitabın özgünlüğü bakımından önemli bence.  Fangirling damarım kabardığı için birkaç karakterin cinsiyetiyle ilgili kafamda soru işaretleri oluştu fakat ipucu bulamasam da bu durum beni rahatsız etmedi. Aslında ben bu kısmı yazar açısından ilginç buluyorum. Kafasında karakterleri oluştururken cinsiyetleri kendisi için de belirsiz mi bıraktı yoksa karakterleri bir cinsiyet kalıbında düşündü mü? Seçtiği yol yazım sürecini etkiledi mi? Bu sorular Breq için gayet cevaplanamaz olsa da, bazı karakterde hafif hafif sezdirilmiş gibi geldi bana.

Breq'in sevdiğim, dengeli bir karakter olduğunu söyleyebilirim fakat artık suratını ifadesiz tutmasın. Her bölümde en az bir kere ifadesizliğiyle ilgili bir iki satır okumaktan gına geldi bir yerden sonra. Orada okuyucunun anlaması gereken durum açıktı bence, bu kadar çok tekrara gerek yoktu.

Spoiler: Göster
Teğmen Awn'ı erken kaybettik o konuda mutsuzum. Yan karakterler arasında geçmişi, kişiliği ve iç çatışmaları bakımından en gerçekçi kurgulanmış kişini o olduğunu düşünüyordum. Kitabın başından itibaren bir şekilde öleceğini bildiğin bir karaktere bağlanmak ne kötü bir şeymiş ya :-\  


Bir de yan karakter demişken Seivarden'ı kaç kere tokatlamak istediğimi tahmin bile edemezsiniz.

Benim kitabın kurgusuyla ilgili memnun olmadığım bir iki konu var, belirtmeden geçemeyeceğim.
Spoiler: Göster

Kitabın özellikle son yüz sayfasında olaylar, daha önce süregelen anlatıma oranla birden bire hızlanıp gelişti. Dolayısıyla dikkatli de okumama rağmen biraz afalladım. Sonlara doğru tanık olduğumuz, Seivarden'in mucizevi değişimini biraz yapmacık bulduğumu da söylemeden geçemeyeceğim. Ama bunu sebebi sanırım seyahat ederken Breq'le birlikte geçirdikleri o altı ayın yazılmamış olmasıydı. O kısmı da okuyabilseydim aralarındaki bağın nasıl güçlendiğini daha net anlayabilirdim.

Daha önce de dile getirilmiş sanırım ama Anaander Minaai'nin kendisiyle çatışmasını çözmeye çalışırken yoruldum ve yazar da bu kısmı yazarken biraz kafa karışıklığı yaşamış gibi geldi bana. Çok dolambaçlı bir anlatımı vardı ve okuması zaman aldı.


Çeviri gayet iyiydi bence ama her gelenin bir tuğla eklediği editörlük konusundaki ağlama duvarına ben de katkımı yapayım. İçimdeki "grammer nazi"yi uyandıranlara selam olsun. Uzun zamandır ilk defa okuma zevkim bu kadar baltalandı bazı hatalar yüzünden.
İkinci kitabı merakla bekliyorum  çünkü kitabın evreni daha pek çok konuya gebe, gelişebilecek bir evren. Umarım editörlük bu sefer güldürür. Kısacası, okudum, keyif aldım ama bazı kısımlara da takılmadan edemedim. Yine de tavsiye ederim, türü ve konusu bakımından özgün bir romandı.

10
Çizgi & Anime / Ynt: Hayao Miyazaki
« : 01 Aralık 2015, 19:31:28 »
Hayao Miyazaki'nin Oscar Ödüllü animasyon filmi "Ruhların Kaçışı" (Spirited Away) 8-bit bir oyun olsa nasıl görünürdü dersiniz?

https://youtu.be/oGxgDnItjuA

8-bit nelere kadirmiş dedirtti.

11
Başka Kurgular / Ynt: Gölgesizler - Hasan Ali Toptaş
« : 29 Kasım 2015, 19:10:29 »
Çok teşekkürler sevgili mit, beğenmene sevindim. Kişisel olarak da çok sevdiğim bir kitap olduğu için, insanlarda okuma isteği uyandırabildiğimde gerçekten mutlu oluyorum  :)

12
Başka Kurgular / Gölgesizler - Hasan Ali Toptaş
« : 29 Kasım 2015, 17:02:18 »

Alıntı
“Genç edebiyatımız içinde Hasan Ali Toptaş’ın yazdığı romanların nereye konulabileceğini düşünüyorum. Sanıyorum genç edebiyatımızla sınırlı bir alanda değerlendirilmesi doğru da değil… Bu denli ayrıksı bir yaratıcılığın nereden doğduğunu merak ediyorum.” – Semih Gümüş

Türk edebiyatının güçlü kalemlerinden Hasan Ali Toptaş’dan, 1994 Yunus Nadi Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüş, pek çok yabancı dile çevrilmiş ve sinemaya uyarlanmış eşsiz bir roman: Gölgesizler.

Zaman ve mekanı ters yüz eden, yenilikçi ve “ayrıksı” bir kurguyu yöresel detaylarla işleyen Gölgesizler’de, kentteki bir berber dükkanında başlayan hikaye, Anadolu’nun ortasındaki bir köye gidiş gelişlerle devam eder. Paralel evren kuramına benzer şekilde iki evren ve iki mekan arasında “kaybolan” ve  “beliren” karakterlerle beraber okuyucu da kurguda savrulup dururken, romanın gerilimi bir an olsun gevşetmeyen havasına kapılır, düşle gerçeği birbirine karıştırır.

Klasik çizgisel akışlı olay örgüsüne bir balyoz vuran yazar, köyde yaşanan belirsizliği, sıkışmışlık ve bunalım duygularını incelikle işlenmiş, mahalli karakterler aracılığıyla aktarır. Kaybolan insanların peşine düştükçe daha fazla kaybolan köy ahalisi mi daha gerçektir yoksa berber dükkanında bekleyişini sürdüren anlatıcı mı? İşte bu gerçeklik karmaşasının içinden doğar romanın olay örgüsü. Jilet almak için berber dükkanından çıkıp köye giden çırak, devletle muhtar arasındaki o muhtemel diyaloglarda saklı, belki biraz da eleştirel ilişki, hatta köyden sorumlu kişi sıfatıyla her kaybolan karakterin ardından kendini biraz daha “ruhu daralmış” hisseden muhtarın kendisi, Güvercin’in kayboluşunun ardındaki sır ve yine berber dükkanında aynanın üstünde asılı duran güvercin resmi… Roman boyunca hikayenin akışına dahil olan tüm bu olaylar varoluşsal bir sorgulamanın tezahürleridir aslında.


Bu kitapla tanışmam Fransa’da, rastgele ahbaplık kurduğum bir çift sayesinde olmuştu. Kendilerine Türk olduğumu söylediğimde bir anda Gölgesizler ve Hasan Ali Toptaş’dan şevkle bahsedip beni bir hayli şaşırtmışlardı. Kitabın yurt dışında da bu kadar tanınıp sevinmesinden ötürü duyduğum gurur, kitabı okumamış olmanın getirdiği mahcubiyete karışmıştı.

Sonrasında araya zaman girmesine rağmen bulduğum ilk fırsatta kitabın bir kopyasını edindim ve anlatıcının berberde geçirdiği zamanı, Cennet’in oğlunun başına gelenleri, umutsuzca muhtarın dönüşünü bekleyen bekçiyi okudukça Hasan Ali Toptaş’ın engin hayal gücü karşısında büyülendim. Bugün Gölgesizler, gözüm kapalı her okura tavsiye edeceğim ve bana kalırsa her Türk okurun da -ki dünya çapındaki ününü hatırlatmama gerek yokur sanırım- okuması gereken, kendi türünü kendisi yaratmış bir eser. Felsefi açıdan da, olay akışına getirdiği yenilik açısından da, hepimizin örnek alacağı pek çok yön barındıran Gölgesizler’in tüm bu nedenlerden dolayı bendeki yeri çok ayrı. Kitaptaki tüm bu paranormal gelişmelerle afallayan okuyucuya insani gerçekleri ustaca yansıtan yazarın duyarlılığının göz doldurduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Fakat şu noktayı vurgulamam hem kitaba saygı, hem de okurun beklentileri bakımından önemli; Gölgesizler kolay bir kitap değil. Anlatımı akıcı ve anlaşılır olsa da sizi tekrar tekrar düşünmeye itecek, felsefi altyapısı araştırma gerektiren, sembollerle dolu bir kitap. Bu yönünü göz önünde bulundurarak okursanız eminim alacağınız keyif, bakış açınızın değişmesi ve genişlemesiyle beraber daha da artacaktır.

Kısacası Gölgesizler’i okurken Cıngıl Nuri, Muhtar, Cennet’in oğlu, imam gibi pek çok aykırı ama bir o kadar da tanıdık karakterin peşine takılıp diken üstünde bir yolculuğa çıkmaya hazır olun. Kitabı bitirdiğinizde bulduğunuz cevapların tekrar sorulara dönüşmesi karşısında yeniden bu romanı okurken bulabilirsiniz kendinizi benden söylemesi.

Madem bu kayboluşu göze aldınız, o zaman kitabın en ünlü cümlesini  tekrarlayıp, sorayım:

Alıntı
Kar, neden yağar kar?

13
Ülkemizde defalarca kez şahit olduğum korkunç bir anlayış var. "İyi ABC dilini bilsem zaten çevirmen olurum". Çok cahilce bulduğum bir söylem olmakla birlikte, maalesef çeşitli yayınevleri sırf dil biliyor diye kimi kişilere kitap emanet ediyor. Sonra ortaya çıkan sonuçları biliyoruz.

Kesinlikle katılıyorum. Hatta örnekleriyle her gün karşılaştığım bir durum bu. Sınıfımda anadili Fransızca olan fakat Türkiye'de büyümüş pek çok arkadaşım var. Yabancı dili mükemmel bir hakimiyetle konuşup yazsalar da çeviriye gelince büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Çünkü çevirmeleri gereken sözcüklerin Türkçe karşılıklarına hakim olmadıkları için metne oranla yüzeysel kalıyorlar cümle kurulumları hatalı oluyor vesaire. O yüzden elbette yabancı dile hakimiyet önemli ama Türkçeyi profesyonel bir şekilde kullanamıyorsanız bir sıfır geridesiniz.

Çeviriyle son zamanlarda haşır neşir olmaya başladım. Türkçe akıcılık elbette her zaman tercih edilir olsa da yazarın üslubunun metnin anlamını etkilediği anlarda birebir çeviri yapmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Mesela eksiltili cümleyi çok fazla art arda kullanmak Türkçe'de bir süre sonra kopukluk yaratsa da, metindeki olayla ilgili bir anlam taşıdığında dokunmamak gerekiyor. O yüzden metnin bağlamını bilmek, yazarın tarzını araştırmış olmak önemli bence de.

14
Alıntı
Yerlilik ve kültürel uyum kriterlerine göre inceleniyorlar ve bu kriterler sağlanamazsa imha edilecekler.

Çünkü biz 8. yy da kalmış, içinde tek bir milletten ve dinden halkın yaşadığı sevimli mi sevimli bir ada ülkesiyiz. Dış dünyayla niye bağlantımız olsun ki? Ne gerek var başka kültürleri önemsemeye?

15
Oyunlar / Ynt: Steam ve Diğer Platformlar - Son Haberler!
« : 26 Kasım 2015, 18:52:41 »
Beyond Earth'ü oynamadım ama seveninin az olduğunu biliyorum. Ya da en azından Sid Meier's Civilization V'in hayranları pek sevmiyor kendisini :)

Oyunun kendi oyuncu kitlesi beğenmediyse bir sorun var demek ki. Teşekkürler, gameplaylerine falan bir bakayım o zaman netleşir kafamda :)

Sayfa: [1] 2 3 ... 46