Bu bölümde Sör Robert’in İnanç Militanlarından birinin kafasını kopardığı anda yüzümde müthiş bir tatmin ifadesi belirdi ve kamera Cersei’ye dönünce onun yüzünde de aynı ifadeyi gördüm ve o an bir garip oldum. Empati yapmakta en çok zorlandığım karakterlerden biri Cersei ve sebep olduğu bunca yıkım, yarattığı kötülüğe karşın yine de istem dışı, iradesiz bir şekilde onunla aynı çizgide olabiliyorum.
Dizide insanlar gücü arzuluyor ve ona hizmet ediyor ve açıkçası güç kimin elinde ve onu çekici kullanıyorsa da bizler en çok onu seviyoruz. Bir şey ne kadar kötü olursa olsun, güç ve ihtişam sahibi ise iğrenç kokusu bize ulaşmadıkça o şey aslında kendi itibarını oluşturuyor, eylemlerini normalleştiriyor.
Yedinci bölümde Margaery ile High Sparrow arasında şöyle bir diyalog geçiyor.
Margaery: For years I pretended to love the poor, the afflicted. I had pity for them, but I never loved them. They disgusted me.
High Sparrow: They are hard to love. The poor disgust us because they are us, shorn of our illusions. They show us what we’d look like without our fine clothes. How’d we smell without perfume.
Her kazanımdaki zevkte, karşı tarafın katledilişi gibi sembolik dahi olsa bir arzu hâkim çoğu zaman. Ve irade çoğu zaman tutkulara boyun eğiyor.
Diyalog güzel açıklıyor. Düşüklere olası felaket gelecek, yükseklere ise ulaşması müphem bir arzu gözüyle bakıyoruz, çoğu zaman bu şeyler arzu ettiğimiz esas şeyler olmasa da.
Aşağıda alıntıya bakalım.
Aglaion’un oğlu Leontios Pire’den yukarı gelirken kuzey surlarının dibindeki işkence yerinde cesetler görmüş. Bir yandan bunlara bakmak ister, bir yandan da görmemek için başını çevirirmiş. Bir süre görme isteğini yenip yüzünü kapamış, ama sonunda dayanamamış, gözlerini dört açıp ölülere doğru gitmiş ve bağırmış kendi gözlerine: “Haydi kör olasılar… Alın doya doya seyredin bu güzel manzarayı!
Alıntının esas mesajı konumuza hizmet etmese de yine de güzel bir örnek teşkil ediyor.
Bölümün açılış sahnesi. Tiyatro sahnesinde Cersei’nin söyledikleriyle duygulanmayan yoktur sanırım. Doğrusu ne acaba. İçinden çıkamıyorum, bir o kadar da hoşuma gidiyor.